Utangacım translate French
290 parallel translation
Ben çok utangacım!
Pas question. C'est indiscret.
Ben mi utangacım?
Moi? Timide?
Kendim için sormak isterdim fakat biraz utangacım.
Moi, je suis trop timide
Bu şarkıyı dönüp yüzüne bakarak söylemek için fazla utangacım. Fakat kalbimle söylüyorum bilmiş ol.
mais ça vient du fond du coeur.
Utangacım. O da öfke yönetimi kurslarından birine gitmemi önerdi.
Je suis un gars timide et... il m'a suggéré de suivre un cours de formation sur l'agression.
Korkuyorum ve utangacım.
J'ai peur et je suis timide.
Belki de fazla utangacım.
Par pudeur peut-être.
Bu doğru değil, sadece utangacım.
Ce n'est pas vrai, je suis timide.
Az bir utangacım, ama olur.
Je suis un peu timide, mais ça va.
Tam benim tipimsin Utangaç aşık tipi, canım
Vous êtes mon type Un soupirant timide, chéri
Çıkagelip dostum olduğunu söylemek, ve beni böyle sürüklemek, utangaç gelin gibi hissediyorum
Vous arrivez là, en prétendant être mon ami. Ensuite, vous m'embarquez comme ça. J'étais comme une vierge effarouchée.
Ama kendisi biraz utangaç. Ne demek istediğimi anladın mı?
J'ai un partenaire pour toi à qui il faut remonter le moral.
O tanıdığım en iyi adam. Biraz utangaç, ama ordunu en iyilerinden biri, Cesaretli bir polis memuru oldu..
Un peu par timidité, mais surtout pour ne pas enfreindre le règlement de l'armée, il n'a jamais osé adresser le moindre mot à la Fantassine.
Orada utangaç utangaç durmayın, Bay Straus.
Ne soyez pas timide, M. Straus.
Çok utangaç biri, bu yüzden ona sert bir içki ayarladım.
Il est timide, je lui ai commandé un volcano.
Şaşırdın mı? Devir değişti. Utangaç bir kız, erkeklerin ilgisini çekmiyor artık.
Il a déclaré que ce serait pour lui un bon palliatif... que de s'amuser avec d'autres femmes.
Beni seviyor çünkü ben kibar, nazik ve tasalıyım ve heyecanlı ve utangaç ve şefkatliyim!
Vous savez pourquoi? Parce que je suis gentil et doux... inquiet et nerveux, timide et tendre.
Dahiler çekingen ve utangaç olmaz mı?
Parlons de ces intellectuels inefficaces.
- Sadece biraz utangaç. - Utangaç mı?
- Il est juste timide
Utangaç mısın?
T'as honte, vraiment?
Ben, utangaç mı?
Avoir honte?
Dansa kaldırılmayan bir çift utangaç kız mı?
Vous faites tapisserie?
Özellikle utangaç olduğum söylenemez ama sadece yaşadığımız dünyayla ilgili bir durum.
Pas vraiment. Mais c'est que... Le monde dans lequel on vit...
Size ne kadar... Ne kadar kibar olduğunu anlattım. Özür dileyen, utangaç.
Et cet homme, je vous l'ai dit, était si gentil, si timide, et... oui, c'est bien cela,
Şu utangaç oğlanlardan mısın, Stevens?
On est timide, Stevens?
Bana çok utangaç biri gibi geldi.
Il m'avait l'air assez gêné.
- Zaman... - - Utangaç biriyim, -
Par moments... il m'arrive de me montrer timide.
Uzmanlarımız sizi "korkunç derece sıkıcı", "hayal gücü kıt", "utangaç, iradesiz," "kolayca hükmedilebilir", "espri anlayışı olmayan," "can sıkıcı" ve "önüne geçilmez bir şekilde tekdüze ve berbat" diye nitelendirdiler.
Nos experts vous décrivent comme... "quelqu'un affreusement monotone", "sans imagination"... "timide", "mou" "facilement dominé"...
Sanırım tam olarak anladın ben aslında çok utangaç biriyim.
Si on va au fond des choses, je suis, en gros, extrêmement timide.
Aramızda en utangaç olanımız sonunda utangaçlığını yendi ve evlenmeye karar verdi.
On bois au plus timide de nous tous. À Gégène qui a enfin vaincu son naturel et s'est trouvé une épouse.
Her zaman utangaç biri olarak tanındım.
Maman m'en fait le reproche, les copains m'ont surnommé Gégène la moule.
Aramızda en utangaç olanımız sonunda utangaçlığını yendi ve evlenmeye karar verdi.
le plus timide d'entre nous, qui a finalement surmonté sa timidité et a décidé de se marier.
Her zaman utangaç biri olarak tanındım.
je ne sais pas ce que j'ai. Je suis devenu si culotté.
- Geri zekalı değil, utangaç. Tamam mı?
Elle est pas retardée, elle est timide.
Ben aptalım, sen de utangaç.
Je suis con et vous êtes timide.
Aslında daha önce hiç yapmadım. Her zaman utangaç olmuşumdur.
Je ne l'ai jamais fait, je suis trop timide.
Sadece utangaç, ama çok sadıktır.
N'ayez crainte, c'est de la timidité. Il m'est très dévoué.
Hakkımda bilmen gereken ilk şey... biraz utangaç olduğumdur tatlım.
Je suis... un peu timide.
Utangaç mısın?
Pudique?
Sorun ne? Utangaç falan mısın?
Tu es de venu timide, ou quoi?
Utangaç olmadım.
je ne suis pas de venu timide.
Tatlım, baban öldüğünde sen hala burnunu kitaplarından dışarı çıkarmayan yüzünde iğrenç bir tik olan utangaç bir kızdın.
Tu sais, à sa mort, tu étais du genre godiche, toujours plongée dans un livre, et affligée d'un affreux tic du visage.
Sanırım benden hoşlanıyor. Biliyor musun galiba biraz utangaç.
Je crois qu'il m'aime bien, mais il est timide.
Derslerine girmiyor. Tanrım, çok utangaç.
Et il est tellement timide!
Eğer söylersen ki, senin gibi bir bacım beni kabul eder mi? Ben utangaçım ve kelimeleri kullanamam.
Même si elle est comme toi, pas mesquine, je suis timide.
utangaç mısın? - Yüzmek istemiyorum!
- Je n'ai pas envie!
Lance kızlara karşı utangaç olduğunu söyledi.
Lance m'a dit que tu étais timide avec les filles.
İlgimi çeken şeylerden biri de... çok utangaç olduğunuzu söylemendi.
Une des choses qui m'ont intéressé, c'est que vous vous dites très timides.
- Bu senin, utangaç olmadığını kanıtlar mı?
- Ça prouve qu'on n'est pas timides?
Utangaç insanlar... Onlar çıplak kalmazlar mı?
Les timides, il leur arrive d'être nus ou pas?
Bu, iki utangaç insanın resmi değilse... utangaçlık nedir bilmek isterim.
Si ce n'est pas une photo de deux timides, qu'on m'explique ce qu'est la timidité.