Unis translate French
9,173 parallel translation
Susan Berman'ı, karımı, ve kasten Morris Black'i öldürdüğüme inanan bir çok insan var. "Muhtelemelen başka insanları da öldürmüştür."
Aux États-Unis, bien des gens croient que j'ai tué ma femme, que j'ai tué Susan Berman, que j'ai assassiné Morris Black intentionnellement... et ils croient sans doute aussi que j'ai fait d'autres victimes.
1995'teki Tokyo metrosu sarin gazı saldırısından sonra Birleşik Devletler bu laboratuvarın kurulmasıyla sonuçlanan... bir nörotoksin önlem programı başlattı ve şimdi o laboratuvar saldırı altında.
Suite à l'attaque au gaz sarin dans le métro de Tokyo en 1995, les États-Unis ont créé une cellule de défense contre les neurotoxines qui a amené à la création du laboratoire maintenant assiégé.
Birleşik Devletlere karşı avantaj yakalamak.
Niveler le terrain face aux États-Unis.
Beraber olmak onların kaderiyken, ben seni her zaman birçok farklı eşle gördüm.
Alors qu'ils sont censés être unis, Je t'ai toujours vu... avec plein de compagnons.
Savcılığın elinde Conrad'ın Gordon Murphy'i öldürüp suçu senin üzerine attığına dair kanıt var.
le mandataire des Etats-unis tient la preuve que Conrad a tué Gordon Murphy et vous a accusé pour ça.
Evet, şu ana kadarki koordine polis operasyonları arasından en büyüğü olacak.
Oui, c'est quasiment la plus grosse opération coordonnée de police de l'histoire des Etats-Unis.
Birleşik Devletler'e yolun hiç düşüyor mu?
Vous êtes souvent aux Etats-Unis?
İki gün içerisinde Amerika'nın başına korkunç bir felaket gelecek.
Dans deux jours... une catastrophe va submerger les Etats-unis.
Öncelikle Amerika'da bu isimde bir şirket yok ve hiç olmamış.
Premièrement, il n'y a pas, ni jamais eu de société aux État-Unis bossant sous ce nom.
Buraya sizin yani ABD donanmasının müttefiki olarak geldim. Ancak bu gerçeği öğrenmeden önceydi. Şoka girmiş.
Je suis venu ici en tant qu'allié de la marine des États-Unis, mais c'était avant que j'apprenne la vérité.
USS Nathan James'in komutanına sesleniyorum. Amerika başkanını kaçıran ve bu büyük ülkeye zarar veren kişiye. Şunu iyi dinle ; seni bulacağız.
Et que le commandant du USS Nathan James, qui a kidnappé le président des Etats-Unis et a semé le chaos dans cette grande nation, entende cela.
Sevgili Amerikan Halkı. Ben Jeffrey Michener. Amerika Birleşik Devletleri Başkanıyım.
Mes chers compatriotes, je m'appelle Jeffrey Michener, et je suis le président des États-Unis.
Ancak yine burada hep birlikteyiz.
Et pourtant, on est réunis ici, unis.
Amerika'da eşcinsel evlilik üzerine devam eden tartışmada yeni bir gündem maddesi. Bu seferki, bir düğün organizatörü tarafından geri çevrilen Idaholu gey bir çift hakkında.
Une nouvelle salve dans le débat culturel continu sur le mariage homosexuel aux Etats-Unis, impliquant cette fois un couple gay de l'Idaho qui a été refusé par un organisateur de mariages.
Ruby, Avrupa'yla Amerika'yı birbirine bağlayan birkaç denizaltı kablosundan birisidir.
Ruby est l'un des câbles sous-marins connectant l'Europe aux États-Unis.
Birleşik Devletlere 2006 yılında göç etmiş ve iki yıl önce de vatandaş olmuş.
Il a émigré aux États-Unis en 2006 et est devenu citoyen américain il y a deux ans.
Akabinde Birleşik Devletlerde onun göçmenlik işlemlerine kefil olmuş.
Il a ensuite financé son immigration aux États-Unis.
Ufak ve sıkı bir grup.
Ils étaient un petit groupe, unis.
Amerika Birleşik Devletleri böyle bir şeyi asla unutmaz.
- Et les États-Unis d'Amérique n'oublient pas.
Amerika Birleşik Devletleri'ne iltica etmek istiyorum.
Je demande l'asile aux États-Unis d'Amérique.
Ancak ABD'nin buna karşılık verecek deniz gücü yoktu henüz.
À cette époque, les Etats-Unis n'avaient pas de forces navales pour les en empêcher.
Pearl Harbor'daki saldırıdan sadece 2 ay sonra Amerika'nın en büyük korkusu, Manhattan'ın batı tarafında askeri deniz gemileri tarafından ağır toplarla gerçekleşti.
Deux mois seulement après l'attaque sur Pearl Harbor, la plus grande crainte des Etats-Unis se réalise lorsqu'un énorme feu ravage un bateau de la marine accosté le long des docks, dans le West Side, à Manhattan.
Genovese, ordu hapishanesindeyken Amerika'da cinayetten arandığı ortaya çıktı. Duruşmaya çıkması için hemen Amerika'ya yolladılar.
Genovese emprisonné par l'armée, les militaires découvrent qu'il est recherché pour meurtre, aux États-Unis et l'extrade rapidement à New York pour y être jugé.
Birleşmiş Milletler, Luciano'nun yardımlarından çok ama çok yararlanıyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaptıklarının ödülü olarak gücüne tekrar kavuşmasına izin vereceklerini düşünüyordu.
Les États-unis recevaient une grande aide de la part de Luciano ce qui lui faisait croire que grâce à ses services rendus, il serait autorisé à récupérer son pouvoir.
Luciano'nun savaş sırasında devlete verdiği yardımlar sebebiyle dedem ve ekibi şartlı tahliyeye Amerika'dan uzaklaştırılacağı ve bir daha geri dönmeyeceği şartıyla izin verdi.
En s'appuyant sur l'aide apportée par Luciano au gouvernement pendant la guerre, mon grand-père a signé les papiers à la condition qu'il soit extradé et ne revienne pas aux États-unis.
Amerika'da organize olmuş bir suçlu olduğu için ceza almıştı.
Mais parce qu'il symbolisait une figure clé du crime organisé, aux États-Unis.
Amerika'daki doğru sonucun adalet olduğu ve biz adalet getirince devletin de kazandığı sık sık hatırlatılır.
On doit se remémorer sans cesse que l'objectif ultime des États-Unis repose sur la Justice et le gouvernement gagne en obtenant cette Justice.
Ülkedeki en yozlaşmış polis ekipleri burada olunca Hot Springs, kanundan kaçan gangsterler için en rağbet gören saklanma yeriydi.
Avec la police la plus corrompue des États-Unis, Hot Springs est la cachette la plus appréciée des malfrats fuyant la justice...
Luciano, ülkedeki en nüfuzlu gangster olarak kabul ediliyor ve bu dava, suçlar arasından en müstehcenini de içinde bulunduruyor toplumumuzdaki en zayıf ve mağdur kadınların kullanımı.
Luciano est considéré comme le trafiquant le plus important des États-Unis, et cette affaire implique l'un des crimes les plus détestables dans nos sociétés, celui qui exploite les femmes les plus faibles et opprimées.
4 Nisan 1936'da, ülkedeki en güçlü gangster teslim olmak zorunda kalmıştı.
Le 4 Avril 1936, le malfrat le plus puissant des États-Unis doit se rendre.
Thomas Dewey, siyasi emelleri olan bir Amerikan avukat yardımcısıydı.
Dewey est l'assistant du Procureur des Etats-Unis avec des ambitions politiques.
Amerika, tarihindeki en ünlü seçimlerden birini kaybediyordu.
Il perdit la plus célèbre des élections dans l'histoire des Etats-Unis.
Tom Dewey, "Lucky" Luciano'nun peşinden gittiğinde "Lucky", Amerika'daki organize suçun önde gelenlerinden olduğu için gitti.
Quand Tom Dewey s'en est pris à Luciano, il l'a poursuivi car c'était une figure clé du crime organisé aux Etats-Unis.
Amerika avukatı William Dodge'dan gelen bu onay sonrası Thomas Dewey, mafyada bir savaş başlatmak üzere.
Avec l'accord du Procureur des Etats-Unis William Dodge, Dewey va déclarer la guerre à la Mafia.
Soğuk Savaş sırasında, KGB kıyamet senaryosu için Amerika'nın farklı yerlerindeki gizli mahzenlerin içine bomba çantaları koymuştu.
Durant la guerre froide, le KGB a placé des valises piégées dans des caveaux secrets à travers des États-Unis comme un scénario apocalyptique.
Geçici vize ile ülkeye girer girmez.. ... ortadan kayboluyorlarmış.
Une fois aux États-Unis avec un visa provisoire, elles disparaissent.
Amerika'da öğrenci vizesiyle kalan bir Suriyeli, Hudson Üni.'ye kayıtlı.
Il est Syrien et vit aux États-Unis avec un visa étudiant, inscrit à l'université d'Hudson.
Amerikan şehirlerinde polis kuvvetlerinin askeri hale gelmesi.
La militarisation des forces de police dans les villes à travers les Etats-Unis
Uzaylılar Amerika'yı istila ediyor.
- Une invasion alien des États-Unis.
Biz ona, Amerika'da "rahatlatmak" demiyoruz. Tecavüz diyoruz.
On n'appelle pas ça réconforter aux États-Unis ; on appelle ça viol!
Ben kontrol Son kez, ben, burada emir vermek Şey değişti sürece. Bu durum açık ve mevcut tehlike ABD'nin güvenliğine.
Cette situation est un danger clair et immédiat pour la sécurité des États-Unis.
Peki, Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı duyuyorum.
Je suis la vice-présidente des États-Unis d'Amérique.
Bu... gelecek ay alın Onlar ABD'yi temsil Basketbol Paralimpik.
Écoutez ça, le mois prochain, ils représenteront les États-Unis aux Jeux Paralympiques du basket.
Sadece ABD ve Avrupada değil, Thomas, O bir çok insanı hüsrana uğrattı.
Elle agace un grand nombre de personnes, Thomas, pas seulement e Europe mais aussi aux États-Unis.
Birleşik Devletleri misilleme için kendi cephaneliğindeki her silahı kullanacaktır.
Les États-Unis emploieront toutes les armes de leur arsenal pour riposter.
Birleşik Devletler Ordusundan birinci sınıf çavuş...
Sergent Première Classe de l'Armée des Etats-Unis...
Amerika Dışişleri Bakanlığını, Lien Mah'ın ABD'yi ziyareti sırasında ölen bir Çin vatandaşı olduğuna inandırmak ve cesedinin memleketine götürülmesini ayarlamak için gerekli olan her şey.
Tout le nécessaire pour convaincre le Département d'État américain que Lien Mah était une citoyenne chinoise décédée pendant qu'elle visitait les États-Unis et pour faire en sorte que son corps retourne dans son pays.
İster inanın ister inanmayız, Çin'deki tüm kadınlara baktığımızda genç, çekici, bekâr kadın cesetleri çok nadir bu da, şüphelimizin cesetleri neden Amerika'dan götürdüğünü gösteriyor.
Croyez-le ou non, même avec toutes les femmes en Chine, jeunes et séduisantes, des corps de célibataires sont rares. Voilà pourquoi notre suspect exporte des corps depuis les États-Unis.
" kutsal bir şekilde yemin ederim ki Amerika Birleşil Devletleri'ni...
"Que je soutiendrai et défendrai la constitution des États-Unis d'Amérique." ... des États-Unis d'Amérique.
Ölüler aramızda cirit atıyor olabilir ama burası hâlâ ABD.
Les morts marchent peut-être parmi nous, mais ça reste les États-Unis d'Amérique.
Dokuz yaşındayken ilk kez bana savaşı ve neden Amerika'ya geldiğimizi sordu.
Elle avait neuf ans quand elle a commencé à me poser des questions sur la guerre et la raison de notre venue aux États-Unis.