English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ V ] / Violence

Violence translate French

5,658 parallel translation
Şiddet, alkol ve çocuğuna karşı ilgisizlik geçmişi var.
Il a un passé de violence, d'alcoolisme et de négligence.
Bu yeni çocukları ve alabildiğim diğer tüm çocukları toplamak ve toplumdaki korku, şiddet, bozuk politik sistem gibi zararlı etkileri gidermek bunların yerine en iyi ve en matıklı olanları getirmek istiyorum.
Je veux prendre ces enfants et autant de jeunes enfants que je peux et supprimer les mauvais effets de notre société... peur, violence, le système politique disfonctionnel... et plutôt les entourer avec le meilleur et le plus clair.
# Filmlerdeki şiddet ve televizyondaki cinsellik #
♪ Is violence in movies and sex on TV ♪
Tüm o şiddet ve cinayetler değil mi?
Pas la violence et les meurtres?
- Züppe!
- Elle est contre la violence. Avec plaisir! J'adore "Sholay"!
Şiddete hiç gerek yok.
Aucun besoin de violence.
Bu şiddeti buraya mülk sahibiniz getirdi.
Votre bon propriétaire a emmené cette violence.
Tüm bu şiddet gerçekleşirken, mülkünüze dokunulmamış.
Il y a eu toute cette violence, dont vos locaux ont été exemptés.
Hasar yok, şiddet yok.
Pas de force ou de violence.
Çok antisosyal bir şey. Ayrıca eğlencenin hiddetini artırıyor.
C'est antisocial et ça fait passer la violence pour un divertissement.
Annesine karşı sürekli aile içi şiddet uyguladığı çağrısı alıyoruz.
Oui, on répondait à des appels pour violence domestique tout le temps chez sa mère.
Şiddet seviyesi düşünülürse, görünür şüpheli de yokken kurbanlardan birinin hâkim olduğu gerçeğiyle birlikte...
Vu le niveau de violence, et sans suspect apparent, et le fait qu'une des victimes était juge...
Ama ayrıca şiddeti ve "İkinci Değişiklik" i savunuyorlar.
Mais ils adorent la violence et le deuxième amendement.
Oh, Kanada şiddeti uygulayan Kanadalıları seviyorum.
J'aime la violence entre canadiens.
Son haftalarda bu tip saldırı vakalarından birkaç tane daha oldu.
C'est pas la première affaire comme ça qui saute, des explosions de violence ces dernières semaines
Şiddet olacak.
Il va y avoir de la violence.
Daha önce ölen adamlar gördün, vahşetle ölen.
Vous avez vu des hommes mourir avant et avec violence.
İkimiz de şiddete başvuracak birisi olmadığını biliyoruz.
Nous savons tous les deux que vous rejetez la violence.
Eğer mümkünse şiddetten kaçınmak istiyorum.
J'aimerais éviter toute violence si possible.
Şiddet mi?
La violence.
Tuhaf grip salgınlarını, rastgele şiddeti, ünlülerin düğünlerini gösteren saçma sapan bir yayıncılık.
Diffusant des histoires pourries sur une grippe étrange, de la violence gratuite, des mariages de célébrités...
- Günah keçicisi de ne? Günah keçicisi hayat boyu ustalık, sorun ve hatalarını şiddet için gerekçe edinen kişidir.
Un collectionneur de blessures, c'est quelqu'un qui use d'habiletés, de griefs et d'erreurs comme justification à la violence.
Güzel kısmı ise dönüşümün herhangi bir yerde şiddetsiz gerçekleşebilir olması.
Et le plus beau c'est que la transformation peut se faire sans violence.
Şiddetin ve intikamın zamanı geçti dostum.
Le temps de la violence et de la vengeance est passé, mon ami.
- Aile ve Cinsel Şiddet Birimi mi?
Famille et Violence Sexuelle?
Çünkü Tanrı şiddetten nefret eder.
Parce que le Seigneur exècre la violence.
Hayır. Birleşik Devletler hükümetini devirmek için şiddeti savunan grupla irtibat kurdunuz mu?
Avez-vous déjà été contacté par un groupe qui prône le renversement par la violence du gouvernement américain?
Bugün stüdyoda bana eşlik eden kişi, bu üniversite şiddetine... ilham verdiği için övgü ya da suçlama alan, Julian Randol.
Je suis accompagnée en studio par celui que certains praisent, ou accusent, comme étant l'inspiration de cette violence universitaire, Julian Randol.
Yasalar gereği erken tahliye talep etme hakkı kazanmış bulunuyorum. Hapishanedeki icraatlarım bunca acıya neden olan o korkunç suçun cezasını azaltmamalı.
Cependant, d'après les normes juridiques, je suis qualifié pour vous présenter une demande de liberté anticipée, ma conduite en prison ne devrait pas atténuer ma punition pour cette violence
Şiddete karışmayan, dikkatli davranan, örnek bir mahkûmum.
J'étais un prisonnier modèle avec une bonne conduite et sans violence.
O kız küçüklüğünden beri şiddete maruz kalıyor.
Cette fille a été exposée à la violence depuis qu'elle est toute petite.
Şiddete şartlanmıştı ve bu oldukça tehlikeli bir durumdu.
Elle était familiarisée à la violence et était dans une situation périlleuse.
Sizin hırslı ellerinizden sadece şiddet ve garez görmüş biri olarak güzel görünmeniz umurumda mı acaba?
Que dois-je, qui n'ont connu que la violence et la méchanceté de vos mains avides, fait attention à un iota sur vos perspectives attrayantes?
Tuhaf grip salgınlarını, rastgele şiddeti, ünlülerin düğünlerini gösteren saçma sapan bir yayıncılık.
Diffusant des conneries sur des grippes étranges, de la violence, des mariages de célébrités....
Polis, New York'un birçok yerinde benzer şiddet olaylarının görülmeye başladığını bildirdi.
La police indique qu'un inquiétant courant de violence aléatoire - a balayé New-York ces derniers jours.
Hayır. Şiddet olmayacak, adamım.
Pas de violence.
Adanım, şiddeti sen sevmiyorsun, ama onlar seviyor.
La non-violence c'est ton principe, pas le leur.
Şiddet kullanmayalım diyordum ama...
J'espérais ne pas recourir à la violence...
Şiddet. Şiddeti önlemek mi?
Pas de violence?
Ya meksikalılara şiddet uygularsınız yada... benim malı bana getirmediğiniz zaman ben size şiddet uygularım.
Soit tu utilises la violence contre les mexicains, soit contre moi, si tu ne me ramènes pas ce que tu m'as promis.
Zorluklar olacak.
Il y aura de la violence.
Çocukların şiddete yatkınlığını.
La violence de ses gamins.
Sanki hizmetçimin zihninden mesulmüsüm gibi Tituba'nin isamlarindan beni sorumlu tuttu.
Mais avec violence et colère. Elle pense que je suis coupable des accusations de Tituba comme si j'étais responsable des pensées de ma servante.
Haklı şiddetin yeri vardır, çocuk büyütülürken kullanılmaz.
Il y une place pour la violence juste, pas pour élever des enfants.
Piskopos Dutson'da tuhaf bir şiddette yatkınlık var.
Il y a une vieille violence envers l'Évêque Dutson.
Haklı şiddet, kurban edilen insanlar, babamızın cennetine Tanrı'nın cennetine ulaşman için gerekliydi.
Violence vertueuse, sacrifice humain, nécessaire pour vous, pour vous asseoir à la droite du père, à la droite de Dieu en personne.
"Sayın General Grant Cheyenne'ne gelir gelmez, buradaki azmış ve dile düşmüş şiddeti kontrol altına almakta hızla sonuç almaya başladık."
" Cher Général Grant... à mon arrivée à Cheyenne, nous avons été capables d'effectuer des progrès immédiats pour résorber les rampants et la violence notoire de cet endroit.
Etkileyici bir dünya macera, seks ve şiddet dolu bir dünya.
C'est un monde dramatique plein d'aventure, de sexe, de violence et d'amusement.
Hayır, hayır, hayır! Şiddet yok!
Pas de violence!
Stephanie'nin babasıyla istismarlı bir ilişkisi vardı. - Dikkatini çekmek için her şeyi yapardı. - Doğru.
Stephanie avait une relation de violence avec son père, non?
Şiddet yok.
Pas de violence

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]