Utanıyorsun translate French
253 parallel translation
Polisten mi saklanıyorsun, yoksa benimle görünmekten mi utanıyorsun?
Vous cachez-vous de la police ou avez-vous peur que je vous voie?
Gizli yerlerde gayet iyiyim... ama benimle halk içinde görünmekten utanıyorsun.
Je suis bien pour les coulisses, mais vous avez honte de moi en public.
Rehincinin ne düşünebileceğinden mi utanıyorsun yani?
- Wick te rapportera ton manteau.
Sanırım utanıyorsun.
J'ai l'impression que tu rougis.
Bu hatalarından utanıyorsun ama bunu kabul edip itiraf edemiyorsun.
Vous les regrettez amèrement mais ne les avez avouées qu'à vous-même.
- Aklından geçen şeylerden ötürü utanıyorsun?
- Honte de vos pensées?
David, utanıyorsun!
Tu as honte!
Kid'i arzuluyorsun ve bundan öylesine utanıyorsun ki, onun ölmesini istiyorsun.
Vous avez honte de le désirer, vous préférez le voir mort!
Unutmamışsın ve utanıyorsun.
Et vous avez honte!
Bu yüzden şimdi de düşündüğün şeyi düşünmekten utanıyorsun.
Alors t'as honte de penser à ce que tu penses.
Neden utanıyorsun?
De quoi avez-vous honte?
Nasıl oluyor da bir kadının önünde utanıyorsun hiç anlamıyorum.
Tu n'as pas a avoir honte devant une femme!
İyi yanlarından niye utanıyorsun?
Pourquoi avoir honte de vos bons gestes?
Her şeyden utanıyorsun. Her şeyden korkuyorsun.
Tout te gêne et tout t'effraie.
- Neden utanıyorsun?
- De quoi parlez-vous?
Bence utanıyorsun.
Vous êtes embarrassé. Et si vous ne l'êtes pas...
Bundan utanıyorsun.
Vous en avez honte.
Utanıyorsun. O halde neden yapıyorsun?
Pourquoi le faites-vous?
Hepsi senin fikrindi ve şimdi, benden utanıyorsun.
C'est toi qui as voulu m'emmener ici. Ce soir, j'ai compris que t'avais honte de moi.
Neden utanıyorsun?
- De quoi?
Utanıyorsun.
Ben, on est vexé.
Gerçekten, utanıyorsun.
C'est vrai, on est vexé.
Neden bu kadar utanıyorsun?
Pourquoi êtes-vous génée?
Onlardan utanıyorsun. Sonuç olarakta... onlar seni kibirli bir kız sanıyorlar.
Elles ont honte, le résultat est que - elles pensent trop à elles-mêmes.
Utanıyorsun, çünkü hoşuna gidiyor, değil mi?
Vous avez honte car cela vous plait n'est-ce pas?
Neden utanıyorsun ki?
N'aie pas honte.
Benden utanıyorsun.
On a honte de moi.
Oh, madem utanıyorsun, gelme o zaman.
Epargne-toi ça.
Sadece mutlu ve sen ondan utanıyorsun.
Elle est heureuse et tu as honte d'elle.
Niçin utanıyorsun?
Qu'est-ce qui est embarrassant?
Yabancılar ne düşünür diye mi utanıyorsun?
T'as honte? T'as peur de ce que les gens vont penser?
Ona benden bahsetmedin çünkü benden utanıyorsun.
Je ne suis pas fou.
Benden mi yoksa ondan mı utanıyorsun?
Tu as honte de moi ou d'elle?
Benden mi utanıyorsun? Sen mi?
Moi, je te fais honte?
Neden? Ne oldu? Arkadaşlarından mı utanıyorsun?
- T'as peur que tes potes me voient?
- Benimle görülmekten utanıyorsun...
- Tu as honte d'être vu avec moi.
Kendinden utanıyorsun.
On a honte, bien sur.
Bir an benden utanıyorsun, bir sonrakinde ise hayatındaki en güzel şey benim.
Un coup, tu as honte de moi, un coup, je suis une perle.
Dairenden o kadar çok utanıyorsun ki, benim bile görmeme gönlün razı olmuyor.
Je crois que tu as si honte de ton appartement que tu ne veux pas me laisser le voir.
Neden utanıyorsun?
Ne fais pas le timide.
Benden utanıyorsun.
Tu as honte de moi.
tek fark, yüzünden utanıyorsun!
Que vais-je faire de toi?
Utanıyorsun, utanıyorsun.
Embarrassé, embarrassé
Benden niçin utanıyorsun?
Pourquoi être embarrassé?
Niçin benden utanıyorsun?
Pourquoi être embarrassé?
Akıllı olmaktan utanıyorsun.
- Il n'y a aucun mal à être malin.
Utanılacak bir şeymiş gibi davranıyorsun ama bir kız arkadaşının olması utanılacak bir şey değil. Delilik bu.
Il n'y a pas à avoir honte, d'avoir une petite amie.
Utanılacak bir sır saklıyorsun!
T'as un vilain secret.
Onu iyi anlıyorum. Utanırsın diye oynamıyorsun.
Tu n'auras pas honte.
Utan utan. Niye bana bakıyorsun?
Mais j'y suis pour rien!
Sheldon! Sheldon, niye utanıyorsun?
Sheldon, de quoi as-tu honte?