Varız translate French
78,099 parallel translation
Artık sadece ikimiz varız evlat.
C'est entre vous et moi maintenant les enfants.
Ama hepsi kül oldu, hâlâ nefes alan biz varız.
Mais ils ne sont plus que cendres.
Varız.
On est dedans.
Burada sadece ikimiz varız.
On est seuls ici.
- Jules bana ihtiyacınız var.
Jules, vous avez besoin de moi.
Hükümetimin kaynaklarına ve benim himayeme ihtiyacınız var.
Il vous faut les ressources de mon gouvernement et ma protection.
İki oğlu, bir de taptığı kızı var.
Il a deux fils, et une autre fille qu'il adore.
Ne de olsa tasalanmamız gereken daha önemli şeyler var.
On a plus important à penser.
Burada ne işin var Yıldız Burgusu?
Star Helix! Qu'est-ce que tu fous là?
- Hayır. Artık kendi havamız var, hepsi bu.
Nan, on a notre air maintenant, c'est tout.
Çocuğu kimlik sorunlarıyla boğuşan bir kız kardeşim var.
J'ai une sœur dont l'enfant a des troubles de l'identité.
- Birkaç dakikamız daha var.
- Il nous reste quelques minutes.
Bak, annem ve kız kardeşimle karışık bir ilişkim var.
J'ai des rapports compliqués avec ma mère et ma sœur.
Şu anda 120.000 günlük kullanıcımız var. ve bunu organik olarak haftada yüzde 18 arttırıyoruz.
On a dépassé les 120 000 utilisateurs et on a une croissance organique hebdomadaire de 18 %.
Yatırıma ihtiyacımız var.
On a besoin de fonds.
Bu yüzden yatırıma ihtiyacımız var, kullanıcıları tutmak için, eğer bu şekilde devam edersek her şey çok güzel olacak.
On a besoin de fonds pour suivre la demande. J'aimerais bien que ça continue comme ça.
Elinde sınırsız zaman ve kaynak var. Sıkıştırma meselesiyle alakalı ne istersen yapabilirsin. Her şeyi ama, ne olurdu bu?
Avec un temps et des ressources infinis, tu peux créer ce que tu veux avec ton compresseur.
Gelecek savaş için de elimizdeki tüm kalelere ihtiyacımız var.
Nous avons besoin de toutes les forteresses dans cette guerre.
Bağımsız kaynaklar arasında çok fazla benzerlik var.
Trop de ressemblances, venus de sources multiples.
Adamlarına ihtiyacımız var.
Nous avons besoin de son armée.
Tavşanımız var.
On a du lapin.
Bir ordumuz, donanmamız ve üç ejderhamız var.
Vous avez une armée, une flotte, et trois dragons.
Kralın Şehri'ne derhal saldırmalıyız. Var gücümüzle, her şeyimizle.
Nous devrions frapper Port-Réal, sans attendre.
Bir şişe de rom, sence varır mıyız?
Une bouteille de rhum. Ça suffira?
Ejderhacamına ihtiyacımız var lordlarım!
Nous avons besoin du verredragon.
Hepsinden de önemlisi, müttefike ihtiyacımız var.
Plus important encore, nous avons besoin d'alliés.
Kuzeydeki Kral'a Kuzeyde ihtiyacımız var.
Le Roi du Nord doit rester au Nord.
Söyleyeceğim şey sana mantıksız gelebilir ama bunu söylemek için ve sonra da yapmak için her yönden mantıklı gerekçelerim var.
Tu vas peut-être trouver ça irrationnel, mais j'ai des raisons rationnelles d'en parler et de le faire.
Woodward Federal Islah Kurumundan karşı ödemeli aramanız var.
Établissement pénitentiaire de Woodward.
Woodward Federal Islah Kurumundan karşı ödemeli aramanız var.
Appel en PCV de... Établissement pénitentiaire de Woodward.
Şimdi gökte bekleyen yıldız adamlar var.
Maintenant, des starmen attendent dans le ciel.
Geri kalanımızın var.
Nous autres, si.
Gariban bir sürgün kızın size karşı hissetiği şeyler var.
Une pauvre exilée qui a des sentiments pour vous...
Pekâlâ, burada, kuzeyin açık bir muhafız postası var.
Bon, il y a un poste de garde au nord.
Uzun menzilli uçaklarımız var mı?
- On en a? - Pas officiellement.
altıya kadar delta, üç adamız var, bitti.
Delta à Six, trois abattus. Terminé.
Burada güvenlik kameralarınız var mı? Bekçileriniz falan ya da?
Vous n'avez aucune caméra de sécurité ici?
Yoksa babanızın servetini miras edinmek için onları öldürdüğünüz söylentilerinin doğruluk payı mı var?
Est-ce parce qu'il y a un fondement aux rumeurs qui disent que vous les avez tué pour hériter de la fortune de votre père?
Acilen helikoptere ihtiyacımız var.
Nous avons besoin d'un appareil pour partir tout de suite.
Mr. Thirio'nun ayrıca karnının sağ tarafında kabaca zımbalanmış uzunca bir kesik var.
Toutefois, M. Thirio a aussi une longue incision le long de son côté droit, qui a été agrafée pour être refermée.
- Çünkü birbirinize ihtiyacınız var.
Parce que vous avez besoin l'un de l'autre.
Evet. Hala test edilmesi gerek. Bu da demek ki, onu şehre salmalarını engellemek için yeterli zamanınız var.
Il doit encore être testé, ce qui veut dire que vous avez encore assez de temps pour les empêcher de le lâcher sur la ville entière.
Dur bir saniye, kurbanların yüzünü balçıktan oluşturan bir adamımız var. - Onu arıyorum.
Mais attendez, on a un gars ici qui moule les visages de victimes de meurtre dans de l'argile.
Hugo Strange'ten aldığımız virüs örneği var ya...
L'échantillon du virus qu'Hugo Strange nous a donné,
Hâlen her an olabilecek kahrolası bir terörist saldırsı var bu yüzden işlerinizin başına dönün,... yapmanız gereken şeyleri yapın.
Il y a toujours une terrifiante attaque terroriste. ça pourrait dégénérer d'une minute à l'autre, alors retournez bosser, faites ce que vous avez à faire.
Ona ihtiyacımız var.
On a besoin de lui.
Bence onu Keystone'a yollayalım. Bizim zaten bir Flash'ımız var.
Je dis qu'on l'envoie à Keystone.
- Hızcıyız biz H.R. Vaktimiz var.
H.R., on est des bolides. On a le temps.
Yani Savitar'ı durdurmanın yolunu bulmak için dört ayımız var.
Ca nous laisse 4 mois pour savoir comment arrêter Savitar.
Neyse ki bizim takımımızın da gizli bir silahı var.
Heureusement, notre équipe a une arme secrète :
Bu cesedin de diğeri gibi küle dönüşmesinden önce 50 dakikamız var.
On a moins de cinquante minutes avant que ce corps se désagrège en cendres comme le dernier.