English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ V ] / Vitale

Vitale translate French

514 parallel translation
- Belirli bir dış gücün.. .. çok akıllı bir ajanı.. .. hava savunmanız için hayati önem taşıyan bir sırrı ele geçirmek üzere.
Vous voyez, un agent très brillant d'une certaine puissance étrangère est sur le point d'obtenir une information vitale sur la défense aérienne.
.. ülkeden çok yaşamsal bir bilgiyi kaçırmak üzere olmam.
Il ne me reste plus qu'à transmettre cette information vitale hors du pays.
Galiba dışı hariç elektrotlu. Yani babam bedenin içine hayati enerjiyi vermiş.
Apparemment, ce sont les électrodes extérieures... par lesquelles mon père a transmis l'énergie vitale dans le corps.
Yolumuz uzun, yiyecek ve suyun her zerresi bize lazım.
On a de la route à faire. Chaque goutte d'eau est vitale.
Dereceyle ölçülmeyen, ama yaşayan herkesin hayati organlarındaki sıcaklığı alıp götüren bir soğukluk.
Ce froid n'est pas une question de degrés, plutôt une force qui anéantit toute chaleur vitale.
- Kendisi, baş psikiyatr olarak size verdiğim önerilerin, iyileştirici bir terapi olduğunu kastetti.
- En tant que chef psychiatre... je vous ai recommandé comme une thérapie vitale.
Anlayabiliyor musunuz şimdi, Baston niye bu kadar önemli?
Bastogne est vitale.
Sizin verdiğiniz talimatlar son derece önem arz ediyor.
Vous avez dit que chaque minute était vitale.
Bir gün sizinle yeni bir enerji hakkına konuşmak isterim.
J'aimerais vous parler un de ces jours... au sujet d'une idée pour maximiser l'énergie vitale.
Karayib'deki füze üsleriyle... Birleşik Devletlerin her yeri... füzenin menziline girer.
Avec des bases de lancement dans les Antilles, aucune zone vitale des États-Unis est hors de portée.
Adı, dönemin ordu listelerinde görünür sanıyorum.
Cette question est vitale pour moi. j'insiste : où avez-vous déposé le cabas à bébé?
Benimki hayatın sıcaklığı, seninki ölümün soğukluğu.
Ma foi est chaleur vitale, la tienne est froideur mortelle.
Şimdi senin ve şirketinin savaş için ne kadar önemli olduğunu anlamış.
Il réalise à quel point ta société est vitale pour l'effort de guerre.
Bu durumda taşıdığı suyu benim yaşam gücüm olduğunu düşünebilirsin.
En l'occurrence, il contient de l'eau que tu peux considérer comme ma force vitale.
Hayatî öneme sahip bir durum.
C'est d'une importance vitale.
Görünen o ki olayın bu kısmı, sizin için hayati bir önem arz ediyor, yanılıyor muyum?
Est-ce d'une importance vitale?
Çok önemli bir askeri arter. Düşman yıkmaya hazır.
C'est une artère vitale et ils s'apprêtent à le démolir.
Londra'da hayatta kalanlar,
Normalement, je n'hésiterais pas. La destruction de la force vitale est certes effroyable, mais c'est ainsi!
Hemen ardından, bir Western için şaşırtıcı bir fikir vardı.
Sa direction est tout à fait vitale, à mon avis, pour la bonne marche de cette série.
Diğer yaşam formlarına duyduğumuz saygı, bu uyarıyı yapmamızı gerektiriyor. Önemli bir bilgi hafıza bankalarımıza dâhil edilmemiştir.
Par respect pour les autres formes de vie, nous voulons vous avertir qu'une information vitale n'a jamais été incorporée dans aucune de nos mémoires.
Bu harekattan elde edilecek deneyim çok gerekli. 20'de kal.
L'expérience qui découlera de cette opération est vitale. Roulez à 30.
Hatta yaşamsal.
Elle est vitale.
Gemi içinde fazladan bir yaşam birimi var. Mürettebat ve Klingonların sayısından fazla çıkıyor.
Il y a plus d'unités d'énergie vitale que ne justifie le nombre de l'équipage et des Klingons.
Johnson'un nefret dolu ve intikam hırslı duygusal tepkisi esnasında, uzaylının yaşam enerji seviyesi yükseldi.
Lorsque Johnson s'est emporté, plein de haine et assoiffé de vengeance, l'énergie vitale de l'entité a augmenté.
Kurban'ın kan rengi bize mutluluk ve sevinç getirecek.
La couleur vermeille, vitale, est signe de joie.
Ariannus bir transfer noktası olarak uzay ticari rotalarında önemlidir.
Ariannus est une planète vitale des routes commerciales spatiales.
Hayatımızın gücü yok olmadı.
Notre force vitale a résisté à la destruction.
Kızın yaşam bulguları Zetarianlılarla aynı olmaya başladı.
Sa courbe vitale s'aligne sur la leur. Elle est en train de perdre.
Mekanik bir aletin yardımıyla canlı-varlık transferi mi?
Transfert total d'entité vitale à l'aide d'un dispositif mécanique?
Yaşam-varlık transferi hikayesi inanılır mı?
Le transfert d'entité vitale est-il possible?
Acımasızca onun vücudunu aldınız ama içinizdeki yaşam varlığı Kaptan Kirk değil.
Vous lui avez volé son corps, mais l'entité vitale à l'intérieur n'est pas le capitaine.
Bu bir takıntı ve önemli bir güç.
C'est une obsession et c'est une force vitale.
Bu özel görev kuvveti bizim için ölümcül önemdedir.
Cette force est vitale pour nous.
Yaşamsal enerjilerini korumak için hastalarımızın uzun süre uyumasına izin veriyoruz.
Nos malades dorment pour économiser leur énergie vitale.
Kendi menfur uygulamalarına döndü. Hayatta kalmak için öldürmek zor olsada, o hayatı zorunluluktan tahrik oldu.
Poussé par la nécessité vitale qui'obligeait à tuer pour survivre il revint à ses odieuses pratiques.
Ama Przybyszewski'e göre, tablo kadını bir adamın gücünü emermişçesine betimler.
Mais pour Przybyszewski cette oeuvre dépeint une femme suçant la force vitale d'un homme.
Ağaçtaki parçaları kullanıyordu ve tekrar Efriz Hayat'ın temalarını yakalıyordu içindeki temel gücü ve basitliği indirgiyordu ki on yıl boyunca bunu aradı.
Il se sert du grain dans le bois pour revisiter les thèmes familiers de "La Frise de la vie", et n'en sortir que la simplicité et la force vitale, sa quête depuis maintenant 10 ans.
Yaşam saatim.
Mon horloge vitale.
Soru : Yaşam saatim?
Question : mon horloge vitale?
Yaşam saatim bir şekilde bozulmuş olmalı.
Mon horloge vitale à dû se casser d'une manière ou d'une autre.
Yaşam saatinin dışarıda gücü yok.
Que l'horloge vitale n'a pas de pouvoir à l'extérieur.
Yaşam saatleri bana Francis'i öldürttü.
L'horloge vitale m'a fait tuer Francis.
Yaşam saatleri yalan!
L'horloge vitale est une imposture!
Hayatımıza mal olacak bir istihbari bilgi...
ce qui pourrait nous avoir coûté une info vitale.
Bu, bir programın en hayati aşamasıdır. Ben ve liderleriniz, uzun zamandır bu yolda büyük emek harcıyoruz.
C'est l'étape vitale d'un vaste programme pour lequel nous avons consacré beaucoup d'années et beaucoup d'efforts.
- Bu önemli. Herşeyi biliyorum!
C'est d'une importance vitale!
Chloe.
C'est d'une importance vitale pour votre famille.
.. çok önemli bir diğer meseleyi konuşma şansını..
Je profite de l'opportunité pour vous parler d'une autre question vitale :
Formül önemli bir ayrıntı dışında açık, evladım.
Mon garçon, cette formule est très claire, avec une différence vitale.
Yaşam gücünün geri dönüşü pahasına, Ambrose.
Retrouver la force vitale.
"Shangguan Amcan emirlerim doğrultusunda beni öldürdü"
" Sa mission est vitale.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]