Verrat translate French
63 parallel translation
O gece, tüm hayvanlar, Bay Jermans yattığında yaşadığı yıllar göz önünde tutulursa hayvanların en akıllısı olarak takdir edilen... İhtiyar Önder'in... büyük ahırda düzenleyeceği gizli toplantıya katılmaya karar vermişlerdi.
Cette nuit-là, les animaux avaient convenu à l'unanimité... de tenir une réunion secrète dans la grange, dès que M. Jones aurait regagné ses pénates, conduite par Sage l'Ancien, un verrat primé qui, compte tenu de son âge avancé, jouissait d'un prestige mérité.
O sahtekarı, o Sakson köprüaltı çocuğunu, taç giymiş o domuzu hala seviyorsun değil mi?
Cet imposteur, ce Saxon traîne-savates, ce verrat mitré.
Yanağına çamur sür, yoksa bir domuz gibi şişeceksin.
Fais-toi une compresse, tu vas finir par ressembler au verrat.
Şu işe bak, bu dişiymiş. Damızlık değilmiş.
On dirait une truie plutôt qu'un verrat.
Galon olarak hesaplayacaksın.
c'est rendu qu'il faut faire des divisions du verrat pour savoir combien ça fait en gallons.
- Bu sersem geç kaldı.
- ll est en retard, le verrat.
Bir domuz görmüştüm, Allah seni inandırsın pitbul'un kafasını koparmıştı.
Une fois, j'ai vu un gros verrat arracher la tête d'un pitbull d'un coup.
Köydeki tek erkek kazın bende olduğunu biliyor muydun?
Est ce que tu sais que j'ai le seul verrat du village?
Dişileri görünce deli oluyor.
Le verrat devient fou avec les truies dehors.
Gel de uzan. O botlarını da çıkar!
- Et enlève tes bottes, maudit verrat!
Ya rabbim, amma uzun sürdü!
Verrat, c'est ben long!
Allah kahretsin! Çatı katına gelmişiz.
Voyons donc, maudit verrat, on est rendues dans le grenier.
Sana bir ham sandviç yaparım.
- Je te ferai un sandwich au verrat.
Ham da nedir?
- Au verrat?
Ham bir sıfattır sandviç değil.
Comment ça, verrat? Ce n'est pas un sandwich.
Verrat gibi.
Comme la trahison.
Verrat yedi kraliyet ailesiyle çalışmış... Ben de yeni yeni öğreniyorum o meseleyi.
Le Verrat travaille avec les 7 familles royales, et je commence juste à en apprendre un peu plus sur eux.
Yaban domuzlarını kaldırmak, yavruları annelerinden ayırmak falan.
Séparer un verrat d'une truie ou délivrer des porcelets.
Birden fazla. - Yani Verrat'ın işi.
Ça voudrait dire le Verrat.
Öldürün onu. Tam Verrat tarzı değil mi?
Tiens, ne serait-ce pas le Verrat?
Verrat'tan arkadaşlarınla güzel bir sohbet ettik.
Je viens d'avoir une jolie discussion avec des amis du Verrat. Vraiment?
Daha 17 yaşındayken Fransız yabancı birliklere katılmış. Hızlıca yükselmiş ve ansızın kaybolup sekiz yıl boyunca görülmemiş. Sonra yeni bir kimlikle ortaya çıkıp Verrat için çalışmaya başlamış.
Il a rejoint la légion étrangère française quand il avait 17 ans, a rapidement grimpé les échelons et puis disparut soudainement pendant 8 ans il a seulement refait surface avec une nouvelle identité travaillant pour le Verrat.
Verrat nedir?
C'est quoi le Verrat?
Verrat, kraliyet aileleri tarafından bir müdafaa ekibi olarak 1945'te kuruldu. Wesenlardan, çoğunlukla Hundjagerlardan oluşuyor. 2.
Le Verrat a été créé par les familles royales en 1945 comme un escadron de protection, composé de wesen, surtout de hundjagers, qui servaient les 2 cotés pendant la 2de Guerre Mondiale.
Polis 80 km ötedeki bir kaza yerinde üç Verrat casusunun cesedini buldu. Sanırım gitme vakti geldi.
La police vient juste de trouver trois corps du Verrat à environ 80 kilomètres d'ici sur le lieu d'un accident.
Altı Verrat ajanı ölü, Adalind ve bebeği de kayıp.
Six Verrat morts, pas de trace d'Adalind, ni de l'enfant royal.
Verrat uçağın seni nerede aldığını biliyorsa nereye gittiğini de öğrenirler.
Si le Verrat sait où l'avion vous a embarqué, ils vont découvrir où tu es allée.
Verrat'ı biliyorsun.
Tu connais le Verrat...
- Verrat ajanı bu.
C'est le Verrat.
Verrat'la çalışan bir FBI ajanı.
Un agent du FBI travaille avec le Verrat. - Ce n'est pas bon.
Verrat'tan kim peki?
Qui dans le Verrat?
Öldürülen iki Verrat ajanının cinayetini de bana yıkabilirler.
Et ils peuvent me relier aux deux Verrat qui ont été tués.
Evet. Verrat'ın başıdır.
Il est à la tête du Verrat.
İki Verrat ajanı daha kaybetmeden o çocuğu Renard'dan almayı başarmalıydı.
Il a dû être capable d'éloigner cet enfant de Renard sans perdre encore deux membres du Verrat.
Verrat ajanıysa avucunda dövme vardır.
Il... s'il est du Verrat, Il y a un tatouage.
- Verrat ajanı olduğunu kanıtlar!
Ça prouve qu'il est du Verrat.
Gidip adama Verrat'tan da bahsedemem.
Je ne peux pas lui dire pour le Verrat.. ou peu importe comment tu les appelles.
- Ama değil. Verrat Ahnenerbe bu.
C'est le Verrat Ahnenerbe.
Peki neden onun otel odasında özel birimde görevli bir Verrat ajanının cesedi var?
Donc pourquoi avons nous un agent spécial du Verrat mort dans cette chambre d'hôtel? Bien, ce n'est pas tout.
- Muhtemelen Verrat'ın odaya girme sebebi.
C'est surement la raison pour laquelle l'agent Verrat était dans cette chambre.
Birden çok Verrat ajanı olması lazım.
Bien, il doit y avoir plus qu'un Verrat
Ayı mı?
Je ne suis pas un verrat!
Graham'ı hüzünle ciyaklamaya bırakalım.
Graham va couiner comme un verrat!
- Çaresizce anırsın.
Un verrat qui l'a dans le cul!
- Bunu her ay alıyormusun?
Bien, il est en retard, le verrat. - Tu l'achètes â tous les mois, ce magazine-lâ?
Sen içiyorsun seni küçük yumurcak!
Tu fumes, mon petit verrat!
Evvet!
- Ah bien, verrat!
Hitler'in ve Verrat'ın 1936'da insanları vurması.
Et un film sur Hitler et le Verrat tuant des gens en 1936.
Verrat.
Verrat.
- Verrat ne baba?
Quoi du Verrat, papa?
- Verrat gibi görünüyor.
- Ca ressemble au Verrat. - Mais c'est différent.