Uydu translate French
3,007 parallel translation
Uydu ne zaman yerini alacak?
Quand sera-t-il en position?
Dinle, Saddle Ridge'deki uydu anteninin oradalar, anladın mı?
Ils sont à la station de Saddle Ridge.
Uydu üç saat sonra yerini alacak mı dedin?
Le satellite sera en position dans 3 h?
Nereye giderse gitsin, uydu alıcılarımız küme paralizinin sebebini bildirir.
Il se déplace. Là où il va, on signale un effet de vague sur le trafic. Paralysie possible.
Bunları senin fotoğraflarında ve uydu fotoğraflarında görmüştüm. Ama burada olmak inanılmaz bir şey.
J'ai vu ça sur vos photos et des images satellites, mais c'est incroyable d'être ici.
iki haftan var, tüm vaktimi uydu telefonunda harciyorum beni eve geri dönmemeye ikna etmen gerek yoksa benim seni sef yapmaya ikna etmem lazim.
T'as eu tes deux semaines? Tout ce temps que je passais au téléphone satellite, c'était pas pour les convaincre de me laisser rentrer à la maison, c'était pour les convaincre de laisser ton cul en charge.
- Uydu kameraları açık.
Vidéo-Sat : c'est bon.
Parabolik mikrofon, kızılötesi kameralar, uydu kamerası, her şeyi istiyorum.
Paraboliques, infrarouge, satellites, la totale.
Üzerinde uydu takip sistemi kurmuştum.
- GPS. Je lui ai posé un mouchard.
Gerçek zamanlı uydu bağlantısı.
Transmission satellite en direct.
Nerde kaldı şu uydu bağlantısı?
Où est la transmission satellite?
Hatta bazı kısımları bildiklerimize bile uydu.
Il y en a même une partie qui concorde avec ce que nous savons.
Son görüştüğümüzde Suriye'nin Masyaf'ın dışında uydu kurulumu yaptığına dair rapor hazırlıyordu.
La dernière fois que je l'ai vu, il complétait un rapport sur l'installation d'un satellite Syrien en dehors de Masyaf.
Uydu telefonu verelim?
Et à propos d'un téléphone?
Hoş uydu telefonu.
- Sympa le téléphone.
Ama çok nadiren çıkıyor. Uydu görüntülerimizi engelliyorlar.
Mais les feuilles sont si épaisses, qu'elles brouillent nos vues satellites.
Cep Telefonu ve Uydu TV
Téléphone portable TV satellite
Nathalie'nin yerini öğrenir öğrenmez uydu görüntülerine ihtiyacım var.
Je vais avoir besoin d'images satellite... dès que je sais où se trouve Nathalie.
Bu bir ultra-geniş uydu antenlerinde bulunan bir sinyal geliştiricisi.
C'est un amplificateur de fréquence trouvé sur des antennes paraboliques ultra-larges.
Uydu antenlerini kurmak ikinci işim.
Je me fais des à-côtés en installant des antennes satellites.
Sen işteyken aslında o uydu antenini kuran adamla yatıyordu.
Oui, il s'avère que pendant que vous étiez au travail, elle se tapait le gars qui a installé votre antenne parabolique.
Z-dalgası sinyallerini yükseltmek için uydu antenini kullanabiliriz.
Nous pourrions utiliser l'antenne pour amplifier le signal d'onde Z.
Tamam, uydu anteni nerede?
Bon, où est l'antenne parabolique?
Bu kıyafetime uydu.
Ça va bien avec ma tenue.
Seni zorlayamam ama okyanus manzaralı ve beysbol ligi ekstra paketi olan uydu televizyonlu özel bir oda iyi olurdu.
Et tu sais, je veux pas abuser, mais je préférerais une chambre individuelle. Avec vue sur l'océan et la télé satellite avec les tours de batte de la MLB
Tüm taksi şirketlerini aradım. Ayrıca, Lisa'dan herhangi bir işaret var mı diye bölgedeki tüm uydu fotoğraflarına bakması için Ulusal Güvenlik'teki arkadaşımı da aradım.
J'ai appelé les compagnies de taxi et un ami à la NSA pour avoir des photos satellite et tenter de la retrouver.
Uydu mu?
Con vient-elle?
Odanda bir uydu telefonu olduğunu biliyorum. Bu nehirde sinyal alabilecek tek şeyin o olduğunu biliyorum.
Je sais que vous cachez un téléphone satellitaire, la seule chose qui semble avoir de la réception ici.
- Zarar görmüş uydu.
Ça doit être le satellite endommagé.
Ülkesine yiğitçe hizmet etti. Kurallara uydu.
Il a servi son pays avec courage, a suivi les règles.
Anlaşılan Bay Jones jeolojik bilgi toplamak amacıyla Bakanlık uydu ve yeraltı radarlarını kullanıyormuş.
M. Jones aurait utilisé le satellite du département de la Défense et un radar de sol pour recueillir des informations géologiques.
Başarılısın, karizmatiksin, baskın birisin, bu da demektir ki muhtemelen planları sen yaptın ve Caleb onlara uydu.
Vous avez réussi, vous êtes charismatique, dominant. C'est vous qui décidiez et Caleb obéissait.
Tam uydu, değil mi?
Juste la bonne taille, hein?
Oh, Tam uydu!
- Parfait.
Kadına kancayı takabilmiş mi bakar. Kadın da Bailey'in hareketlerine uydu.
Il enchaine avec l'ultimatum de Bailey.
- Saat sabahın 2 : 30'uydu.
Il était 2 h 30 du matin.
Bak, tam uydu.
Regarde ça. Ajustement parfait.
Uzaktan, uydu bağlantısı ile.
Le lien d'un satellite à distance.
Ona uydu ile yardım ediyorum ama samanlıkta iğne aramaktan farksız.
Et même avec le satellite, c'est vraiment ardu de les trouver.
General Turgeson'u ara ve ona bir uydu istediğimi söyle.
Appelez le général Turgeson pour une réorientation satellite.
Bence ona da uydu.
Je pense qu'il est d'accord.
Peki o anlaşmanın kendi tarafında olan kısımlarına uydu mu?
Et a-t-elle respecter sa part de l'engagement?
- Uydu telefonu değil, değil mi.
Pas de téléphone satellite n'est-ce pas.
Uydu iki kardeş gezegen için yeni bir işbirliği ruhunu temsil ediyor.
Ce satellite représente un nouveau moyen de coopération inter-planétaire.
Yayınımıza uydu bağlantısıyla... olayın taraflarından AVC sözcüsü Steve Newlin konuk oluyor.
Me rejoignant maintenant par satellite, le porte parole de la Ligue Américaine des Vampires Steve Newlin lui même
Dört hafta önce bir içki dükkanının soygununda kullanılan silaha uydu.
Elle correspond à une balle tirée lors du cambriolage d'un magasin d'alcools il y a quatre semaines.
Orası bir uydu merkezi.
C'est un lieu satellite.
Seni Hollis'in yeni uydu okulundaki dekan yardımcılığı pozisyonu için düşünüyorum.
Oublie ça.
- Ordu vızıltısı. Sonra uydu parçalanıyor.
Drone militaire.
Uydu telefonu.
Téléphone satellite.
Mutfakta televizyon var ama uydu bozuk.
Il y a une télé dans la cuisine, mais le satellite est grillé.