Utandın mı translate French
623 parallel translation
Ne oldu Ricky? Utandın mı?
Ricky, on fait le timide?
Utandın mı?
Vous avez honte?
- Utandın mı?
Tu as honte? Non.
Utandın mı?
Vous êtes gêné?
- Hey, yoksa utandın mı Harry?
- On te gêne, Harry?
Ne oldu? Utandın mı?
Mais c'est qu'il est timide, le môme!
Utandın mı?
gênée!
Siz dediniz ya, bakın utandım şimdi.
Puisque vous posez la question, je crois que si.
Kadınlara düşkün muhteşem adam utandı mı?
Sinon je n'oserai pas.
Kendimi birinci sınıf bir budala durumuna düşürüp seni çok utandırmış olmalıyım.
J'ai dû te mettre dans un grand embarras.
Beni acı verici şekilde utandırdın Caldicott.
Vous savez, vous... vous m'embarrassez fortement, Caldicott.
Elbette, sizi utandırmak aklımın ucundan bile geçmez.
Comptez sur moi.
Oh lütfen Tammy, Seni utandırmamaya çalışacağım.
Ce n'est pas ça.
- Benden ne istiyorsun? Yeterince utandırmadın mı?
Tu ne m'as pas assez humiliée?
Bu şekilde beni utandırdın!
Vous m'humiliez ainsi!
Açıklasaydım bu onu utandırırdı. Hem pek nazik bir hareket olmazdı.
Si je lui avais dit, elle aurait été gênée, cela n'aurait pas été très gentil.
onu pantolonuna yakaladığınızda çok utandım.
Elle était gênée d'être en pantalon.
Fakat sen evlendiğimiz günden beri beni utandırmaktan başka bir şey yapmadın.
Toi tu m'humilies depuis le jour où nous nous sommes mariés.
Eğer oraya gidip onların icabına baksaydım, Şerifimizi utandırmış olurdum.
Si je m'occupais de ces deux-là, je ferais honte à notre shérif.
Mahkemenin sayın üyeleri, insan olduğumdan utandığım... zamanlar olmuştur ve bu da onlardan biri.
Messieurs, il y a des jours où j'ai honte d'appartenir à la race humaine, et aujourd'hui est l'un de ces jours.
Seni ve beni utandırmasını önlemeye çalıştım.
J'ai essayé de l'empêcher de nous déshonorer.
Bak, yabancıların önünde insanları sürekli utandırır mısın?
Tu mets toujours les gens mal à l'aise face à des étrangers?
Utandığım yok.
Je n'ai rien à cacher.
O belki benim neredeyse onu utandırdığım şeylerin bazılarını yapacak.
Ça remédiera peut-être au mal que j'ai failli faire.
Bizi utandırmayacaklarını umalım.
Espérons qu'ils ne nous feront pas honte.
Utandım.
Je n'ose pas!
Çıplaklığım beni utandırdığı için tek başıma giderdim ama korumanıza ihtiyacım var.
Je mérite la honte d'aller nue. J'irais seule, si je n'avais besoin de votre protection.
Harald'ın önünde utandırmak için mi?
Pour m'humilier devant Harald?
Götürüp arkadaşımın satın aldığı dükkana geri verebilirim. Ancak nereden aldığını sormaya utandım.
je l'aurais rendue au magasin où mon ami l'avait achetée, mais j'ai eu honte de lui demander où.
Duygulandım, ama lütfen beni utandırmayın.
Je suis tout ému. Ne me ridiculisez pas.
Utandığım her şeyin tam aksini yapacaktın sen.
J'espérais que mon fils rachèterait toutes mes erreurs.
Ondan utandığımı hissediyordum. Başkalarının onu soktuğum şekli görmesi gerektiğini düşünüyordum.
J'avais honte pour lui, il me semblait que tout le monde le voyait comme moi.
Umarım elimi sıkmayı reddederek beni utandırmazsın.
Ne me fais pas l'affront de refuser ma main.
Kusuruma bakmayın. Burada tek başıma olduğumu sanıyordum. Çok utandım.
Oh, excusez-moi, je croyais être seule, c'est très embarrassant.
Cadılar, beni utandırdınız, soydunuz, mahvettiniz!
Sorcières, vous m'avez mortifié, volé, anéanti!
Utandığım için kitabınızı aldım.
- J'étais gêné, alors j'ai pris votre livre.
Çok teşekkürler Mösyö Morane. Beni utandırdınız.
Oh M. Morane, je vous remercie beaucoup... mais vous m'embarrassez.
- Çok utandım. Yüzüne bile bakamam. - Öcü dışarıda.
Je n'oserai même pas le regarder.
Beni utandırmadın.
Vous ne m'avez pas embarrassée.
- Seni utandırdım, değil mi?
- Je t'ai fait honte, n'est-ce pas?
- Adından mı utandın?
- Vous ne connaissez plus votre nom!
Eğer beni bir daha böyle utandırırsan, elime bir balta alırım ve bir daha fermuarını asla ama asla açamazsın.
Si tu me fais encore honte comme ça... je vais chercher une hache... et t'auras plus jamais besoin d'ouvrir ta braguette.
Yani neredeyse beni öyle olmadığım için utandıracaksınız.
J'ai presque honte de ne pas avoir montré plus d'initiative.
Gene, çok utandığımız için bunu henüz kimseye söylemedik ama Jack'le ben evlendik.
Gene, Jack et moi n'avons encore rien dit à personne, nous étions trop embarrassés. Mais... nous sommes mariés.
Onu boğazlamaya çalışıp üstüne bir de iyilik beklediğim için utandım bu yüzden kara kaplı kitaptan başka isim bulmaya gittim.
Je n'osais pas lui demander de faveur après l'avoir étranglée. Je suis donc passé au nom suivant dans mon petit carnet noir.
Onu yeterince utandırmadın mı?
Vous ne l'avez pas assez humilié?
Herhalde bu herife senin kuyruğunu nasıl yaladığımı söylemeye utandın.
Tu es trop timide pour lui dire que c'est moi qui étais dans ta queue.
Tanrı'nın beni erkek olarak yaratmasından utandım.
J'ai honte que Dieu m'ait fait homme.
Ben kızdım, karım utandı, çocukların kafası karıştı.
Ça me met en rogne, ma femme est gênée, les gosses ne pigent rien.
Fred dedemin beni utandıracağını sanıyor musun?
Tu crois que Pepe Fred va m'embarrasser?
- Beni utandırmayın.
Ne m'embarrassez pas, d'accord?