Vou translate French
137 parallel translation
Parton kim sana göstereyim.
Je vais vou montrer qui est le patron
Eğer burada kalıp onu aramayacaksanız, bensiz yolunuza devam edebilirsiniz.
Si vous ne vou lez pas rester pour e chercher, partez sans moi.
Seni istemek mi?
Vou loir de vaus?
Onu mu demek istiyorsun... aynen o şekilde.
Vous vou lez que j'attende ici pendant que vous et Shorty... C'est ça.
Bizimle beraber... gelmeni istiyordum.
Je te vou lais etje Vai emmenée avec nousj
Yani, siz, Bayan Anselmi'nin evine giren üç adamı tanımadığınızı ifade ediyorsunuz öyle mi?
- Donc, comme vous l'avez dit, vou ne conaissez pas les trois hommes qui sont rentrés dans l'appartement de Mme Donati Anselmi, Exact?
Boğazlanan domuz gibi bağırdılar. Yasaları zorla geçirdi ve halk istediğine kavuştu.
Les gens beug / aient... mais Stark arrivait à leur obtenir ce qu'i / s vou / aient.
- Sabahları kahve ve süt ister misiniz?
Ah, je voulais vou demander, le matin, café noir ou café au lait?
- Sakın yeniden hastalanayım deme.
! Si ça peut vou consoler, il est aussi malade que vous.
- Sanırım bunu zaten biliyordun.
- Mais vou vous en doutié
Becket gelmeyecek, biliyorsun. Fakirlere para dağıtmak, ve dilencilerin ayaklarına sandalet geçirmekle... çok meşgul şu an.
Becket ne viendra pas, vou savez, il est beaucoup trop occupé à donner de l'argent aux pauvres et à lacer les sandales des mendiants.
Kendini gerçekten 1900 de mi sanıyor?
Je vou demande s'il se croira en 1900?
- Buna daha fazla izin vermeyeceğim!
Alors là, je vou permets plus!
Her şeyi mahvedebilir. - Rica ederim, çok dikkatli olun.
Je vou supplie d'être attentive.
- Tamam. Sen, Evelyne'le ilgilen. Ben de diğeriyle ilgileneceğim.
C'est ça, occupez-vou d'Evelyne et moi, je m'occuperai de l'autre.
Ve eğer kaderimizde birbirimizi bir daha görmemek yazılmışsa Katerina Matveyevna, şunu iyi bilmelisin ki ben hayatımı hep sana adadım ve son nefesime kadar adayacağım da.
Et si il est crit dans quelconque testament, que nous devrions plus jamais se retrouver, Katerina Matveyevna, vous devriez savoir que pour tre et avoir t jusqu' mon dernier souffle, d vou corps et mes vous.
- Yemin ederim :
Né vou zen faites pas..
Eğer isterseniz, sizinkileri de.
Les vôtres, s'il vou plaît!
Ne istiyorsun?
Que vou lez-vous? Hein?
Sinsice yaklaştınız.
Vou s m'avez surpris.
- Neden aniden hüzünlendiniz Bay Fowler?
Pourquoi êtes-vou s si agité?
Sessiz kalma hakkına sahipsin.
Vou s avez le droit de vous taire.
Bir temasım olmadı ama ipucu buldum.
Guttman, avez-vou pu retrouvé mon frère? Non, j'ai pas encore établi le contact, mais j'ai retrouvé sa piste.
Birşeyler yemek ister misiniz?
BIEN, VOU... VOULEZ-VOUS MANGER QUELQUE CHOSE?
- Doğrusu değildi. Eğer kamyon şoförlerinden oluşan izleyicileri kaybedersen işin biter.
Vou savez, si je perds le public des camionneurs, je suis foutu.
Başarabilirsin.
Vou pouvez le faire!
seni kim böyle giydirdi?
oh, seigneur qui vou habille?
- Vou!
- Wou!
- Vou-hu!
- Wou-hou!
- Oh, sen ister m...
- Oh, tu vou...
Ne istiyorsun?
Que voulez-vou?
Bell "yeni şüpheli araç" derken neyi kastetti?
Que vou lait dire Bell par "nouveau véhicule suspect"?
Sen s-se -
Vou- - v- - vo- -
Biz içeri gidiyoruz. Böylece George,...
Bien, nous allons nous retirer, comme ça George pourra - - vou savez.
Bana durmamı söyleyebilirsin, David.
Vou savez, David, vous pouvez me dire d'arrêter.
Kalbime yani.
mais... vou savez... euh...
Her şeye rağmen, beni niye istettiğini bilmiyorum.
Je ne sais pas pourquoi vou m'avez demandé
Beni kafana takma sen.
Oh, tu sais quoi? Ne vou inquiètez pas pour ça.
Bir dakika, lütfen!
Un instant s'il vou plaît!
Ne yapıyorsunuz burada, dışarısı hala aydınlık.
Que faites-vou là? Il fait encore jour dehors.
- İsmini koydunuz mu?
Vou avez déjà choisi un prénom?
Babası Çavuşesku karşıtı eylemlerde bulunmuş.
Son pere a vou u renverser Ceausescu.
Siz ikiniz ikizsiniz değil mi?
Vous deux les filles vou êtes jumelles pas vrai?
Kardeşimi kimin öldürdüğünü biliyorum.
Vou savez qui a tué mon frère.
Onu fazla küçük görüyorsun.
Vou ne lui donnez pas assez de crédit.
Bazıları su üstünde dans etmekten hoşlanır.
Vou savez certaines personnes font des ricochets sur l'eau.
Ona yaptıkların yetti.
- Vou savez causé assez d'ennuis.
- "Güçlerimle sizi korkutuyorum," deyin.
Réveillez-vou!
İşkence yapmak mı?
Vou.. vous torturer?
Bunların olduğunu gördün mü, Richard?
Qu'avez vou vu, Richard?
Kayıt dışında söz. Tamam. Hinata kampında...
- au fait, hors micros,'Camp Inhara'toi et cette fille... vou avez couché ensembles hein?