Uyandın mı translate French
1,781 parallel translation
Sonunda uyandın mı?
Et tu as fini par ouvrir les yeux?
Anne, uyandın mı?
Maman, tu es réveillée?
Şimdi uyandın mı, kız?
Tu reviens à toi, petite?
Uyandın mı?
Tu te réveilles?
Uyandın mı, Clare?
Tu te réveilles, Claire?
Uyandın mı?
Ça y est, t'es réveillé?
Uyandın mı?
T'es réveillé?
Zoe, uyandın mı?
Zoé, tu es réveillée?
Yanlız uyandığım uykumda... " Hiçbirşey kalmasın üstünde.
Un peu de misère, c'est la bêtise.
Horladığın için uyandım.
Ton ronflement m'a réveillé.
Kusura bakma uyandırdım. Sanırım Jennie Heffernan'ın katilini gördüm.
Je suis désolée de te réveiller mais je pense que j'ai vu le tueur de Jennie.
Ben gelene kadar hasta ölmemiş olsa çok iyi olur, çünkü sadece birini öldürmüş olmayacaksınız, aynı zamanda beni de sebepsiz yere uyandırmış olacaksınız.
Et qu'il soit vivant à mon arrivée car sinon non seulement vous l'aurez tué, mais vous m'aurez réveillée pour rien.
Oh, artı, bu sabah uyandığım zaman, ben de bu günün daha farklı olacağını düşünmüştüm.
Et quand je me suis réveillée ce matin, j'ai pensé que tout se passerait différemment.
Tanrıya şükür ki beni uyandırdın.
Oh, merci, tu m'as réveillé.
Açıkça dikkatini vermiyormuşsun çünkü dedim ki uyandığı anda Mike'a gittim ama beni tamamen unutmuştu!
Il est clair que vous n'avez pas prêté attention. Je suis revenue à Mike dès qu'il s'est réveillé, et il m'avait totalement oubliée!
Uyandınız mı?
Vous êtes réveillé?
Son günlerde aklım başka yerdeydi ama asla burada olmak istemediğim izlenimi uyandırmak istemedim.
J'ai été un peu distrait ces derniers temps, mais... J'ai jamais voulu donner l'impression que je n'étais pas bien ici.
O yüzden bir sabah uyandım. Stuart'ın kahvaltısını hazırladım ve havaalanına gittim.
Un matin, je me suis réveillée, j'ai préparé à Stuart son petit déjeuner et je suis partie à l'aéroport.
Sonra bildiğim, arabanın bagajında uyandığım.
Tout ce dont je me souviens ensuite, c'est de me réveiller dans le coffre.
sabahları uyandığımda, ayağımı mermer zemine değdirmeden önce,... bir uşak ayağımın altına yumuşak terlikler uzatacak.
Je vivrai dans ce style! Et tu sais Pappu, quand je me lèverai le matin.. .. avant de poser les pieds sur le sol en marbre..
sabahları uyandığımda ayağım yere basmadan, bir uşak ayaklarımın altına kadife terlikler koyacak dışarı çıktığımda, Raj Kumar'ınki gibi ipek sabahlık giyeceğim.
"Quand je me réveillerai le matin..." "Avant de poser mon pied sur le sol en marbre..." "Un domestique me mettra de douces pantoufles."
Ablanı uyandırdın mı?
- Tu as réveillé ta soeur? - Déjà partie.
Dinleyin, babanız sizi uyandırma zahmetine girmeme gerek olmadığını söyledi ama...
Écoutez, votre père m'a dit que je devais pas vous réveiller, mais... je sais pas.
O kadar tatlı görünüyordun ki, uyandırmaya kıyamadım.
Tu étais si mignon que je n'ai pas osé te réveiller.
Lanet olası kıçını uyandıracağım.
Bouge ton cul d'ici, ou tu ne sentiras pas le coup venir.
Babası uyandı mı?
Son père n'a plus toute sa tête.
Bu sabah uyandım ve o yerinde yoktu.
Il n'était pas là ce matin.
Ama birgün uyandığınızda, siz uyurken temelin alttan değiştiğinin ve emin olduğunuz tüm o şeylerin artık olmadığını farkedeceğinizi söylemek için buradayım.
Je suis là pour vous dire qu'un jour, vous vous réveillerez et vous réaliserez que pendant votre sommeil, le monde a changé, et tout ce que vous pensez si ferme, si solide... devinez quoi, ça ne l'est plus.
Biraz dalmışım koltukta Sonra... şey oldu... eee, uyandım yoktu.
Je me suis endormi. Après... elle n'était plus là.
İçeri girme şansımız olmadan uyandım.
Un coffre-fort. Je n'ai pas vu ce qu'il contenait.
Sabahın beşinde bana bu konuda nutuk atmak için mi uyandırdın?
Tu m'as réveillé à 5 heures du matin pour ce bavardage?
- Kızımı uyandırmışsın.
Tu réveilles ma petite, retourne chez toi!
Seagal'ın zayıf olduğu bir filmde dalıp şişman olduğu bir filmde uyandım.
Je me suis endormi pendant un film où Seagal était mince et à mon réveil, il était gros.
Ertesi sabah uyandım, bir baktım, geceki o çekici kızın bıyıkları var.
Je me réveille, je jette un coup d'œil et le super canon de la veille avait une grosse moustache.
Beni uyandırdığın için sağ ol.
Merci de m'avoir réveillé.
Buz gibi katilin sıcak takibindeki Bay Cod Über-Hayat Hayat Sigortası bilirkişisi Abner Newsome'ın cinayetinde şüphe uyandıran üç kişinin üçüncüsüne ziyarette bulunmuştu.
Qui était sur les traces d'un tueur glacial, M. Cod rendit visite à la troisième de ses trois personnes d'intérêt dans le meurtre de Victor Narramore, enquêteur pour les assurances vies Uber-Life. Les faits étaient les suivants...
Sabahın 3ünde yada 4ünde uyandı, ve karımın üzerine işedi.
Mais il se met de mon côté. A 3 ou 4 heures du matin il vca se réveiller, et pisser sur ma femme.
Ve bir an için uyandığımda, kollarını boynumda hissediyorum.
Et pendant un instant, lorsque je m'éveille je sens réellement l'étreinte de ses bras autour de mon cou.
Uyandığımda o şeyi... Gölge figürünü diyelim, yatağımın yanında görüyordum.
alors je réveillais ma soeur et je pouvais voir... - - on aurait dit une sorte de masse, une grande ombre - - une figure vers mon lit.
Uyandığımda burda olacak mısın?
Tu seras ici quand je me réveillerai?
Günlerden bir gün uyandım ve Noel Town Bankası'nı soydum.
Il était une fois, je me suis réveillé et j'ai cambriolé la banque de Noel.
11 Ekim sabahı Kutsal Aile'nin Mısır'a uçtuğu ayetle karısını uyandırdı.
Le matin du 11, il réveillerait sa femme en lui lisant la fuite de la Sainte Famille en Égypte.
Bir gün uğrayıp görev aşkımı yeniden uyandıracağını beklemiyordum.
J'ai pas passé mon temps assis ici, à attendre que tu viennes redonner un sens à ma vie.
Ben... ben uyandım mı?
Je... je suis réveillé, n'est-ce pas?
Bir sabah uyandığınızda gün özellikle güzelse başardığımızı anlayacaksınız.
Alors, si vous vous levez un matin et qu'une belle journée s'annonce, vous saurez qu'on a réussi.
# Yarın sen uyandığında,... # #... çok uzaklarda olacağım. #
Demain quand tu te réveilleras Je serai de nouveau loin
Uyandınız mı?
- Êtes-vous réveillé?
Ölü bir FBI ajanın yanında Henüz uyandım.
" Je viens de me réveiller à côté d'un agent du F.B.l. mort :
Evi boşaltmamız gereken sabah kapının sertçe çalınmasıyla uyandım.
" Le matin de l'expulsion, un coup à la porte m'a réveillé.
Peki neden beni uyandırmadın?
Pourquoi m'avez-vous laissé dormir?
General, sizi uyandırmadım umarım. Hayır, Sayın Sekreter.
Général, j'espère que je ne vous réveille pas.