Virüsü translate French
1,805 parallel translation
Virüsü yanımızda getirdik.
On a ramené le virus avec nous.
Virüsü yayabiliriz.
- On risque de propager le virus.
Anti virüsü SSC'nin çekirdek işletim sistemine yükledim.
J'ai téléchargé l'antivirus dans le noyau du système du SSC.
Evet belki sende maymun virüsü falan vardır.
Oui, comme la variole du singe ou le virus qui dévore ta chair.
Geçen Mart ayındaki Hanta virüsü davasındaki çalışmanızı duydum.
Nous avons entendu parler de votre travail dans l'affaire sur l'hantavirus en mars dernier.
Dizimize kadar Kongo yağmur ormanlarına batmış olsaydık şigelloz, Marburg virüsü, hatta Ebola diyebilirdim ama Pittsburgh için aynını diyemem.
{ \ pos ( 192,220 ) } Si j'étais dans la forêt tropicale du Congo, { \ pos ( 192,220 ) } je pencherais pour la Shigellose, le virus Marbug, ou même le virus Ebola, { \ pos ( 192,220 ) } mais Pittsburgh n'a pas la même gamme exotique.
Fisher'ın virüsü kaptığı yer orası değil.
Si Fisher a contracté le virus, ce n'était pas ici.
Bu şey tam gelişmiş bir salgın haline dönüşmeden Fisher'in bu virüsü nereden kaptığını kesinlikle belirlememiz gerek.
Il est impératif que nous déterminions exactement où Fisher a attrapé ce virus avant que cette chose ne tourne à l'épidémie.
Çiçek virüsü başka bir virüs ile karıştırılmış.
Un pox-virus mélangé à un autre virus.
Bölge karantinaya alındı, yani virüsü sıkıştırdık Jacob.
Ils l'ont mis en quarantaine, nous avons écrasé un insecte, Jacob.
Aradığımız şey çiçek virüsü.
Nous cherchons le virus de la variole.
Çiçek virüsü tuğla şeklinde demiştin.
Vous avez dit que le pox-virus avait une forme de brique.
Bahsettiğiniz çiçek virüsü mü?
La variole c'est le pox-virus? Oui.
Bilgisayar virüsü yani patron.
Elle veut dire un virus informatique, patron.
Eski tip bir HA-3 virüsü kullanıyor.
Il utilise un ancien virus, le HA-3.
Peki madem bu kadar yetenkli, neden miladı dolmuş bir HA-3 virüsü kullanıyor.?
S'il est si doué, pourquoi utilise-t-il un virus démodé?
Virüsü ben yaptım.
J'ai produit le virus.
Parker, Hardison, virüsü bırak, ofise geri dönün.
Parker, Hardison, rangez tout, et retournez au bureau.
Öldürücü grip virüsü sağlık hizmetlerini aşı talepleriyle uğraşmak zorunda bırakarak, Britanya'yı etkisi altına alıyor.
Un virulent virus de grippe balaie la Grande-Bretagne, alors que les services médicaux croulent sous la demande de vaccinations.
Sağlık uzmanları muhteşem iş çıkarıyor insanlar virüsü yenmek için el birliğiyle çalışıyor. Bunun gibi şeyler işte.
Le superbe travail des personnels de santé, les gens qui s'entraident, ces choses-là.
Avrupa'dan gelen grip virüsü Britanya'ya yayılmaya devam ediyor.
La grippe européenne continue de se propager sur le Royaume-Uni.
O da mı virüsü kapmış?
Il a chopé ce microbe?
Virüsü yine de kapardı.
Il serait quand même malade.
Ben de virüsü kaparım yoksa.
Il va me contaminer.
Şirket içi belgeler kesin ve su götürmez bir biçimde gösteriyor ki, ellerinde AIDS virüsü bulaşmış bir ilaç olduğunu biliyorlardı, bu ilacı Amerika'da piyasadan çektikten sonra Fransa, Avrupa, Asya ve Latin Amerika'da piyasaya sürdüler.
Des documents internent montre qu'après que cette société était parfaitement au courant d'avoir un médicament infecté par le virus du SIDA, ils ont rappelé le produit du marché dans les Etats-Unis, et qu'ils ont alors placé en France, en Europe, en Asie et en Amérique Latine.
Reaper virüsü Glasgow halkı arasında basit bir soğuk algınlığı gibi yayıldı.
Le virus de la Faucheuse s'est propagé au sein de la population de Glasgow comme un vulgaire rhume.
- Bu Reaper virüsü.
- C'est le virus de la Faucheuse.
Virüsü incelemek üzere oluşturulan ekibin bir üyesi miydiniz?
Vous faisiez partie du groupe de travail destiné à l'étude du virus?
Reaper virüsü.
C'est le virus de la Faucheuse.
"Bana Batı Nil virüsü" bulaştır falan.
"donne-moi le virus du Nil"?
Kim onun bir grip virüsü yüzünden yataklara düşeceğini düşünürdü ki?
Qui aurait pu se douter qu'un vulgaire virus de la grippe le faucherait dans son lit?
Yüksek bulaşıcılık yeteneğine sahip grip virüsü ölümcül Ebola genleriyle çaprazlanmış.
La grippe, qui est un virus très contagieux... croisé avec l'Ébola, qui est extrêmement mortel.
Gerçekten o virüsü satmaya mı çalışıyorsunuz?
Vous voulez vraiment vendre le virus?
Bu olmadan, virüsü yayamazsınız.
Sans ça, vous ne pourrez pas utiliser le virus.
Bu yüzden Prof. Nikaido virüsü Watari`ye emanet etti ve geliştirdiği panzehiri imha etti. kendisiyle beraber.
C'est pour ça que le professeur Nikaido a voulu confier le virus à Watari et qu'il a détruit l'antidote qu'il avait développé... ainsi que lui même.
Onu öldüreceğim. Virüsü bulaştıracağım.
Je vais la tuer avec son propre virus!
Virüsü yapabiliyoruz ama panzehiri olmadan bir işe yaramaz.
Vous pouvez recréer le virus. Mais c'est inutile sans l'antidote!
Virüsü kendine mi enjekte etti?
Elle s'est injecté elle-même le virus?
Vücuttaki şekeri yok etmek, virüsü öldürür ama vücut fonksiyonlarını da durdurur.
Supprimer le sucre dans son corps tuerait le virus, mais ça la tuerait aussi.
Midkine virüsü yok edebilir.
La Midkine devrait être capable d'éliminer le virus.
Maki, virüsü gizlice taşımak için mükemmel bir kılıf.
Maki est idéale pour transporter le virus discrètement.
Kujo, virüsü nasıl dağıtmayı planlıyor?
Comment compte-t-elle propager le virus?
... Batı nil virüsü olmaz!
J'espère que ce n'est pas le virus du Nil!
Ama durun, bir düşünün, eğer bu zombi virüsü dışarıya yayılırsa ne olacak?
Mais attendez, réfléchissez, si ce virus s'échappe attention.
Z93'e kadar virüsü izleyebilirler mi?
On ne pourra pas remonter la trace du virus jusqu'au Z93?
Çocuk virüsü kapmıştı.
Il avait le virus, c'est sûr.
Virüsü Moodley gibi küçük, dünyadan kopuk bir köye saldınız sonra da oturup ekrandan olan biteni mi izlediniz?
Vous lâchez votre saloperie dans Moodley et vous matez la télé, peinards.
Bay Castle, her virüsü engellememize imkan yok.
- On ne peut pas retenir tous les virus.
Ve eger ondan taze-yigici virüsü kapmazsam Sanirim dus aldiktan sonra yalin ayak olucam.
Et si je n'attrape de champignons avec ça, j'en attraperai après m'être douchée pieds nus.
Daha çok hastalık virüsü yapmak için kullanacaklar. Elimizde 27 tane tüp vardı.
Ils vont s'en servir pour synthétiser plus de pathogène.
- Bauer'den virüsü çıkarmak onun fikriydi.
C'est lui qui a compris que Bauer était une source potentielle.