Volant translate French
4,601 parallel translation
Direksiyona geçtim. Öyle...
J'étais derrière le volant c'était un...
Uçan maymunlardan biriyle çarpışınca kafanı bir yere vurdun.
Tu as pris un coup sur la tête quand tu es entré en collision avec un des singes volant.
Direksiyon başındayken, olabildiğim en kötü insan oluyorum. Ve ayrıca en tehlikeli olduğum zaman.
Je suis la pire version de moi-même quand je suis au volant, alors que je suis à mon pic de dangerosité.
Uçmuş olmasın?
En volant?
Annesini bulur ama paramparça bir halde cama ön panele ve direksiyona yapışmış olarak.
Et elle la verra. En éclaboussures sur le pare-brise, sur le tableau de bord et sur le volant.
Burası o çocuğun öldüğü yere yakın. Onu tanıyordum.
Son avocat a convaincu le juge qu'il y avait des doutes raisonnables que ce ne soit lui qui était derrière le volant.
SUV'yi kullanan kadın direksiyon başında uyumuş. Kendini de bu zavallıyı adamı da korkuluklardan aşağı sürüklemiş.
La femme qui conduisait le 4 / 4 s'est endormie au volant, et elle et ce pauvre gars sont passés par dessus la barrière.
Bu direksiyonda uyuma işini nereden öğrendin?
Le fait de s'être endormie au volant, comment le savez-vous?
Travis ve Garza müttefik oldular, Liber8 bölündü. Ve iki grubun da tamamen farklı çekicilikleri var.
Alliance de Travis et Garza, Liber8 volant en éclats, et les deux groupes attirant des contingents complètement différents.
- Onu devreden çıkartarak mı?
- En le volant. Non.
Sanırım J.R. tam zamanında sıvışmış.
Eh bien, ça ressemble à J.R. volant la coopérative juste à temps.
Bakın, yine böyle gecelerin birinde, babalarımızdan biri çok içip direksiyon başında ölü bulunacak.
Ecoutez, un de ces soirs, l'un de nos pères va beaucoup trop boire et il va se retrouver mort derrière le volant.
Bu beyefendi çalıntı olarak ihbar ettiğiniz aracı kullanıyordu.
Ce monsieur était au volant d'une voiture que vous avez déclaré voler.
Baba, havaalanında arabamı sürerek ne halt ediyordun?
Papa, qu'est-ce que tu faisait à l'aéroport au volant de ma voiture?
Neden kendini riske atıp ateşi çaldın?
Et vous avez risqué la vôtre en volant ce feu.
Direksiyonda kim vardı inanmazsın.
Tu vas pas croire qui était au volant...
Brendan gibi bir adam kendisini direksiyona kelepçeler miydi?
Est-ce qu'un mec comme Brendan se serait attaché au volant?
Ama başka birisi onu kelepçelemiş gibi görünebilir.
Mais on pourrait croire qu'on l'a attaché au volant.
Dalgıçlar cesedin ellerinin direksiyon simidine kelepçelendiğini söylüyor.
Les plongeurs disent que le corps est menotté au volant.
Eminim hangi direksiyonu o kadar sert çekersen... -... yerinden çıkacaktır.
En tirant fort sur n'importe quel volant,
Frene basıp, sola ve sağa kaymaya başladım.
J'ai tourné le volant, en freinant.
Gişedeki kontrol noktasından geçebilmek için mümkün olduğunca az şüphe uyandırsın diye direksiyon başında bir Amerikalı'ya ihtiyacımız olacak.
Pour passer le péage du pont, on aura besoin d'un Américain au volant afin qu'il ait le moins de suspicion possible.
Ben dün gece onları çalarken hiç utanmadım.
Je ne l'étais pas en les volant hier. - Qu'est-ce qu'à dit Andy?
Onun bir kahraman olduğunu düşünüyorsun. Asil bir gerekçeyle benden çaldığı için.
Tu penses qu'il est un héros, me volant pour une noble cause.
Sihir çalma peşinde koşarak başından büyük işlere kalkışan birkaç aptal.
Un couple de fous qui se baladent en volant de la magie.
Sihir çalmakmış.
Volant de la magie.
Görgü tanıkları, saldırganın bir öğrenciyle birlikte kaçtığını söylüyor.
Des témoins affirment que le tireur s'est enfui au volant avec un étudiant.
Çocukları o kadar sıkılmıştı ki o bölmeden atlayıp onlarla bekleme oyunları oynamak istedim, halı mecerası gibi.
Ses enfants s'ennuyaient tellement, que j'avais juste envie de sauter par dessus le comptoir et jouer à des jeux avec eux, comme "le tapis volant".
Bak, kimse Natasha'nın salıverilmesinin lehine düşünmüyor, ama Montez'in altı yaşındaki kızı iki ay önce kilisenin yanında bir araba ile yaralanmış.
Personne n'a envie de libérer Natasha, mais la fille de six ans de Montez a été blessée lors d'une fusillade au volant près de l'église de Santoya il y a deux mois.
Benim sürmemi isterdi.
Il me laissait toujours prendre le volant.
- Çek ellerini Norman!
Les mains sur le volant, Norman!
Sonra yan koltuğa çektim onu ve tekrar yola koyuldum. Hastaneye götürdüm.
Alors, je l'ai tiré sur le siège passager et... et me suis mis derrière le volant.
- Direksiyona geç.
Prends le volant.
Ve bu durumda senin direksiyona geçmen gerek, aynen öyle.
J'ai besoin que tu prennes... le volant, exactement. Alors...
Direksiyonu al ve hızı sabit tut.
Prend le volant, et maintient la vitesse!
Uçan bir salonun ortasında dikilmiş jambon yiyorum.
Je suis dans un salon volant en train de manger du jambon.
Düşman bir ülkede bir tank içindeysek tabii senin direksiyonda olmanı isterim.
Derrière les lignes ennemis, dans un tank, c'est toi que je voudrais derrière le volant, c'est sûr.
Arkamdan işler çevirmenin, kişisel eşyalarımı çalmanın nedeninin beni kollamak olduğuna inanmamı mı istiyorsun?
Tu veux que je crois que tu me protèges en volant mes affaires, est-ce que tu es sur mon dos?
Ellerini direksiyondan ayırma!
Laisse tes mains sur le volant.
Sarhoş değilim ama direksiyonun başına çok fazla geçtim.
Je ne suis pas bourré, mais j'ai trop bu pour tenir un volant.
Özel jet araştırmalarını Avrupa'nın herhangi bir yerine gidenlere kadar genişletsinler.
s'ils ont avancé les recherches sur les jets privés S'ils ont avancé les recherches sur les jets privés volant en en Europe.
Onun direksiyon simidi tüylü kaplama.
Elle... s'est récemment achetée... une housse en fourrure pour son volant.
Ben ön tarafta oturuyorum çünkü beni oraya Sam koydu, o savaşmak istiyor.
Je suis au volant, et Sam m'a mis là car il veut survivre.
Dave'nin kamyonunu çalıp, sonra da aynı mahallede sandviç satarak yakanı sıyırabileceğini nasıl düşünebildin?
Comment as-tu pu penser que tu pouvais t'en aller en volant le camion de Dave et servir des sandwich dans le même quartier?
Beni o şişko uçan bebek hususunda gaza getirme.
Ne me parle pas de ce gros bébé volant.
Avantajı : Şişko uçan bir bebek.
Avantage : gros bébé volant
Ondan sonra balkondan atlayıp işe Süpermen gibi uçarak gidebilirsin.
Après tu pourras sauter du balcon Et aller au travail en volant comme Superman.
Bir ayakkabıyı alırken bir hata yapmış çünkü almak istemiş ama hiç parası yokmuş.
Il a fait une erreur en volant des baskets. Parce qu'il n'avait pas d'argent, et il les voulait.
Bozuk yemek yedikten sonra osurup duran bir grup ihtiyarla bozuk bir minibüste yolun ortasında kalan benim.
C'est moi sur l'autoroute, au volant d'un bus rempli de vieux qui pètent à cause d'un mauvais curry.
O kadar çok köpek balığı uçuşmuyor.
Il n'y a plus assez de requins volant.
Ryan, Roger Henson konusunda çıkmaza girdim.
volant en Europe. Et Ryan, je me heurte à un mur avec Roger Henson.