Virgül translate French
220 parallel translation
Noktalı virgül.
Deux points.
"Noktalı virgül" nasıl yazılır?
Comment épelle-t-on "deux points"?
- Peki, o zaman bir virgül koyun.
D'accord, mets une virgule.
Virgül.
Virgule.
Bu Mahalli Carabinieri Karakolu, virgül komutanlığını yaptığım sürece, görevime devam ederken göreve etki edecek ailevi sorunlarım yüzünden...
Le commandant de ce poste de campagne, demande à ce que son contrat ne soit pas renouvelé et à être mis en congé illimité pour raisons familiales.
Şuraya bir giriş, buraya bir virgül, birkaç silinti... aralıkta 33.824 frank 12 santim ciro yapmanız... uzun sürmez.
Une entrée ici, une virgule là, une rature ou deux et bientôt vous aurez fait 33824 francs en décembre... et 12 centimes.
" Arkadaşlar, virgül, neden uyku sigortasına yatırım yapmayalım, soru işareti?
" Amis, pourquoi ne pas souscrire une assurance-sommeil?
Bir gün... virgül..., yorulmuş... yuvamda... uyuyordum ki... birden karşıma Küçük Margo çıktı! "
Unjour... que, fatigué... je dormais... dans mon gîte, la petite Margot me surprit.
"Matilde..." Virgül. "Evlilik teklifimi geri alıyorum."
"Matilde, je te rends ta promesse de mariage..."
Gözlerimde büyü var, virgül... ve siz, siz hanımefendi, tek nedeni sizsiniz.
Un trouble m'envahit, virgule... et vous en êtes la cause, madame.
"Film" virgül "radyo" virgül -
"Le cinéma... virgule, " la radio... virgule... "
Oda, virgül, dikdörtgen şeklinde, virgül dokuza altı metre, virgül dört metre yüksekliğinde cam kapılı üç kısımdan oluşuyor...
La pièce, de forme rectangulaire, mesure neuf mètres sur six, et quatre mètres de haut. Elle est fermée par une porte vitrée, composée de trois sections, qui est située sur le mur principal,
Delil olarak kan izi yok, virgül...
Aucune trace de sang apparente.
Sol tarafta, virgül küçük bir cam sehpa, virgül bir heykel, nokta.
Sur la gauche, une petite table en verre, un saint en métal.
Mary çok beğendi, virgül, ben de öyle, nokta.
Mary les a trouvées délicieuses, virgule, et moi aussi, point.
Değerli arkadaşım... virgül... korkarım bu dönemin ödemesini yapamayacağım.
"cher ami..." Virgule... " II me sera malheureusement impossible
Mattei ilişkisi, virgül uyuşturucu, virgül emlak ticaretindeki yozlaşma, virgül hepsi de mafya başlığının altında.
.. affaire Mattei, virgule, drogue, virgule... tout ça à l'ombre de la Mafia
Onu yazdım. Virgül...
A l'écrit, une virgule.
"Saygıyla eğiliyorum.", noktalı virgül.
... le front battre ", point-virgule.
Farkediliyordu, virgül kor ateşinin ışığında virgül.
Et l'on apercevrait, virgule... à la lueur du brasier, virgule...
... son olarak karakter özelliği. Güney ikliminden insanların ortak özelliği... virgül Akılda belirli bir durgunluk...
Enfin, un trait de caractère... commun à tous les gens des climats du sud... virgule... une certaine paresse d'esprit...
" Öğeler bir, virgül, beş, virgül, yedi, tamakıl onaylandı.
" Item un, virgule, cinq, virgule, sept, approuvé pleinement. Stop.
Noktalı virgül olacak, mankafa!
Un point-virgule, nigaud!
" Öğeler bir, virgül, beş, virgül, yedi, tamakıI onaylandı.
" Item un, virgule, cinq, virgule, sept, approuvé pleinement.
Tek ve en kolay yolu seçiyorum. Virgül.
Je prends l'unique et facile sortie - Point-virgule.
Chan virgül imdat nokta.
Chan... virgule... au secours... point.
Bir, yedi, dört virgül beş sıfır.
zéro.
Uzun yoldan gelmişsin, Roland virgül John.
Tu es loin de chez toi, Roland virgule John.
Kendi haline bırakılmalı virgül.
Se laisser aller... Virgule.
"R-e-f," sonra noktalı virgül ve "Cordelia."
"R-e-f," deux point, puis "Cordelia."
"... doğası gereği yerleşik olan, " - virgül -
"... j'opposais ma vocation de magistrat... " Virgule.
"İlk görev yerimi duyduğumda," - virgül -
"Quand j'appris le lieu... "... de mon affectation...
Neymiş? "Resmi emirlere karşı gelerek, virgül... bacaklarını ayırıp oturdu ve, virgül Zamzammah silahını tuğlanın..." Neydi?
Comment c'est, deja? "il s'assit" virgule "malgre les ordres" virgule "a califourchon sur le canon Zam-Zammah, sur son"... quoi?
"Ajaib.Gher'in karşısındaki tuğla platformu....... harika bir ev, virgül yerliler ona Lahore Müzesi diyor."
- "Socle de briques, face a l'Ajaib-Gher." - "La maison des merveilles" virgule "comme les indigenes appellent le musee de Lahore."
Virgül yerlilere. Nokta.
- Ies indigenes, point.
ABBA'dan Zeppelin virgül Led'e klasik parçalar.
Tous les classiques d'Abba à Zeppelin, Led.
Ben, virgül, Wayland. Düşüncelerin arkasında bir filozof yok.
Pour moi, ll n'y a pas de penseur derrière la pensée.
"İki yetişkin çocuklu..." Virgül, bir boşluk.
"deux grands enfants..."
"Eğlenceyi seven, hayat dolu, sosyal...", virgül.
"Gaie, vive, sociable..."
Lary : 3 virgül 2 kilogram.
Aramis, 3,2 kilos.
Yanlış bir yere virgül koymuş olmalıyım.
J'ai dû mettre la virgule au mauvais endroit.
Noktalı virgül.
Point d'exclamation.
" Sonra birden... Virgül.
Et voilà que soudain... virgule.
Bekle, bu bir virgül, ondalık işareti değil.
C'est pas 150, c'est 150 000!
Bin, dört yüz, on dört virgül dört iki altı üç sekiz beş beş.
Mille quatre cent quatorze... point quatre deux six trois huit cinq cinq.
"Ve Ölüm", Ö büyük harf... "yok bundan böyle ;" noktalı virgül.
"Il n'y aura plus de Mort," M majuscule, point-virgule.
Virgül.
Virgule, à la ligne.
Üç kısımdan oluşuyor ön duvarda bulunuyor, virgül bahçeye açılıyor, nokta.
et donne sur un jardin.
- Bu nokta mı, virgül mü? - Çok fazla kırmızı kalem.
- C'est un point ou une virgule?
"... bunu ben istemedim diyen bu insanları, " - virgül -
"... un procès où l'on me signifiait...
Üç virgül bir.
- A 3,1.