English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ U ] / Ukulele

Ukulele translate French

124 parallel translation
Ukulele çalamaz mı diye sordum önce.
Je lui ai d'abord demandé si elle jouait du ukulele.
Ukulele çalıyorum, şarkı da söylüyorum.
Je joue du ukulélé, et je chante aussi.
Issız bir yerde, ukulelemin üstünde oturup kalacaktım.
Je serais dehors, dans un trou, assise sur mon ukulélé.
- Ukulele nerede?
- Où est mon ukulélé?
- Ukulele mi?
- Et un ukulélé.
- Hayır, ukulele çalıp şarkı söylerim.
- Non, du ukulélé. Et je chante aussi.
... trompet, gitar, Hawaii sazı...
... la trompette, la guitare, l'ukulele...
- Ben ukulele çalabiliyorum.
- Je joue de l'ukulélé.
Ukulele için çok teşekkür ederim.
Merci pour l'ukulélé.
- Ve ukuleleni de unutma.
- N'oubliez pas l'ukulélé.
- Ne ukulelesi?
- Quel ukulélé?
Ukulele.
Ukulélé.
- 619 ukulele.
- 619 ukelélé.
- Ukulele mi?
- Ukelélé?
- Ukulele degil mi?
- Ukulélé?
Yarattığın bu evren Martin'in süt kutusundan yaptığı "ukulele" den bile ilgi çekici.
Le petit Univers de Bart Simpson Mieux encore que l'ukulélé "brique de lait" de Martin.
Kafamda Beatle peruğu ve elimde, bir ukulele ile çıkmıştım.
J'avais une perruque des Beatles et un ukulélé.
- Bu bir ukulele.
C'est un ukulélé.
İkizlerle Havana'ya gittiğimizde sadece ukulele ve mızıka kullanarak yeni bir numara geliştirdik.
A notre arrivée à la Havane, on avait mis au point un numéro... avec uniquement un ukulele et un harmonica.
- Hey, burada bir ukulele buldum. ( bir tür gitar )
- Il y a un ukulele là-dedans!
Bilirsin, sey gibi gitar çalan maymun gibi.
Vous savez, comme, heu... le singe qui peut jouer de l'ukulele.
Ukelele... bu iyiye işaret.
Ukulele, bon signe.
Az evvel San Francisco'un ikinci en büyük parti organizasyonu için seçildim.
J'ai réservé le second meilleur groupe de Ukulele à San Francisco.
- Bana bir ukulele * vermişti.
Elle m'a offert un ukulele.
Ukulele gitaristleri mi?
Des joueurs de yukulélés?
Ukuleleri severim.
J'adore le ukulélé.
# Yıldızların güzelliği altında, # Bazı kızlarla hovardaca dolaştım, kim onların gitarlarını tıngırdatabilir.
J'ai rencontré de jolies filles Qui jouaient de l'ukulélé
Bir kasa bira açarız, mumları yakarız sonra gitarıyla bizim Frankovitch.
On ouvrira une caisse de soda, on allumera quelques bougies et le Lt Frankovitch sortira son ukulélé.
Ukelelenin içine bir şişe sakladın.
Avant ça, c'était dans ton ukulélé...
Yani seni ve zavallı ukeleleni düşününce.
Quand je pense à toi et à ton pauvre ukulélé...
Gabe, tatlım, gitarı ver bana.
Gabe. Donne-moi le ukulélé.
Mick, sana diyeceğim, çok müziğe meraklıysan sana bir gitar yapabilirim.
Ecoute, si tu as tellement envie de faire de la musique, je te fabriquerai un ukulélé.
İddiaya girerim, Mozart gitar için hiç bir müzik parçası yazmamıştır.
Je parie que Mozart n'a jamais rien composé pour un ukulélé.
Bunları yaparak onu Philly'ye kaçırtacağını, bizim ile Jessica'nın Hawaii'de gitar çalacağımızı sanıyorsan, unut!
Si tu crois que tu vas le renvoyer à Philadelphie... et que Jessica, toi et moi, on va rester jouer de l'ukulélé, oublie ça.
Benden önce bütün çizgi film karakterleri saçmaydı.
Avant moi, les personnages animés ne faisaient que danser le ukulélé.
Bütün bunlar, ahlaksızlık!
Les rouges ont mis du C-4 dans le ukulélé de Jimmy.
Ne yaptığınızı anladım artık. Küçük kızlara cinsellik satmaya çalışıyorsunuz. Onların kafalarını da bu...
{ ad ( 1001,0 ) } Il est programmé pour exploser au moment du solo au ukulélé.
Kontrol bende, fark etmediysen, 50'lerden beridir kontrol bende!
{ ad ( 1001,0 ) } Cela contrarie énormément les plans de Nathan. Va exiger le solo au ukulélé.
Bunun için çok çalıştım, ve kimse bunu sikip atamayacak!
On veut le solo au ukulélé! On veut le solo au ukulélé! Désolé, je m'en souviens plus.
Ukulele. Ananaslar. Plaj silahı.
Ukulélé, ananas, pistolet de plage, string qui ne cache rien du tout.
Mandolin kullanırız.
Avec le ukulélé.
Gözleme ızgarası... ukelele... içi dolmuş geyik kafası... ne olursa?
Un gaufrier, un ukulélé, une tête d'élan empaillée?
Sanırım gitar genlerinin gelişeceğini düşünmüş.
Il pensait que c'était pareil que le ukulélé.
- O bir gitar, Terry.
C'est un ukulélé.
- Gitar senin anandır, Terry.
Ta mère est un ukulélé.
Hawaii gitarı olan bir kızım ben
Une simple fille et son ukulélé
Dinle, Ted. Açıkça görülüyor ki, Havai kitarası çalan kız yüzünden moralin bozuk.
Ted, vous vous en faites pour la fille au ukulélé.
Hayatımda gördüğüm en güzel, en mükemmel kitara sanatçısısın.
Tu es la joueuse d'ukulélé la plus ravissante, la plus parfaite que j'aie jamais vue.
Bayan Maroney, istediğiniz Havai kitarasını getirdim.
Voici le ukulélé que vous avez demandé.
Otel var, orkestra var... Orkestra...
- Et les joueurs de ukulélé.
Ukelele dançıları...
- De ukulélé?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]