Vatandaşlar translate French
1,903 parallel translation
Vatandaşlar biz dürüstlük için savaşırız
Citoyens Nous nous battons pour le bien
Sevgili vatandaşlarım, bugün karşınıza k ederli çıkıyorum.
Mes chers concitoyens, je viens à vous avec le cœur lourd.
Siyasetçiler ve vatandaşlar, bir gezegeni parçalayacak güçte olduğu söylenen bombanın ahlaki olmadığını düşünüyor.
Les politiciens et les citoyens s'inquiètent de la moralité d'une bombe pouvant faire exploser une planète.
Aslında yaşlı vatandaşlar için bir huzurevi.
C'est une maison pour le troisième âge.
Amerikan vatandaşlarına neye mal oldu?
Et payé par le contribuable, combien?
Burada Amerikan hükümetini kast ediyorum yoksa Amerikan vatandaşlarına karşı hiçbir şeyimiz yok.
Nous n'avons rien contre le peuple norod-américain.
Ülkemizde Amerikan vatandaşlarından nefret edildiğine dair en ufak bir belirti yoktur.
Notre pays ne nourrit aucune haine à son égard.
Polis araştırmalarıyla ilgili sorular hâlâ cevaplandırmazken vatandaşlar, eski huzurlu günlerine dönmek istiyorlar. Ölüm ve yaşamın birbirine çok yakın olduğu o anlara geri döndüğümüzde ise kasabalılar -
La police de Belmont ne répond pas aux questions sur l'enquête, tandis que les gens essaient de se souvenir de ce qu'était leur ville, de reconstituer les événements qui ont mis leurs vies en danger.
Söylediğim gibi bugün, Albuquerque vatandaşları için güzel bir gün. Bölgesel uyuşturucu ticaretine büyük bir darbe vurduğumuz anlardan.
C'est une bonne journée pour les habitants d'Albuquerque quand on peut entraver comme ça le trafic de drogue local.
Son iki haftadır vatandaşları dehşete düşürüp sonra da ortadan kaybolan bu yaratık kim?
Quelle est cette créature qui depuis deux semaines apparaît aux quatre coins de la ville, terrifie les Tokyoïtes, puis disparaît?
Bütün vatandaşlarımız, bu cinayetlerden sorumlu kişinin, detektiflerimizin gayretli çalışmaları sonucu yakalandığını bilmenin huzuruyla rahat olabilir.
Tous nos citoyens peuvent dormir sur leurs deux oreilles en sachant que l'homme responsable a été appréhendé grâce aux efforts continus des enquêteurs.
İlginizi bu trajediye verip şehrimizin en korumasız vatandaşlarını umursadığınız için teşekkür ederim.
Merci de vous préoccuper de nos citoyens les plus vulnérables et de vous intéresser à cette tragédie.
Diğer evsiz vatandaşlarımızı korumak için çabalarken bir yandan da elimizdeki bütün kaynaklarla şüpheliyi bulmaya çalışıyoruz.
On tâche de protéger les autres citoyens sans-abri et on poursuit le suspect avec tous les moyens dont on dispose.
Pamuk ipliğine bağlı güvenlik ağımız da paramparça edilmiş ve gün geçtikçe de vatandaşlarımız kendilerini, sokaklarda, yoksulluk içinde yaşamak zorunda bulmuştur.
Et ce qui reste de notre soi-disant filet de sécurité a été réduit en miettes. De ce fait, de plus en plus de nos citoyens se retrouvent à vivre sur le fil du rasoir, dans la rue.
Fakat biz Baltimorelular olarak test edildik bütün vatandaşlarımızın yasalar tarafından korunmayı hak ettiği ve toplum tarafından desteklenmesi gerektiği dersini çıkardık bu testten.
Baltimore a été mis à l'épreuve. Aujourd'hui, on sait que tous nos citoyens méritent une protection totale, et un soutien absolu de la communauté.
Ne yapacaksın, vatandaşları mı tutuklayacaksın?
Tu vas faire la loi? Voyons.
Hele ki Amerika vatandaşlarıysa.
Encore moins des citoyens Américains.
Amerikan vatandaşlarına haklarını okumadan, mahkemeye bile çıkarmadan bu şekilde davranmaları akşam haberlerinde harika bir malzeme olacak.
Regarde. Des citoyens américains arrêtés sans mandats, sans procès. Le bulletin de soirée adorera ça.
Bu görüntülerde, Amerikan vatandaşlarının anayasal haklarının açıkça ihlal edilerek yüzlerinin örtüldüğü ve zincire vuruldukları görülüyor.
On peut voir de citoyens américains attachés et portant une cagoule, ce qui semble être une violation de leurs droits constitutionnels.
İnsan yurdunun vatandaşları. Liderleriniz sizden gerçekleri sakladı.
Citoyens de la ruche humaine, vos chefs vous ont caché la vérité.
Ve bunu yapmak için... vatandaşların içmesi için kuyuya sihirli bir iksir boşaltmış.
Pour y parvenir, il versa une potion dans le puits qui abreuvait toute la population.
Sıradan vatandaşların hayatı tehlikede.
Ils représentent une menace pour la population.
Düşmana yardım ve yataklık ve Amerikan Vatandaşlarının ölümüne kasten sebebiyet vermek.
Offrir une aide à l'ennemi et causer directement la mort de citoyens américains.
Vatandaşlarım Juma'nın ceza çektiğini görmek isteyeceklerdir.
Mais mes compatriotes veulent voir Juma puni.
Vatandaşlarınızı kurban etmeyin, Başkan Hanım.
{ \ pos ( 192,230 ) } Ne sacrifiez pas vos concitoyens, { \ pos ( 192,230 ) } Madame la Présidente.
Fakat tüm vatandaşlarımızı temin ederim ki sorumlular artık tehdit olmaktan çıkmıştır.
Mais je suis ici pour vous assurer que les responsables ne sont plus un danger pour ce pays.
Desteklerinizi ve dualarınızı, bugün yaşamını yitiren vatandaşlarımızdan ailelerinden ve sevdiklerinden ve de özgürlük için canları pahasına savaşan askerlerimizden esirgememenizi diliyorum.
Je vous demande maintenant de consacrer vos pensées et prières à ceux qui ont perdu la vie aujourd'hui, à leurs familles et leurs proches, et à nos troupes qui mettent leurs vies en jeu au nom de la liberté.
Tüm sivil vatandaşları oradan çıkaralım.
Sortons tous les civils de là.
Ulus vatandaşlarının özgürlüklerinin Anayasa tarafından korunması. Pekala.
Un pays où la liberté des citoyens est protégée par la Constitution.
Öyleyse aldığın emirlere göre A.B.D. vatandaşlarının özgürlüğünü savunmak zorundasın değil mi?
D'accord. Donc, d'après ton mandat, tu dois défendre la liberté des citoyens des États-Unis?
Vatandaşları gördükleri her şeye ateş etmeleri için cesaretlendiremezsiniz.
Vous ne pouvez pas encourager les citoyens a tout faire sauter au moindre...
Bütün vatandaşların takılmaya hakkı var.
Tous les citoyens peuvent accompagner un agent.
Senatör olarak korumaya yemin ettiğin vatandaşlar!
Des citoyens que toi, Premier Conseiller, as juré de protéger.
Grayson Köyünün iyi vatandaşlarına bir ziyaret yapacağız.
Nous allons leur rendre une petite visite pour le bien des citoyens du Village de Grayson.
Çok büyük bir dünyanın vatandaşlarıyız ve bunu geliştirmemiz önemli.
Nous sommes citoyens d'un monde immense. Il faut l'améliorer.
Başıboş vatandaşları meşgul etmek ve fesatçılığın dışında tutmak için sık sık oyunlar ve merasimlere halk için harcamalar yapılırdı.
Pour divertir et contrôler le peuple oisif, des jeux étaient organisés avec les deniers publics.
Evet yaşlı vatandaşlar evlerinden çıkartılıyor.
Oui, expulser les personnes âgées de leur maison.
Vatandaşlarım, bunların olmasına izin vermeyeceğiz.
Mes chers compatriotes, nous devons empêcher cela.
Kasaba tüzüğüne göre şerif, kendine yönelik anlamsız tehlikeden kaçınarak Eureka'nın tüm vatandaşlarını korur.
Selon la charte municipale, le shérif doit protéger les citoyens d'Eureka tout en évitant de se mettre inutilement en danger.
Kendi vatandaşlarıyla konuşmak umurlarında değil.
Ils refusent même de la parler entre eux.
Vatandaşlar gizlice birlik olmuşlardı. Ve artık yettiğine karar verdiler.
Les civils se sont rassemblés en secret et ont décidé de se révolter.
Vatandaşların işlerini hâlletmenin, bir politikacının yükümlülüğü olduğuna inanırdı.
- Lors des élections. Il pensait que les politiques devaient s'assurer que le boulot était fait.
Morrison, şiddetin bir Amerikan geleneği olduğuna ve Amerikan vatandaşlarının şiddete bağımlı olduğuna inanıyordu.
Morrison estime que la violence est une tradition américaine. Les Américains en sont dépendants. Et quelque peu fascinés.
Bu şehirdeki bütün polisler, hayatlarını, burada yaşayan vatandaşları korumaya adamıştır. - Sahi mi?
Chaque officier de police a dévoué sa vie pour la protection des gens qui vivent ici.
- Balkan ülke vatandaşlarına benziyorlardı.
- On dirait des Balkans. - Les frères Nikolic.
Bu önerilerin ışığında, dünya çapında hükümetler, banka sisteminde olduğu gibi, vatandaşları koruyan tüzüklerden vazgeçtiler.
- En suivant ce genre d'avis, les gouvernements dans le monde entier se sont débarrassés d'un ensemble de règles destinées à protéger les personnes, comme dans le secteur bancaire.
Katrina'dan sonra eve dönmek isteyen vatandaşlar kendilerini H.U.D tarafından çevrelenmiş buldular. A.B.D hükümetinin, kentsel gelişim departmanı tarafından.
Quand les habitants ont essayé de revenir chez eux après Katrina, ils se sont retrouvés enfermés dehors par le HUD, le Département d'État en charge du logement et du développement urbain.
Tüm gün sandalyesinde oturup,.. .. senin ve benim gibi.. .. özgür vatandaşların haklarını elinden alacak yeni kurallar duyuruyor.
Il est assis toute la journée à rendre son verdict, en reprenant les droits de citoyens comme toi et moi.
Langley Oaks Alışveriş Merkezinde olan ikinci ölümcül canlı bomba olayı Washington ve diğer tüm şehirlerin vatandaşlarını paniğe soktu.
Un deuxième attentat suicide, au centre commercial de Langley Oak... crée partout un état de panique.
Vatandaşlar cenaze törenlerinde bölücü terör örgütü PKK'yı tel'in eden sloganlar attı.
lors de l'enterrement, les citoyens ont protesté contre le groupe terroriste PKK.
"Devlet, tüm inançlara uzak durmak zorundadır. Vatandasların dini ya da dini olmayan inançlarına göre yaşamalarını ve bu inanç ve düşüncelerini ifade etmelerini engelleyemez."
Le congrès ne fera aucune loi concernant une religion... compromettant l'exercice de celle-ci, ou abrégeant la liberté de parole.