English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ V ] / Vue

Vue translate French

34,346 parallel translation
Ben onun şimdiye kadar gördüğüm en üzücü şey olduğunu düşündüm.
J'ai pensé que c'était... la chose la plus triste que je n'ai jamais vue.
Ne olursa olsun, en önemli şeyi unutmayalım.
Ne perdons pas de vue le plus important.
Dominos'un pizza takip sistemi bozulduğundan beri bu kadar endişelendiğini görmemiştim.
Je ne t'ai pas vue aussi stressée depuis que Domino's a sorti son pizza tracker.
Ama o yemeğin nasıl tabağımıza geldiği hakkında pek bir şey bilmiyoruz.
Mais nous avons perdu de vue comment la nourriture arrive dans nos assiettes.
Eğer size tavuk köftesi olarak sunulursa bu sürecin gerçek bir tavuk ile başladığı gerçeğini tamamen unutuyoruz.
Si on nous présente un beignet de poulet, on peut perdre de vue le fait qu'il y avait une poule au début du processus.
Seni gördüğüm ilk anı hatırlıyorum.
Je me rappelle quand je t'ai vue la première fois.
Burdan daha iyi değil.
Ça n'est guère mieux vue d'ici.
Tamamen farklı biri olmanı izledim.
Je vous ai vue devenir une personne complètement différente.
Biliyorum, onu altı yıldır görmedim.
Je sais. Je ne l'ai pas vue depuis six ans.
Aracılığıyla bir kardeşim yaptığını düşünmüyordu?
Tu ne l'avais pas vue venir, celle-là, hein, frérot?
Orada bir görünüm var.
on a un point de vue ici.
Biliyorum olmasını isteyeceğim kadar iletişimde bulunmadık ve bu tamamen benim suçum ama bu büyük bir gün.
Je sais qu'on s'est perdues de vue et c'est entièrement ma faute. Mais c'est un grand jour.
Gerçeği gözden kaçırmak çok kolay.
C'est facile de perdre de vue la réalité...
- Videoda, olayı çok dar bir açıdan görüyoruz.
Dans la vidéo, nous n'avons qu'une vue très étroite de l'action.
Beni gördü mü?
Elle m'a vue?
- Hemen Doktor bey. - Sen büyük oyun kurucusun. O ise toplum içine çıkmaktan utandığın küçük inek kız.
Tu es le grand quarterback et lui, la fille coincée de première année avec qui t'as honte d'être vue.
- Düşerken onu gören olmuş mu?
- Quelqu'un l'a vue?
Aynı zamanda manzarayı kapatıyorlar.
Elles bloquent la vue aussi.
Benim baktığım yerden oldukta özel duruyor.
De mon point de vue, c'est une perte colossale.
Benim baktığım yerden öyle durmuyor.
Pas de mon point de vue.
- Burası güzel bir izleme yeri.
Ici est un bon point de vue.
Mübaşir, Bay Morris'i mahkemeye saygısızlıktan tutuklayın.
Huissier, prenez M. Morris en garde à vue pour outrage au tribunal.
Hayatım göz kararı ağırlık ve ölçü bulmakla geçti.
J'ai passé ma vie à évaluer à vue de nez les poids et les mesures.
Sizin odanın manzarası çok güzel.
Tu sais, ta chambre a vraiment une belle vue.
Bağlantısı olduğunu belli etmemek için bunları göden uzak bir yerde yapmış.
Il a dû construire et transporter ces armes hors de notre vue pour dissimuler son implication.
Arkadan manzara güzel.
J'aime bien la vue d'ici.
Benim açımdan öyle.
De mon point de vue, oui.
Biri açıktan, biri gizlenerek.
Un caché, un en vue.
Onu son gördüğümde daireme gizlice girip bütün ampüllerimi çalmıştı.
Je l'ai vue en dernier quand elle a volé toutes mes ampoules.
Lütfen Kaptan Chandler'i nezaret altına al.
Mettez le commandant Chandler en garde à vue.
- Onu en son ne zaman gördünüz?
- Quand l'avez-vous vue en dernier?
Ama kızı gördün, değil mi?
Mais vous l'avez vue, non?
Çünkü biri onu dükkandan çıkarken görmüş.
Quelqu'un l'a vue sortir de la boutique.
Kızı daha önce hiç görmediğimi.
Que je ne l'avais jamais vue.
- Daha önce hiç görmemiş miydin?
- Jamais vue avant?
Kızı daha önce de görmüştüm.
Je l'avais déjà vue.
Durumla ilgili daha iyi objektif fikirleri olabilir.
Il a peut-être une meilleure vue d'ensemble que moi.
Bundan eminim ki burası telsiz için en berbat yer. Ama kullanmak istediğim yeri kullanamadığımdan beri...
Y a pas pire emplacement, mais vu que la pi � ce pr � vue est occup � e, je fais avec.
Bir şeyler konusunda.. .. senin düşüncelerini merak etmiştim.
Je voulais te parler d'une chose et avoir ton point de vue.
- Sakın gözünün önünden ayırma.
Quoi que tu fasses, ne le laisse pas sortir de ton champ de vue.
Seni gördüğüme sevindim.
Content de t'avoir vue.
Normal gözlüklerle de böyle iyi konuşuyor musun?
Tu es ce genre de beau-parleur avec des lunettes de vue?
Milyonlarca insanın her gün .. açlık çektiği bir ortamda .. bizim seksi dadımız sadviçleri heba ediyor.
Des millions de gens ont faim dans ce monde chaque jour pendant que notre nounou sexy en met plein la vue avec la nourriture.
Sanki seksi bakıcının Ric'e yeşil ışık yakmasından korkuyor gibisin.
Tu as peur qu'elle en mette plein la vue à Ric.
Barmen Karla'yı hatırladı, Fakat o geceden önce onu hiç görmemiş, Ve maalesef hesabı Ned ödemiş.
Le barman se souvient de Karla, mais il ne l'avait jamais vue avant ce soir-là, et malheureusement, c'est Ned qui a payé la note.
İsmini temizleyene kadar panik odasında gözlerden uzak bir şekilde kalabilirsin.
Nous pouvons rester hors de leur vue dans la pièce d'urgence jusqu'à ce qu'on t'innocente. Non.
Görünüşe göre Bonnie'ye verdiğin şu hapların etkisi 48 saat içinde geçecek ve Armory'nin onu.. bulması için bir engel kalmayacak.
De mon point de vue, ces pilules que tu as utilisées sur Bonnie se dilueront dans les 48 h, et l'Armurerie viendra la chercher.
Bak, Bonnie, Alex seni görseydi, Swat ekibini çağırır ve tüm bu çabalarımız boşa gitmiş olurdu.
Écoute, Bonnie, si Alex t'avait vue, elle aurait appelé son équipe et tout cela aurait été pour rien.
Çıplak gözle normal görünüyor.
Elle semble bonne à première vue.
Yangın nerede?
Teddy l'a vue.
İzledim.
Je l'ai vue.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]