Union translate French
3,342 parallel translation
Bana gelince... Oğlum Birlik için savaşırken öldü.
Moi... mon fils est mort pour l'Union,
Ebediyen Birlik! Yaşa!
L'Union à tout jamais Hourra, les gars, Hourra!
Güney eyaletleri, 13. Anayasa Değişikliği'nin eyaletlerin onayından geçmesini durdurabilecek biçimde, ivedilikle Birlik'e geri dönebilecek mi?
Les États du Sud seront-ils réintégrés dans l'Union à temps pour nous permettre de bloquer la ratification de ce 13e amendement?
Eyaletlerinizin derhal Birlik'le gündelik ilişkilerini düzeltmesini istiyorum.
J'aimerais que vos États reprennent leurs relations avec l'Union, immédiatement.
Birlik'inizi nasıl bir arada tuttunuz?
Comment a tenu votre Union?
Efendim, Birlik'inizi ayakta tutan top ateşi ve ölüm.
Votre Union est celle du canon et de la mort.
Ama diyelim ki, tek yaptığımız demokrasinin karmaşadan ibaret olmadığını, halkın birliğinde çok büyük, gizli bir güç olduğunu dünyaya göstermekti...
Mais si nous avions montré au monde que la démocratie n'est pas le chaos? Qu'il y a une grande force invisible dans l'union d'un peuple.
Savaş bana kötülüğün yükselmesi için iyilerin hiçbir şey yapmamasının yeterli olduğunu öğretti. UNION İSTASYONU
La guerre m'a appris qu'il suffit, pour que le mal triomphe, que les gens bien ne fassent rien.
İkincisi Western Union.
Le deuxième, Western Union.
Fakat evleninceye dek Derebeyi Kira'nın misafiri olarak kalacaksınız.
Mais vous habiterez chez le seigneur Kira jusqu'à votre union.
- Birlik kuralları.
- Les règles de l'Union
Demem o ki, biz birlikteyiz çünkü ne zaman, ne de mesafe bu enfes birlikteliğimizi zedeleyebilir.
Dans un sens, nous sommes toujours ensemble, car rien... ni la distance, ni le temps qui passe, ne peut détruire notre délicieuse union.
Buna, Cennet'le Cehennem'in birleşmesi desek daha doğru olur.
Ce sera l'union du Paradis et de l'Enfer.
Birleştiğimizde, Cehennem'in tüm gücü senin olacaktır.
Par cette union, tu détiendras tous les pouvoirs de l'Enfer.
Sovyetler birliği dağıldığında bütün kurallar çöpe gitti.
Quand l'Union Soviètique s'est effondrée, toutes les règles se sont envolées.
Rusya'dan bahsediyoruz, Sovyetler Birliği'nden değil.
C'est la Russie, pas l'Union Soviêtique.
- NYÜ mü yoksa Cooper Union mu...
Cooper Union?
Union'nın ilerisindeki her eyalette yaşadık denebilir.
Dans tous les États qui ont fait sécession.
Union J klipini izleyince hissettiğin duygu var ya?
Tu sais comment tu te sens quand tu regarde cette vidéo d'UnionJ?
Twilight, Channing Tatum, Union J. Genlerimizde var lan.
Twilight, Channing Tatum, Union J. C'est biologique, pétasse.
Sovyetler Birliği, Stalin taraftarlarının zamanı, Güneybatı Rusya'da güvenlik sebebiyle farklı etnik gruplardan ve zulme uğramış tüm topluluklardan oluşan suçlular vardı.
En Union soviétique, sous le communisme, des groupes entiers de criminels de diverses ethnies étaient déportés pour des raisons de sécurité dans une région du sud-ouest de l'URSS.
Hanımlar ve beyler, bir sonraki ve son durak Union İstasyonu.
Mesdames et messieurs, notre terminus : Union Station.
"Eğer Küba füze krizi Amerika ile Sovyetler Birliğini nükleer savaşın eşiğine getirdiyse Mayıs 1968'de Sovyet balistik füze denizaltısının ani kayboluşu dünyayı nükleer savaşa sokardı."
" La crise des missiles de Cuba a conduit les États-Unis et l'Union Soviétique au bord d'une guerre nucléaire mais la soudaine disparition d'un sous-marin soviétique armé de missiles balistiques en mai 1968 a fait peser
Rybachiy Deniz Üssü Sovyetler Birliği
Base navale de Rybachiy Union Soviétique
Savaş esnasında Alman denizaltısı Goya'yı batırdığı için "Sovyetler Birliği Kahramanlık" ödülü aldı. Öyle değil mi?
Décoré héros de l'Union soviétique pendant la guerre pour avoir coulé de Goya, un navire de la Kriegsmarine, c'est bien ça?
Ama Peeta düğün, evlilik, gerçekleşemeyecek mi?
Peeta, cette union, ce mariage ne se fera jamais.
Ben o ilişki için çok çabaladim ve Hayir!
J'ai placé beaucoup d'efforts dans cette union, et non!
Trafik diyebileceğiniz tek şey Birleşmiş Pacific Demiryolları treninin vadiden geçmesiydi. Sabaha karşı 5 : 44'te,
La circulation se résumait aux convois de marchandises de l'Union Pacific, à 5 h 44,
Nasıl yani Green-Fung gibi mi? Arada tire mi var?
Green-Fung, avec un trait d'union?
- Tamam, küfür yok ama şimdi siktiğimin Union Hall'una gitmem gerekiyor.
- Je dois retourner voir le syndicat.
Tom ve Marry'nin evliliğine şahit oluyoruz.
... témoins de l'union de Tom et Mary.
Tanrının sonsuz sevgisinin ve.. İsa ve kilisenin birleşmesinin sembolüdür.
Le symbole de Son amour éternel pour son peuple et de l'union entre le Christ et son Église.
Ve Tom ve Mary'i evliliğe davet etti.. Ve onların umut ve isteklerini. aşk ve hizmetle birleştirdi.
Il a convié Tom et Mary à se marier et conjugue leurs talents et leurs espoirs en une union d'amour et de soutien.
Bu eski ve güzel oyun aracılığı ile Batı ile Doğu arasındaki bu birlik gösterisine tanık olmak.
Pour témoigner de l'union entre l'Est et l'Ouest par cet ancien et superbe jeu.
- AB balıkçılık kotası değil, Jackie.
Ce n'est pas l'Union Européenne des quota de pêche, Jackie.
Yağmur gibi, gözlerimizi yaşlarla doldurdu.
Votre union sera bénie par le ciel
Hızlı davranıp bu birlikteliği daha doğmadan bitirmeliyiz.
Nous devons agir avant et tuer cette union dans l'œuf.
Majesteleri, majesteleri lordlarım, leydilerim bugün, burada tanrılar ve insanların huzurunda bu adamla kadının, evliliğine tanıklık etmek için toplandık. Tek bir beden, tek bir kalp, tek bir ruh şu andan sonsuza kadar.
Votre Grâce, Votre Grâce, mes seigneurs, mes dames, nous nous tenons ici sous le regard des dieux et des hommes pour assister a l'union d'un homme et d'une femme une seule chair, un seul cœur, une seule âme,
Sen düşmekten korunmak istiyorsan, Tanrı'ya ve komşularına katılın. Şeytanın hileleri karşısında güvende olursun.
L'union de Dieu et de notre communauté vous empêchera de tomber dans les bras de Satan,
Bizim birlikte olmamamız için hiç bir neden yok.
Rien n'entrave plus notre union.
Sizce de Cumhuriyetimizde ayrılıklar yerine, birlik kurmanın zamanı gelmedi mi?
Ne crois-tu pas qu'il est temps pour l'union dans notre république plutôt que d'autres divisions?
Pazzi ailesi bu birliği kabul eder mi bilmiyorum ama bunun için kardeşinize danıştınız mı?
Que les Pazzi soient d'accord ou pas envers cette union, je dois demander. en avez-vous parlé à votre frère?
Evliliğe izin vermeyeceğini söyledi ve...
Elle a refusé de bénir notre union et...
İşte Abraham Lincoln. Kendi kendini yetiştirmiş bir devlet adamı. Köleliği kaldırdı ve sonra da iç savaşı bitirip birliği kurtardı.
Voici Abraham Lincoln, un homme d'État autodidacte qui a aboli l'esclavage et mettra un terme à la guerre, sauvant ainsi l'Union.
Bir rivayete göre bu, 2 Nisan sabahının erken saatlerinde olmuştu ve Lincoln, River Queen buharlı gemisinde yolculuk etmekteydi.
Une version de l'histoire raconte que le 2 avril, à l'aube, Lincoln est à bord du bateau River Queen. QUARTIER GÉNÉRAL DE L'ARMÉE DE L'UNION
3 Nisan 1865'te, ilerlemekte olan birlik orduları gelmeden önce müttefik güçleri, kendi başkentleri Richmond, Virgina'yı ateşe verip şehri tahliye ettiler.
Le 3 avril 1865, les forces confédérées mettent le feu à leur propre capitale de Richmond, en Virginie, puis évacuent la ville avant l'arrivée des troupes de l'Union.
Richmond yeniden birliğin eline geçti.
Richmond est revenue dans le giron de Union.
Kongre yeniden toplanmadan önce, güneyi yeniden canlandırmak güneydeki eyalet hükümetlerinde düzeni sağlamak ve birliği yeniden kurmak için tüm çabamızı göstermeliyiz.
Nous devons faire tous les efforts possibles pour réanimer le Sud, pour mettre les gouvernements de ses États en ordre et pour rétablir l'Union avant que les séances du Congrès reprennent.
Sen Western Union değilsin Todd.
Non Western Union, Todd.
" Birlikteliğimizden zevk alıyordum...
" j'ai vécu dans le bonheur de notre union
Hanımlar, yar açın. Hava alsın.
Union Féminine Sociale et Politique!