Vomit translate French
378 parallel translation
Kusarken kurbağa gibi oluyor.
On dirait un crapaud quand il vomit, c'est dégoûtant!
- Hayaletlikten istifa etti.
Elle vomit!
Ve balina denizin derinliklerinin buz gibi karanlığından ışığa çıktı ve Yunus'u kuru topraklara kustu.
Et du fin fond du froid et de l'abysse noir, la baleine jaillit vers le soleil et vomit Jonas sur la terre ferme.
Baksana, nasıl çıkıyor.
Elle vomit.
- Eşin çok mu kustu?
- Votre femme vomit souvent?
Çok kusar.
Elle vomit beaucoup.
Eşim kusuyor.
Ma femme vomit.
Doğuştan gelen mizacım, umutlarım, potansiyelim hatta sıradanlığım ve heyecandan yoksunluğum yüzünden. Huzuru elde edemesem de hiç olmazsa doğruluktan yanayım. Kutsal kitaba ait bir terim.
mais que, dans ma médiocrité, mon juste milieu, ma tiédeur, que Dieu vomit, je sais, j'ai pu atteindre, sinon à une plénitude, du moins à une certaine justesse, dans le sens où l'Evangile dit "le juste".
Onu yeriz sonra kendinizi suçlu hissederseniz bir mezar kazarız, onu oraya kusarsınız.
On la mange, et si vous vous sentez coupable, on creuse une tombe et on vomit dedans.
Masaya koyun, düğmeye basın, kussun.
Posez-le sur la table, appuyez sur le bouton, il vomit.
Hasta olduğunda insanlar başından ayrılmıyor.
On n'aime pas les témoins quand on vomit.
Ne zaman mama versek kusuyor, öksürüyor ve rengi maviye dönüyor.
Quand on l'alimente, il vomit ou il tousse et devient tout bleu.
Su bile yutamazken hapları nasıl yutacak?
Elle vomit sans arrêt. Elle pourra même pas avaler vos pilules!
O kusuyor ve mea durmadan.
Elle vomit et elle pisse sans arrêt.
Bunun midesi bulanıyor. Kaltak.
Elle vomit!
Sabahtan beri kusup duruyor.
Elle vomit depuis ce matin.
Eve geliyor ve kapıyı açıyorum, kedi bir anda yerden zıplıyor.
Moi, quand je rentre, j'ouvre la porte et le chat vomit par terre.
Jim asla evde kusmaz.
Jim ne vomit jamais à la maison.
Yani, Roma'nın yarısı pişiriyor, yarısı kusuyor.
Une moitié de Rome cuit pendant que l'autre vomit.
"Pişiriyor ya da kusuyor".
"Cuit ou vomit".
Şimdiye kadar üç kez çıkardı.
- C'est la 3e fois qu'il vomit.
- İlk kusan kaybeder.
- Le premier qui vomit est un perdant.
- Vomit, kusura bakma.
- Si on vomit, pardon.
Ama Şeytan her işe muhakkak burnunu sokar.
Mais il faut jeter la marmite quand le diable vomit dedans!
Bence, eğer balkona çıkıp da üzerimize kusmazsa kendimizi şanslı sayacağız.
On aura de la chance si elle ne vomit pas sur nous du haut du balcon!
Bahtım üzerime bir kez daha kuştüyü yorgan gönderiyor.
Une fois de plus, Dame Fortune vomit sur mon édredon. Ah, Vipèrenoire...
Üzgünüm, her onu beslediğimizde, çıkardı ya da tükürdü.
Chaque fois qu'on la nourrit, elle bave, vomit ou crache.
Dışarıda şekerlemeyi kusuyor.
Il vomit ses marshmallows dehors.
Bir gün şehir dışına çıkıyorum geldiğimde karım kusuyor ve senin kocanla birlikte olduğunu rüyasında görüyor.
Je m'absente une journée... et quand je reviens, ma femme vomit et rêve qu'elle couche avec ton mari.
Ne zaman çalışmaya başlasa, bir süre sonra kusuyor.
Il vomit presque à chaque fois qu'on travaille.
Bir yıldız insan içinde asla kusmaz ve sızmaz.
Une star ne vomit pas et ne tombe pas dans le coma en public.
Tanrım, hayır, daha çok, bir tür gayri meşru çocuk gibi kimsenin beğenmediği, bir tür defolu eşya gibi ama, her şeye rağmen, kendi çocuğum gibi.
Oh non! Une sorte de rejeton bâtard d'arrière-cuisine... La fausse-couche boutonneuse que tout le monde vomit... mais quand même le fruit de mes reins prolifiques!
Gözlerinin patladığını söylerler. Ağzınızdan kara kanların aktığını söylerler.
Ils disent que les yeux sortent des orbites et qu'on vomit du sang noir.
Kim olduğunu kimse bilmiyor, ama bu okuldan nefret ediyor... sanırım bu yüzden buraya geliyor.
Personne ne sait. Mais il vomit littéralement ce lycée... donc je pense qu'il est d'ici.
Kusuyor.
Elle vomit...
Chris akşamdan kalma.
Chris vomit.
# İşerler ve kusarlardı #
# Would dribble and vomit #
- Kuzulara sahip çıkar. Bazen de biz kusarız.
On s'occupe des veaux et des fois... on vomit.
Orada kusan bir adam vardı.
Y a un type qui vomit.
Geliyor!
Il vomit!
Ve herkes bizden nefret ediyor.
Elle vomit et tout le monde nous en veut.
İlk önce, üzerime kustu.
D'abord, il vomit sur moi.
Bu, Crumb'ın kendi ırkçılığını en derin düşmanlıklarını ve korkularını kusması.
Crumb vomit en quelque sorte son propre racisme, ses hostilités et ses peurs profondes.
Phil Donahue bir tubanın içine kusuyor gibi.
Phil Donahue qui vomit dans un tuba.
3 numarada kusan bir çocuk var.
En salle 3, on a un gamin qui vomit.
Kramer, Kramer, Nina'nın kusup kusmadığını öğrenmem lazım.
Je dois savoir si Nina vomit.
- Vitaminleri tükürürmüş.
Ce type vomit les vitamines.
Biraz hasta ishali var ve kusuyor.
Il est sur le lit. Il a la diarrhée et il vomit depuis ce matin.
Ajay, baban kan kustu.
Ajay, ton père a vomit du sang.
Söyleyin bana, bir kadın sabah saatlerinde kusarsa, bu ne anlama gelir?
Que peut-on déduire du fait qu'une femme... vomit... de bon matin.
- Şimdi daha iyi hissediyor musun?
On vomit pour d'autres raisons.