Verge translate French
118 parallel translation
Kavmini kılıç zoruyla değil, bir çoban asasıyla kurtaracak.
Ce n'est pas par l'épée qu'il délivrera son peuple, mais par la verge d'un berger.
Ve Musa Tanrı'nın asasını eline aldı.
Et Moïse prit dans sa main la verge que lui avait donnée Dieu.
Tüm evreni yok etmenin eşiğindesiniz.
Vous êtes sur verge de détruire tout univers mondial!
Elindeki üçüncü özgürlük asası.
Il porte à la main sa troisième verge d'homme libre.
Yanan çubuklar ağızlarından içeri giriyormuş.
Elle leur enfonçait la verge en flammes dans la bouche.
Bu elektronik çubuğu makinenin mekanik vajinasına sürtecek.
Avec cette verge électronique, il traitera son vagin mécanique.
Değneği ve asası beni rahat ettirir!
Ta verge et ta crosse me réconforteront!
Müşteriyi lavaboya getir, sikini tut yıka ve başına dikkatle bak.
Tu l'amènes jusqu'au lavabo, tu prends sa verge et tu la laves en appuyant bien au bout du gland.
... çubuğu, zımbırtısı, arabası Oskar'ı, bıçağı, muzu hıyarı, salamı, sucuğu kulesi, Bay Mutlu'su, Peter'ı, ağaçkakanı, ufaklığı tüfeği, boynuzu, orta bacağı, eti oyun çubuğu tek gözlü canavarı ön derisi, aşk kası, fülütü yılanı...
son robinet, son chibre, son poignard, sa banane, son comcombre, son salami, sa saucisse, sa chipolata, son pieux, sa bobine, son outillage, son Big Ben, son oiseau, son popol, son perforateur, son zizi, sa zézette, son hot dog, son tuyau, son pistolet, son morceau, son cable, sa trompe, sa jambe du milieu, sa troisième jambe, sa couane, son baton, son manche à balais, sa baguette, son petit borgne, sa ficelle, sa verge, son petit bonhomme, son prépuce frippé, sa sucette, son muscle d'amour, sa flûte de chair, sa moissonneuse, son serpent... s'il te plait ne pars pas!
Gözümün nuru Leydim, elinizi uzatın
Ma verge très chère. La main.
Bana anlatıldığına göre, iki tane silindiriniz oluyor : bir, iki. Ve bunlar aletin içine sokuluyor.
D'après ce qu'on m'a expliqué, il y a deux cylindres qu'on insère dans la verge.
Şimdi bir adamın ereksiyon gerçekleştirebilmesi için... pompasını tutup, aletin içindeki silindirlere giden... bir sıvıyı pompalaması gerekiyor.
Pour avoir une érection, ce que fait cet homme c'est d'utiliser une pompe pour envoyer un liquide à l'intérieur des cylindres, dans la verge.
Artık tekrar kendi pipisini yalayabiliyor.
Il peut de nouveau se lécher la verge.
Aletimin üstünde kaydır.
Glisse le sur ma verge.
Şaftına hidrolik silindirlerin yerleştirileceği fikriyle karşı karşıya kalan Trey, mezunlar derneği aracılığıyla bulduğu bir terapist sayesinde fiziksel olarak daha az zahmet gerektiren evlilik danışmanına gitmeyi tercih etti.
Devant la perspective d'avoir des cylindres hydrauliques dans la verge, Trey choisit l'option la moins exigeante physiquement : un psychologue pour couples conseillé par les anciens éléves de sa faculté.
Büyük karşılaşma mı dedin?
Je croyais... "Prends ta verge"?
Ya da penis.
Oui, ou... le sommet de la verge.
"Sinyör Kaşınan Alet."
Señor La-verge-en-feu?
"Araba koltuğunun yerine, benim dalganın üzerine."
"Hors du siège, direct sur ma verge."
Araba demek istedin ama penis dedin.
Tu voulais dire "voiture", mais tu as dit "verge".
Bakın Bay Kibirli, karşımda çekici bir erkek var diye penis demek isterken penis demem. Yani araba.
Monsieur le prétentieux, parler à un beau garçon ne me fait pas dire "verge" au lieu de "verge".
Yani o. Yani araba. Yani o.
Je veux dire "verge"! "Voiture"!
Penisine bir tüp takmamız gerekiyor Dimon. Tamam mı? - Çok yanılıyorsunuz.
Nous devons vous passer un tube dans la verge.
Kaza geçirdiğim ve omurgamı yaraladığım günden beri ilişkimiz her geçen gün daha da bozuldu.
- On n'est pas sorti de "la verge". - Oh oui! Mais non, Kevin.
Dr. Reid pelvis kontrolü sırasında hastayı bırakmanız yeteri kadar kötü. Fakat siz doktorsunuz, ve "penis", "vajina" ve "anal" gibi basit tıbbi terimleri söyleyebilmelisiniz.
Même si vous avez laissé en plan une patiente en plein examen, vous êtes médecin et vous devriez pouvoir employer des mots aussi simples que "verge", "vagin" ou "anal".
Senin... penisin var. Benim... vajinam var!
Tu as une verge, et moi... un vagin.
Sarı çubuklu. yavruağzı, hardal...
On a du verge d'or, saumon, moutarde...
Çubuklu hoşuma gitti.
Alors moi, je suis pour verge d'or.
Çubukluya kim bayılmaz ki?
Ça se sait que tu aimes verge d'or.
Ereksiyon halindeki penisini birinin yüzüne vurmaca.
Fouetter ta partenaire à coups de verge?
Mukusunuz altın rengi miydi?
Votre mucus était couleur verge d'or.
Bu, aynı, bir çocuğa az önce dayak yediği kızılcık sopasını göstermek gibi olur.
Ce serait comme montrer à un enfant la verge avec laquelle on l'a frappé.
Ondan kalan tek şey Eskimolara şaplak atmak için kullandığı bu sopa.
Il ne reste que sa verge avec laquelle il baffait les Esquimaux.
Penisini içime almak istiyorum, Andy.
Je veux que tu me mettes ta verge dessus, enfin, dedans.
- Aletin için dua edeceğim.
- Je prierai pour ta verge. - D'accord, merci.
Dokunduklarında aldıkları zevki görebiliyorum.
Je peux voir leur plaisir à se toucher la verge.
Senin hiç... Bir erkek dötünden mikerken... o sırada sen bir başkasının kamışını emdinmi?
As-tu déjà eu... un homme qui te l'a mise dans les fesses... pendant que tu suçais la verge d'un autre?
Bacaklarımın arasındaki kamışın kokusunu alıyordum. Ve şöyle söylüyorlardı "Sen iyi bir kızsın"
Je sentirai une verge antre mes cuisses et ils diraient : "tu es une bonne fille."
Kamışın birisi agzımın içinde... Digeri kukumun içinde... : ) ( yuh yane )
Une verge entrant dans ma bouche... et une autre dans ma chatte...
Kamışını görmek istiyorum.
Je veux voir ta verge.
" Kudretin ve desteğin bana huzur veriyor.
" ta verge et ta houlette me réconfortent.
"Verilen cezalar çocukların kalbindeki aptallıkları siler atar."
- "La folie est attachée au coeur de l'enfant. La verge de la correction l'éloigne de lui."
Yarağı bu kadar büyük.
Sa verge était de cette taille.
Bullock'la yaptığı kavgadan ötürü mü hasta, yoksa sorun aleti mi?
Depuis sa rixe avec Bullock, il va mal. Ou ses ennuis avec sa verge?
Vince Papale, Giants'ı gol çizgilerine on beş metre kala durdurmayı başardı!
Vince Papale oblige les Giants à jouer derrière leur 15e verge.
Her metrenin ölümüne savunulduğu tam bir defans savaşı.
une lutte défensive sans finesse où chaque verge gagnée est un exploit.
Diyelim ki, bilgisayar kurdu değil, ama aleti bir filinki kadar büyük.
Et si, au lieu de connaître les ordinateurs, il avait une énorme verge?
- "vir" den gelen latince bir kelime.
En latin, ça veut dire verge.
Büyük karşılama bugün Onu yapmayı çok istediğini...
Prends ta verge.
Muhteşem bir penisin var.
Ta verge est fantastique.
Dünyanın oluşumundan çok önce burada olan kainatın prensesi adına Musa'nın yolundan Yakup'un izinden, Davut'un mühründen Süleyman'ın ve Tanrı'nın adından ateşten yapılmış yaratıklar çıkar.
"Longtemps avant l'constitution du monde, " Par le nom du vrai princes de l'univers, " Par la verge de Moïse, par le personnel de Jacob,