Vereceğim translate French
14,023 parallel translation
Kolyeyi başka zaman vereceğim anlaşılan.
Bien, je suppose que ça sera pour une autre fois.
Bugün doğum günün diye bunun geçip gitmesine izin vereceğim.
C'est ton anniversaire donc je vais oublier celle-ci.
İki dakika içinde seni arayıp bir adres vereceğim.
Je vous rappelle dans deux minutes avec une adresse.
Dünyaya on bir yaşından beri hazırlandığım şeyi vereceğim Portnoy'un Feryadı'ndan beri çıkan ilk gerçek, edebi erotik romanı.
Je vais donner au monde ce que j'ai préparé depuis que j'ai 11 ans : le seul véritable roman romantique depuis La plainte de Portnoy.
- Gazetelere reklam vereceğim.
- Une annonce dans les journaux.
Kararımı vereceğim.
Je prendrai ma décision.
Doğru kararı vereceğim ve dünya da bunu kabullenecek.
Je prendrai la bonne décision, et tout le monde vivra avec.
Bunu ona vereceğim. O da silahın orada Malik'i beklediğinden emin olacak.
Je vais le lui remettre, et il fera en sorte que Malik le trouve à l'intérieur.
Efendim, bu kalan tüm ömrümü alsa da bu iyiliğinizin karşılığını size vereceğim.
Monsieur, même si ça me prend une vie, je veux me racheter.
Sana istediğin formülü vereceğim.
Je te donne la formule.
Eğer bu gerçek kupaysa en kısa zamanda bunu Ulusal Hokey Ligi'ne geri vereceğim.
Si c'est la vraie coupe, je la rendrai à la NHL immédiatement.
Sana söz veriyorum. Önce senin ölmene izin vereceğim.
Je te promets... que je te laisserai... mourir en premier.
Sana bir isim vereceğim.
Je vous donnerais qu'un seul nom.
Bunu New York Times muhabirine vereceğim.
Je l'apporterai à la journaliste du New York Times.
Sadece üst katta, sana onu vereceğim.
C'est juste là, et je vous la donnerais.
Sana hızlı bir ölüm vereceğim yani.
Donc je vais t'offrir une mort rapide.
İkinizi sisin dışına çıkaracağım. Size buradan çok uzakta bir hayat vereceğim.
Je vous emmènerai tous les deux en dehors du mur de brouillard, vous installerai dans une nouvelle vie loin d'ici.
Kaldırabileceği kadar ilaç vereceğim.
Je vais passer au-delà de sa tolérance.
Karşılığında, bütün insanların güvenli bir şekilde yeni bir ev bulmalarına izin vereceğim.
En retour, je donnerai aux humains un chemin sûr pour trouver une nouvelle maison.
Kraliçe'ne sadık kaldın ve bunun karşılığını vereceğim.
Vous êtes resté loyal à votre Reine et je vais vous rendre la pareille.
Hademeye altı paket rüşvet vereceğim bize ön sıralardan koltuk ve çıkışın hemen yanından park yeri ayıracak.
J'ai donné un pack de bière au concierge et il va nous garder des places au premier rang et une place de parking près de la sortie.
Bu evde bir kase taze meyve yiyeceğimizi düşünmeyi bırakırsan sporu boş vereceğim.
Si tu oublies l'idée d'avoir des coupes de fruits frais dans la maison, j'oublierai le sport.
Yerine şef olacak kişiyi seçerken buna göre karar vereceğim.
Je m'en assurerai quand j'aurai choisi le nouveau chef.
Kendi hikâyeni anlatmana izin vereceğim.
Je vous laisse me raconter votre propre histoire.
Sana şunu söyleyeyim. Zor zaman geçiren iyi bir adama benziyorsun. O yüzden sana 900 vereceğim ve ekstra 50 falan da toplum hizmeti şeyinden atacağım.
Je vais te dire, tu as l'air d'un type sympa dans une mauvaise passe, donc je vais te donner 900, et un petit extra, disons 50 en plus et des travaux d'intérêt général,
Öyle yaparsa da paranı vereceğim.
Et si c'est le cas, je te donnerai quand même l'argent.
Evet, onları geri vereceğim.
On va les récupérer.
Pekala Joan, şimdi sana narkoz vereceğim tamam mı?
Bien, Joan, je vais vous endormir maintenant, ok?
Ben de size anlaşmamı kabul etmeniz için 5 dakika vereceğim.
Je vous donne 5 minutes pour accepter la mienne.
Cevap veriyorum. Sana 3'te birini vereceğim.
Et je suis là pour vous répondre.
Damarlarımdan ateş fışkırıyor ve sen kırpıştırmadan önce bunu ateşe vereceğim.
Le feu cours dans mes veines, et vous brûlera avant que vous ne réagissiez.
Sana parayı vereceğim.
Attendez, je vais vous donner de l'argent.
- Onlara tüm bilgiyi vereceğim. - Neden buraya geldiğini söyleyeyim.
Laisse-moi te dire pourquoi t'es là.
Albay Walsh'a bombalama emri vereceğim.
Je vais ordonner son bombardement à Walsh.
Onu korumak için sahip olduğum tüm yaşamları vereceğim.
Je donnerai toutes les vies que j'ai pour la protéger.
O soruya bir gün cevap vereceğim.
Je répondrai à cette question un jour.
Onu senin balkonundan aşağı atıvereceğim.
Je vais la balancer par-dessus le balcon.
- Pazartesi rapor vereceğim.
- Je dois faire un rapport lundi.
- Akşam size serbest zaman vereceğim.
- Je vais vous laisser un peu de temps libre.
Sana bir sır vereceğim.
Je vais vous dire un secret.
- Sana parayı vereceğim.
Je vous procurerais l'argent.
- O zaman vereceğim numarayı yaz.
Oui. Alors écris le numéro que je vais te donner.
... - Ben şans vereceğim.
- Je suis d'accord.
- Tabii. Sana sektörden gizli bilgiler vereceğim.
Je vais te révéler un petit secret du métier.
Yapacağım şey şu. Ona ufak bir çekiş vereceğim.
Je vais donner un coup sec.
Sana bir sik verecektim ama artık sana tüm sikikleri vereceğim.
J'allais te prêter attention, mais je suis à sec.
Biz gerçekten o bize Atlantis geri gezintiye izin vereceğim inanmak var?
Est nous vraiment croire qu'il veut laissez-nous flâner en arrière dans Atlantis?
O yüzden ya uyuşturucuyu bırakacağım ya da Vera'nın var olmasına izin vereceğim.
Soit j'arrête net, soit je laisse Vera vivre.
ClA'in operasyonlarınla ilgili bildikleri her şeyi sana vereceğim.
Je te donnerai tout ce que la CIA a sur vos opérations.
İlacın sende kalmasına izin vereceğim.
Et je vous laisserai encore garder le médicament.
ve elinizde hiç kanıt yok. Size bu işi çözmeniz için 15 dakika falan vereceğim. ama müvekkilimi o süreden fazla tutarsanız.
Et je vais vous laisser les 15 prochaines minutes pour y réfléchir, mais si vous essayez de retenir ma cliente après ça, et bien...