Varış translate French
64,610 parallel translation
Locke'ın tahmini varış süresi nedir? Jadalla'nın mülkü üzerinde bir uydu konumlandırıldı, bir kaç saniye sonra çevrimiçi olacak.
On a un satellite braqué sur la propriété où se terre Jadalla, qui sera en ligne dans une seconde.
Şarap kadehlerini bulmak için ortalıkta gezen bir adamdı, yanlış yazılmış bir dövmesi de var.
Il fouillait tous les placards avant de trouver les verres à pied. Il a un tatouage mal orthographié et il chie 4 fois par jour.
Niye o adama? yaşında ve oğlu var mı diye sormadın?
Vous lui demandez pas s'il a 91 ans et va avoir un fils?
O zaman, biri gelsin koltuğuna otursun "Selam hocam, nükleer silahlara erişimim var, Godzilla'yı yok etmeliyim." desin.
Disons que ce type s'assoit sur ton divan : "Doc, j'ai accès à la bombe nucléaire " et je dois détruire Godzilla. "
Efendim, sığınakta güvenli bir bağlantı var.
Vous pourrez le joindre depuis le bunker.
Ayrılışın yedinci yıldönümü ve orada anlamlı bir bekleyiş var konu da dünyanın yok oluşu.
C'est le 7e anniversaire de la Disparition, et les gens s'attendent à la fin du monde.
İletişim odasıyla ne işin var?
On s'en fout, de la salle des communications.
Ayrıca hiç yoksa binlerce çıkış noktası var.
Et il y a littéralement des milliers de sorties.
Başka çıkış var mı?
Y a-t-il une autre sortie?
- Çatıda bir çıkış daha var.
Il y a une autre sortie sur le toit. Vas-y.
Buzuldan yapıImış göller var.
Ils ont ces lacs faits par des glaciers.
Bunun ışığında, bu dosyalara erişimi olan sadece üç kişi var ki bunlar ; ben Rebecca ve sen.
De ce fait, il n'y a que trois personnes qui ont accès à ce compte particulier : moi, Rebecca et toi.
Her şeyi yoluna koymak için bir fırsatın var, insanların hayatlarını kurtarmak için ama sen bundan kurtulmaya mı çalışıyorsun?
Tu as l'occasion de te rattraper, de sauver ces gens, et tu oses nous sortir ça? !
Bu işleri düzeltmek için bir fırsatın var, insanları ölümden kurtarmak için ve sen bundan sıyrılmaya mı uğraşıyorsun?
Tu as une chance de te racheter, d'éviter des morts, et tu fais ça?
Benimle temasa geçti. Dediğine göre hücre bilgilerinin olduğu flash disk hasar almış ve onarmak için birine ihtiyacı var.
Il a dit que le disque qui contenait la liste des cellules dormantes avait été endommagé, et qu'il lui faut quelqu'un pour le réparer.
Tüm bunlardan sıyrılmanın tek bir yolu var ve ikimizde bunun ne şekilde olacağını biliyoruz.
Une seule issue est envisageable, et on sait tous les deux laquelle.
Pekâla, alternatif nedir? Andrew's üstünde Savaşçı'larımız var.
On a des chasseurs qui ont décollé de la base.
Bodrum giriş kapısı var.
Il y a une porte qui mène au sous-sol.
Güzel, ancak bir sıkıntı var.
Comment vous vous débrouillez?
Sırada ne var?
Et après?
Tamam, şey, tekrar taramayı yapacağım. Ve kaynağı tespit etmeye çalışın, Ama daha fazla belleğe ihtiyacım var.
OK, et bien, je vais refaire un scan, et tacher de trouver la source, mais j'ai besoin de plus de mémoire.
Çünkü aynısı bende de var.
Parce que je l'ai aussi.
Ateş izniniz var. Yapın şu atışı.
Procédez au tir.
İstersen karışık çayım var.
- D'accord. - Oui. - Sinon, j'ai aussi du thé indien aux épices.
Hedefin patlayıcısı var.
La cible a peut-être un engin explosif.
Tartışacağımız başka sırlar var mı?
- Y a-t-il d'autres secrets dont on devrait discuter?
Anlıyorum şu an orada bir grup silahlı köle var.
Une armée d'esclaves s'est formée.
Singapur'da da aynısı var ama havalandırmayı hissetmedim.
Comme à Singapour, mais je n'ai pas entendu la clim.
Dünyanın her yerinden bu güzel şehre para akışı var.
L'argent est déversé dans cette ville des quatre coins du monde.
Patronun karısı olmanın avantajları var sanırım.
Il y a des avantages à être l'épouse du patron.
Adı Capheus Onyango, ama sürdüğü matutu sayesinde herkes onu Van Damn olarak tanıyor. Elimizde fotoğrafı var mı?
Il s'appelle Capheus Onyango, mais on le connaît surtout comme Van Damn, du nom du matatu qu'il conduit.
Aramızda kalsın ama kaçış hikâyesinde ters bir şeyler var.
Entre nous, il y a un truc louche dans l'histoire de son évasion.
Şimdi... Sırada tanıtılmaya ihtiyacı olmayan biri var, ama onu yine de takdim edeceğim.
Et maintenant, un homme qui se passe de présentations, mais que je vous présenterai quand même.
Bundan bir çıkış var mı?
Y a-t-il un moyen de s'en sortir?
Dünyayı dolaşan bir ağımız var.
Il y a un réseau de gens comme nous qui s'étend dans le monde entier.
Ki bunu bilmek istediğimden emin değilim ama bunca sır içinde bir evlilik var olabilir mi?
Je n'ai pas trop envie de le savoir, mais quel mariage peut survivre à autant de secrets?
Özgür ve kendimiz gibi olabileceğimiz bir yere ihtiyacımız var.
Il nous faut un endroit où on peut être libres, s'exprimer.
Tabii şiddetin herhangi bir konuda işe yarayıp yaramadığı konusunda henüz ortak karara varılmış değil... Öte yandan...
Reste à savoir si c'est une solution adéquate à quoi que ce soit, mais... je sais...
Bir şans var, belki son bir şans var, geçmişin aynısı gibi gözükmeyen bir gelecek için.
Qu'il existe une chance, même infime, que notre avenir ne ressemble pas à notre passé.
Şu anda yaşananlar yerine geçmişe odaklanmayı seçen gürültülü bir basınımız var.
La presse préfère s'attarder sur le passé au détriment du présent.
Maruzatım var! - Sayın Başkan. Bu olağan dışı bir hareket.
M. le Président, c'est contraire aux règles.
Yurt dışında ICO'yla bağlantısı var mı?
Un lien avec ICO?
Zayıf yurt içi bağlantıları, yurt dışında ICO'ya sapkın bir hayranlığı var.
Nous avons de vagues connexions intérieures et une idolâtrie perverse pour ICO à l'étranger.
Evde oturan diğer yarımım var mı?
Ma sœur domestiquée est là?
Pekala, bazılarım var. Ekstra havlu sizin için, Sıcaklık iyi olmalı,
Je te donne des serviettes supplémentaires.
Şimdi bunları nasıl bildiğimi merak ediyor musun. Ne için gerçek var mıydı Yanmış orospu Bu öğleden sonra sana söyledi.
Et tu te demandes comment je sais tout ça et si la garce carbonisée t'a bien dit la vérité cet après-midi.
İki kız kardeşim var.
J'ai deux sœurs.
Gloria, sana saygım var falan da bu işten sıyrılmak için artık çok geç.
Gloria, respect et tout ça, mais... on a dépassé le stade où c'est "trop tard".
O sırada aramamı istediğin başka bir şey var mı?
Tu veux que je te trouve quelque chose?
Bakın, yangın falan yok. Kafayı sıyırmış bir gardiyan var.
Y a pas d'incendie, mais un gardien qui répète San Bernardino.
Bakar mısınız? Kimse var mı?
Y a quelqu'un?