Uzayda translate French
1,334 parallel translation
Yıldızların arasında, sessiz uzayda süzülerek her şeyin sabit olduğu yere gel.
Elancez-vous dans le calme de l'espace parmi les étoiles, là où règne le silence.
Ne? Borg, uzayda daha hızlı yol alabilmek için, transwarp kanallarını kullanıyor. Bunlardan bir tanesini, yaratabilirsek...
Les Borgs utilisent des conduits de transdistorsion pour se déplacer.
Bu kalıntılar, galaksinin bir yerlerinden geldiğimizi, ve uzakta ki bir gezegende evrimleştiğimizi ve uzayda milyonlarca yıl önce, seyahat etmeye başladığımızın kayıp tarihimizin kanıtıdır.
Ces restes montrent que nous venons d'un endroit éloigné de la galaxie, que nous avons évolué ailleurs avant de venir ici il y a des millions d'années, nous dévoyant ainsi de notre vraie histoire. Un tas d'os.
Böylece, buna uyan izleri uzayda tarayacağız.
Nous sommes à la recherche de leur signature.
Uzayda gezebilmek için, kargo gemileri filosuna katıldım, bu sayede galaksinin her köşesini keşfetmek istedim.
Je me suis enrôlé dans la flotte marchande pour explorer la galaxie.
Ne altuzayda, nede uzayda, bulunmayan bir çeşit tabaka tespit ediyorum.
Il y a une strate interstitielle instable. Elle n'est ni spatiale ni subspatiale.
Bu uzayda yaşayan bir organizma ya da biolojik bir silah.
- Pas de réponse. C'est peut-être un organisme spatial ou une arme biologique.
Soru şu ki : Neden Borglar uzayda herhangi birinin bulabileceği, içinde tüm teknolojilerini barındıran gemilerinden birini, başıboş olarak arkalarında bırakmışlar?
Pourquoi les Borgs ont-ils abandonné l'un de leurs vaisseaux à la merci de n'importe qui?
"Her geçen yılda, uzayda yaşam olması ihtimaline dair tahminlerimizin artmakta olduğu görüldü."
Années après années, nous voyons s'accroître la probabilité d'une vie extraterrestre, et notre capacité à la détecter.
Uzayda seyahat edebilmek için soğuk füzyona ihtiyacımız var.
Le déplacement de masse nulle découlant d'une fusion froide.
Uzayda karavan parklarından yoksa, hayır. Hayır, bu biraz daha farklı.
Je vois mal notre Van Blundht dans l'espace.
Bay Başkan, uzay mekiği Atlantis, uzayda infilak etti.
M. le Président, Atlantis a explosé.
Uzay mekiği Atlantis, Doğu saatiyle 15 : 47'de uzayda infilak etti.
La navette Atlantis a explosé à 3 h 47 du matin...
- Doğru. - Uzayda yürümek yok.
- Pas de balade dans l'espace?
Ardından içerideki hava tamamen emilecek ve uzayda olmak nasılmış göreceksiniz.
Après, on activera la dépressurisation, et vous vous croirez dans l'espace.
Bir Fransız uydusu, uzayda bir cisim belirledi.
Un satellite français a repéré...
Bu nedenle sekiz aydır, Birleşik Amerika ve Rusya şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte bir uzay gemisi inşa ediyorlar. Bu geminin inşası, uzayda dünya yörüngesine sürdürülüyor.
C'est pourquoi les USA et la Russie construisent un immense vaisseau spatial en orbite autour de la Terre.
- Uzayda bir nükleer reaktör mü?
Compris? Un réacteur nucléaire dans l'espace?
Onu uzayda bırakamayız.
On ne va pas l'abandonner dans l'espace!
Hiper uzayda kargo teslimatı tehlikeli değil mi?
Décharger dans l'hyperespace est dangereux.
Bu bir gemiye benziyor. Uzayda bir tür deliğe benziyor.
Il semble qu'il y ait une sorte de trou dans l'espace.
Dr. Dolittle uzayda.
Le Dr Dolittle de l'espace.
Yani uzayda yaşayabilirler.
Elles vivent bel et bien dans l'espace.
Sanırım oradaki kabarcık uzayda içinden geçtiğimizle aynı.
Je pense que cette bulle fonctionne comme la chose que nous avons traversée.
Onu bizim gemiye götürebilirsem... Zamanda ve uzayda yapılacak bir yolculuk için tek bir kişinin geçebileceği bir kapı açılacak.
Si on pouvait le ramener à bord de notre Jupiter j'ouvrirai un passage suffisamment stable pour qu'une personne puisse voyager à travers le temps, ainsi que l'espace.
Üst uzayda bulduğunuz nesne. O şeyin ne olduğunu öğrenmek istiyorlar.
Cet objet non identifié que vous apportez de l'hyperespace, tout le monde aimerait savoir de quoi il s'agit exactement.
Üst uzayda kendisini çeken Cengâverleri neden etkilemedi?
Pourquoi n'y a-t-il eu aucun effet sur nos chasseurs quand on l'a ramené?
- Uzayda ölmek ne kadar sürer?
- On meurt vite? - Il faut trois ou quatre minutes.
Geriye kalan şarjı da üst uzayda sürüklenirken tamamen tükenmiş.
Après quoi il a dû épuiser toute sa charge énergétique de base au fil du temps et a dérivé dans l'hyperespace.
Düşündüklerim doğruysa, Üçüncü Uzay'da yolculuk etmek üst uzayda yolculuk etmekten bile hızlı demektir.
Et si j'ai raison, voyager dans ce troisième espace est encore plus rapide que dans l'hyperespace.
Üst uzayda günler veya haftalar süren yıldızlar arası yolculuklar Üçüncü Uzay'da sadece bir an sürebilir.
Là où il fallait des jours ou des semaines pour aller d'une étoile à une autre, dans ce troisième espace, le voyage se fera presque instantanément.
"UZAYDA ONBEŞ DAKİKA."
"Shepard est le premier astronaute américain. Vol et amerrissage parfaits"
ALEXEI LEONOV, UZAYDA YÜRÜYEN İLK İNSAN.
"Premier homme à marcher dans l'Espace"
Böyle bir giysi ile, herhangi biri uzayda ve hâttâ Ay'da bile yürüyebilir.
Avec une combinaison comme ça, n'importe qui marcherait dans l'Espace... ou même sur la Lune.
Buradasın işte, şimdi uzayda balık gibi yüzebilirsin. Bir penguen gibi yani.
Te voilà douillettement équipé... pour un pingouin, je veux dire.
Adamlarımız uzayda daha uzun süre kaldı.
Nous avons gardé des hommes dans l'Espace plus longtemps.
"Dr. Yörünge Buluşması" nın kendisi Buzz Aldrin yerçekiminin olmadığı ortama uygun olarak dizayn edilmiş dış yüzey ve ekipmanla yıldızları fotoğraflamaya ve kapsül dışında uzayda en uzun süre kalan astronotun rekorunu egale etmeye çalışacak.
M. "Rendez-vous", Buzz Aldrin, fera des expériences... photographiera des champs d'étoiles... et restera plus longtemps hors de la cabine que tout astronaute à ce jour... à l'aide de rampes modifiées et de matériel spécialement conçu... pour le travail en apesanteur.
Mekik içinde kalacak olan Lovell ise dünya yörüngesindeki bu dört günlük yolculuğu ve Gemini Yedi'deki on dört günlük yolculuğu ile tarihe en uzun süre uzayda yolculuk eden astronot olarak geçecek.
Pour Lovell, qui restera à bord... ces quatre jours d'orbite autour de la Terre... ajoutés à ses 14 jours à bord de Gemini 7... feront de lui le plus grand voyageur de l'Histoire.
- Uzayda mıyız? - Evet.
- Nous sommes dans l'espace?
Üssün dışında, uzayda bulduk.
Nous l'avons trouvé dehors.
Bir uyku balonunun içinde bulduk ama uzayda kaldığı için ölmemiş.
Il était dans une bulle quand nous l'avons récupéré... mais il n'est pas mort dans l'espace.
Ancak bulan robotun kayıtlarına göre uzayda sadece altı veya yedi saat kalmış.
Les capteurs indiquent qu'il était dans l'espace... depuis six ou sept heures quand on l'a trouvé.
Ger kalan zamanı üst uzayda bekleyerek geçiriyor. Gerekirse aylarca bir orada, bir burada göreve gidiyor. İhtiyaç duyulana kadar bekliyor.
Le reste du temps il demeure dans l'hyper-espace... transf êrant les missions... et attendant qu'on ait besoin de lui.
Gemileriniz hem havada hem de uzayda son derece etkileyici.
vos vaisseaux sont redoutables dans l'air ou dans l'espace.
Yok, uzayda NASA için çalışıyorum.
Non, je suis dans l'espace pour un travail important de la NASA.
Millet! Millet! Bu adam gerçekten uzayda bulundu.
Cet homme est réellement allé dans l'espace.
Soukara, Dominion kontrolündeki uzayda.
Soukara est contrôlée par le Dominion.
Uyandığımda bir kaçış mekiğinde yeryüzündeydim, son bir buçuk günümü ise bu mağaradan alt uzayda birine ulaşmak için harcadım.
Je me suis réveillée dans une nacelle et depuis un jour et demi, je suis dans cette grotte à lancer des appels.
Uzayda tamamen yepyeni bir yolculuk yöntemi geliştirmiş olabilirler.
Ils ont dû trouver un nouveau moyen de se déplacer dans l'espace.
Voyager şu anda uzayda öylesine duruyor.
- Le Voyager attend dans l'espace.
Gemi tasarımcıları uzayda herhangi birinin dik olarak yürüyeceği şekilde yaratmalıdı.
Les constructeurs auraient pu prévoir l'espace pour se déplacer debout.