Vergiler translate French
388 parallel translation
Vergiler artacak mı?
Trop d'impôts?
Vergiler hakkında konuşmalıyız.
Nous devons parler des impôts.
Savaş ve suç. Grevler, vergiler.
La guerre, le crime, les grèves, les impôts...
Vergiler düşüldüğünde, 20 milyon civarında bir paraya denk geliyor.
Après déduction des taxes... il reste aux environs de 20 millions de dollars.
- Vergiler yanında mı?
- Avec de l'or?
Yemek, kira, giysi, vergiler.
Nourriture, loyers, impôts!
Evet, insanın keyfini kaçıran da bu vergiler zaten.
Oui, ce sont ces taxes qui vous abattent.
Bu yıl Hitler ve Hirohito sağ olsun vergiler hiç olmadığı kadar yüksek.
Cette année, grâce à Hitler et Hirohito, les impôts sont plus élevés qu'avant.
Düşman için harcayacak mısın yoksa vergiler için biriktirecek misin?
Dépenser pour l'Axe ou économiser pour les impôts?
Doğru ve vergiler için biriktirdiğin her dolar düşmana indirilen başka bir darbedir.
Aussi vrai que chaque dollar que tu mets de côté pour les impôts est un dollar pour vaincre l'Axe.
Vergiler Amerikan fabrikaları için tam kapasite çalışmak demektir.
Des impôts pour les usines américaines tournant à plein régime, fabricant des avions,
Vergiler demokrasiyi ayakta tutacak!
Les impôts feront avancer la démocratie.
Beragonlar vergiler yüzünden iki malını kaybetmiş.
Ils vendent à cause d'arriérés d'impôts.
- Vergiler için satıldı.
- Vendue, avec le reste.
Grevler. Vergiler hala çok ağır.
Il y a des grèves, les taxes atteignent des sommets...
... artı ev aidatı, artı vergiler artı telefon faturaları, artı piyano elektrik faturası, artı su faturası...
... plus le paiement de la maison, plus les impôts... plus le téléphone, les leçons de piano... plus l'électricité, plus l'eau...
O vergiler sayesinde Samson eline düştü, değil mi?
Nos impôts t'ont livré Samson, non?
Vergiler bunlar.
Ce n'est pas du vol. C'est un impôt.
Böyle bir yerde vergiler mükemmel olmalı.
Les impôts doivent être épouvantables dans un endroit pareil.
Uçak bileti, ithalat vergileri, gizli vergiler, kar payı... 1100 dolar, kelepir sayılır.
Il y a le billet d'avion, les taxes d'importation, les taxes cachées, le profit... - C'est une super offre à 1100 $.
O bana göre sadece yarım milyon dolar değerinde, vergisiz. Aynı zamanda vergiler konusunda benim yasalarımı da yapıyor, Pop.
Un demi million pour du beurre parce que ce soir à 17h, je tue le Président et à 17h01 ils en mettent un autre en place.
Bu hayırseverlik bir yerde son bulmalı. Özellikle de vergiler bu kadar ağırken.
On ne peut donner à tout le monde
- Vergiler, görünmezler, muhtelif.
- taxes, petite caisse, divers.
Bize, sana ve bana vergiler düştükten sonra 50'şer bin Dolar bıraktı.
Il nous a légué, à toi et à moi, 50000 dollars chacun... droits de succession payés.
İmparatorun sözcüsü olarak size vergiler vesaire hakkında bir sürü utandırıcı soru sorulur.
En tant que porte-parole de l'empereur... on vous posera des questions embarrassantes sur les impôts, etc.
Vergiler dahil!
Les impôts, les impôts...
- Ama ben, ücretler, vergiler yapamam...
Je ne peux pas! Mes frais... Je paie la différence.
Sizin ve Doğu vilayetlerinizin bizlere gönderdiği tahıl miktarı ve ödediği vergiler iki katına çıkarılacak.
Les Romains auront de quoi manger. Les provinces de l'Est nous enverront deux fois plus de grain.
Savaş, haraç demektir. Eyaletlerimizden koparılan, vergiler... açlık, salgın hastalıklar demektir.
Les guerres entraînent de lourds tributs, arrachés à nos provinces... des taxes... la faim, la maladie.
Ve sana çok teşekkür etmek isterim, bayan, o vergiler için.
Et je vous remercie pour vos impôts.
42 bin dolar tuttu, vergiler hariç.
Elle a coûté 42 000 $, hors taxe.
İşte biz bunu yapıyoruz. Saati 125 dolara artı vergiler ve sosyal güvenlik.
On danse pour 125 dollars moins les taxes et la sécu.
Ama vergiler çok düşük.
Mais les impôts sont peu élevés.
Vergiler, kayıtlar, yüklü paralar gerekli. Tanıdığı, güvenebileceği kişiler olmalı.
Des taxes, des formalités, des monnaies incertaines...
- Ben daha şanslıyım. Hayatım benim için güzelce planlanmış. Harika bir gezi, her şey ödenmiş ve vergiler de dahil.
Moi, on a merveilleusement organisé ma vie t un beau voyage, tous frais payés et exonéré d'impôts.
Günümüzde çok ağır vergiler var.
La fiscalité est écrasante de nos jours.
Toplanan vergiler orada, Sayın Bakan.
Les impôts sont là, monsieur le ministre.
Vergiler.
Les impôts!
İnsanlara karşı saygı ve sadakat ile. Vergiler daha az olmalı. Ekmek daha fazla ve hayat daha kısa olmalı.
Peuple, que ta volonté soit faite, et que par la réduction des impôts, nos existences soient facilitées!
Ölüm ve vergiler.
La mort et les impôts.
Bir zamanlar, Sevgili Milo Andrew Wyke adında bir İngiliz varmış. Vatandaşlarının çoğu ağır vergiler altında eziliyormuş.
Il était une fois, cher Milo, un Anglais appelé Andrew Wyke, qui était, comme la plupart des anglais, châtré par les impôts.
Vergiler!
Taxes!
Güzel, sevimli vergiler!
Belles, merveilleuses taxes!
Vergiler, vergiler, vergiler.
Des taxes, des taxes, des taxes.
Efendim, vergiler adeta akıyor, hapishane doldu.
Sire, les taxes s'amassent, les geôles regorgent, et...
Vergiler, sigortalar... otomobiller, bahçıvan, havuz temizleyici... hatta Allah'ın belası bir ağaç uzmanı.
Tu as les taxes, les assurances les voitures, un jardinier, et un type pour la piscine et même un foutu spécialiste des arbres.
Vergiler düşülmeden önce 200.000?
200 000 $ avant impôts?
Pahalı benzin. Yüksek vergiler. Pahalı sigorta ve yedek parça yok.
Essence chère, taxes chères, assurance chère, pas de pièces de rechange.
Vergiler yüzünden.
C'est à cause des dettes.
- Vergiler için yaptık bunu ama!
- Ce n'était pas pour les impôts? - Bien sûr.
HÜKÜMDARIN EMRİYLE VERGİLER ARTTlRlLDl
Vous pouvez m'en croire.