English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ V ] / Vın

Vın translate French

5,573 parallel translation
Bir keresinde acil tıp görevlisine o sıvının diyeti var mı diye sormuştum.
Une fois, j'ai demandé au pharmacien s'il avait du charbon actif régime.
Bütün ıvır zıvırın dolaptaki kutuda.
Tes merdes sont dans un carton dans le placard.
Eğer işi kıvırabileceğine inanmasam onu geri gelmeye teşvik etmezdim.
Je ne l'aurais pas encouragé sur le banc si je n'avais pas pensé qu'il pouvait le faire.
Jüriye isyandan çekinmediğimizi göstermeliyiz. Bay Shue, ya bazılarımız nasıl böyle kıvıracağını bilmiyorsa?
Montrons aux juges qu'on peut se rebeller.
- Will, kendine gelip evli bir adam olduğunun ve az önce bir devlet okulunun koridorunda zorlayıcı cinsel tavsiyeler veren bir şarkıyı dokuz tane reşit olmamış çocuk etrafında kıvırırken söylediğin gerçeğinin farkına varmalısın.
Quoi? Non. Tu dois te rendre compte que toi, un mari de 37 ans, vient de chanter une chanson sur des avances sexuelles contraintes avec neuf mineurs qui twerkaient dans un lycée public.
Demeye çalıştığım tatil kartlarını sergilemelisin.
Tout ce que je dis c'est que tu devrais exposer tes cartes de vœux. - Les exposer?
Bizim cıvır artık kendi parasını kazandığı için babacık da gidip kendine yeni ciciler aldı be kızım.
Maintenant que sa chérie gagne son propre argent, papa est allé s'acheter de nouvelles fringues.
Beyazların ıvır zıvır yemeklerini mi?
Manger quoi? Des cochonneries d'homme blanc?
K-29 böyle olacağını biliyordum.
K-29, j'ai exaucé ton vœu.
Soğuk yüzünden sıvı halde su bulunmaz, bunun yerine, metan havuzları, hatta denizleri coğrafyayı oluşturur.
Il n'y a pas d'eau liquide en raison du froid. Au lieu de ça, des bassins et des mers de méthane définissent le paysage.
Fazla vaktim yok ve yapacak bir çok ıvır zıvır işim var.
Je n'ai juste pas beaucoup de temps et j'ai pas mal d'autres courses à faire.
10 harfli s-o-l-I-v-a-g-a-n-t.
En 10 lettres... s-o-l-i-v-a-g-a-n-t.
Anlaşmazlığınız bu tarz kıvılcım yaratıyorsa, birlikteliğiniz ne yapabilir siz düşünün.
Si vos conflits creént tant d'étincelles, Imagine ce que ce partenariat peut faire.
Eğer içeriğine bakarsan, sana söz veriyorum, onun dosyasında her ne bulursan, 22 seneden önce kalma bir avuç uydurulmuş ıvır zıvır olduğunu göreceksin.
Et si tu regardes bien, je te promets que ce que tu trouveras dans son dossier n'est qu'un ramassis de bettises qui remontent à 20 ans.
Eğer birini seversen, onu ve tüm ıvır zıvırları serbest bırakırsın.
Si tu aime quelqu'un, Soyez libre ensemble et toutes ces merdes.
Aslında tam olarak Rocky V'te geri dönmedi.
Techniquement, il n'est pas sorti de sa retraite dans Rocky V.
v birbirine düşürmek yalnızca problem yaratır, biliyorsun.
Tu sais qu'opposer deux femmes dans la même famille l'une contre l'autre n'apporte que des problèmes.
İntraperitoneal serbest sıvı. ( Karın boşluğunda sıvı toplanması )
Liquide intra-péritonéal.
Adamlarda Rudy'nin içtiği GPS sıvısının zıt etkenli maddesi vardı.
Ils ont donné l'antidote du GPS à Rudy.
Ivır zıvır.Önemsiz bir şey.
Une babiole. Ce n'est rien.
Tamam, o zaman üç dilek hakkınız hala devam ediyor demektir.
Alors il vous reste vos trois vœux!
O yüzden benim Doğu Yakası cıvırlarımın kesinlikle sana yasak olduğunu bil istiyorum.
Tu devrais savoir que mes débutantes d'East Side sont interdites.
Ne zaman eyalet sınırını geçsek bir dilek tutardım ve babam da kornaya basmama izin verirdi.
A chaque fois que nous traversions la frontière d'un état, je faisais un vœu et il me laissait klaxonner.
J.N.İ.İ.?
Q.V.B.J?
Annem ve babam, Kazoo fabrikasına sızmış ölen arıların vızıltılarını duyurmaya çalışıyorlardı.
Maman et papa étaient à l'intérieur de l'usine de kazoo essayant de découvrir le buzz autour des abeilles mortes.
Ev hanımı gibi, evde vızır vızır dolaşan sinek gibi burada oturup, seni aramasını beklemek için çok gençsin.
Tu sais, Josie, Tu est trop jeune pour être assise ici attendant qu'il t'appelle. comme une femme au foyer dévouée, t'agitant dans ta maison vide comme un pois dans une boîte.
Eğer ki patates kızartmasını, kıvırcık patatesi Denver Patatesini, baharatlı patatesi yarı fiyatına indirirse, birliğe günlük 500 pound'a mal oluyor.
Si, comme elle le propose, elle réduit de 50 % le coût des frites droites, des frites courbées, à la sauce ou épicées, cela coutera au syndicat 500 £ par jour.
- Bence iyi kıvırırsın. - Bence de.
- Tu as ce talent, c'est vrai.
Ivır zıvırla uğraşacak vaktim yok.
Je n'ai pas de temps pour une intrigue secondaire.
Şunu söyleyeyim. Uzun herifin tekiyim ama yeni Nobel kazanmış birine bu kadar yakınım ve son zamanlarda topladığın diğer bütün ıvır zıvırlardan sonra göğsü kabarmış yavru köpek gibi hissediyorum.
Je dois avouer... je suis un grand gaillard, mais à côté du nouveau prix Nobel avec toutes vos autres médailles, je me sens haut comme trois pommes.
Beni o kategoriye sokmayın, tamam mı? "İki haftada bir görüştüğüm ve beni bir yerlere götürüp " bana ıvır zıvır alırken kibarca konuştuğum biyolojik baba " olmam.
Vous me mettrez pas dans cette catégorie, celle du... père biologique avec qui on passe quelques week-ends et avec qui on discute de tout et de rien pendant qu'on fait du shopping ou qu'on va quelque part.
Derler ki bir cadı ay ışığında... hayatını geçireceği erkeğe ilk kez dokunduğunda... mavi bir kıvılcım çıkarmış.
On dit qu'au premier clair de lune où une sorcière touche l'homme avec lequel elle partagera sa vie... une flamme bleue jaillit.
Demek ki mavi kıvılcım... yalnızca tozmuş.
Alors, la flamme bleue n'était que de la poussière.
Evin eski sahiplerinden kalan bir sürü ıvır zıvırın arasında buldum.
Avec les vieilleries des anciens proprios.
Evet, 12 yıl önceki yılbaşı kartını almıştım.
- J'avais. J'ai reçu ta carte de vœux de Noël, genre y a 12 ans.
- Nihayet işi kıvırmışsın.
T'as fini par comprendre.
Sana karşı ettiğim kutsal yeminleri bozmama izin verme. Şeytana, iblise ve bu dünyadaki karanlık şeylere boyun eğmeme izin verme.
Faites que je n'oublie jamais ma foie et mes vœux saints pour Vous et je ne serai pas une proie pour les démons et les diables, et toutes les choses sombres de ce monde
Burada hayalet olan sensin. Kitapların, parşömenlerin ve ıvır zıvırın nerede saklandığını biliyorsundur.
Tu es le fantôme d'ici, tu dois savoir où sont les manuscrits.
Veda etmeden öylece sıvışamazsın.
Tu n'allais pas filer à l'anglaise?
UV ışığı yayılmasını sağlıyor. Bir ara sana da alırız.
Un bon flash d'U.V. permet de gagner du temps.
Ivır zıvırla bozmayın kafamı.
Et plus d'absurdité!
Evet, ağzını topla kıvırcık saç!
Oui, surveille ton langage, bouclette.
DIVERGENT - UYUMSUZ-
D I V E R G E N T E
Öyle, ıvır zıvır işte.
Oh! Ce ne sont que de mauvaises choses dont personne n'a besoin.
Bir saniye dostum. Tüm bu ıvır zıvır bekarlığa veda partisi için miydi?
Je croyais qu'il n'y aurait pas d'enterrement de vie de garçon?
Bu oyunculuğa kandığınıza inanamıyorum. İyi kıvırıyor gerçi...
C'est un bon acteur, mais...
Yani Kanye, Louis V, Rolex ve klasik sanatla ilgili rap yaptığında ki bu kesinlikle siyahi Amerika'nın parasını sömürüyor aklında bu referanslar yok mu?
Donc quand Kanye rappe sur Louis V les Rolex et l'art classique dis-moi exactement qui fait les poches de l'Amérique Noire et pour le bénéfice de qui? Dep...
Birbirinize bağlandığınız yeminlerinizi doğrulamak için, ölüm sizi ayırana dek, birbirinizi seveceğinize söz verin.
Comme confirmation de vos vœux à rejoindre votre vie, d'œuvrer pour créer une vie partagée dan l'Amour de l'un et de l'autre.
"Yalnızca Cinayete Kurban Gitmem Durumunda Açılacak" Madam C.V.D.u.T.
A n'ouvrir que si je meurs assassinée. Mme C.V.D.u.T.
Gözler hassas, gizemli incirlerdir. Göz sıvısının anlaşılmaz bir karışımı ve sinir düğümünün ışığa duyarlı hücreleridir.
Ces yeux sont délicats, de mystérieuses figues, une combinaison complexe d'humeur aqueuse et de cellules photo sensitives.
Şey, V-Mac, aptalca bir takma ad... Hayatınıza yapılan kastın tamamen tesadüf olmama ihtimali var.
Et bien, V-Mac- - dealer de drogue- - il reste la possibilité que l'atteinte contre votre vie n'étais pas complètement aléatoire.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]