Yabancı mı translate French
2,712 parallel translation
Cannonball ne? Yerli mi yabancı mı?
C'est une tribu d'ici?
Yabancı olma sakın!
Ne m'oublie pas.
Siz ve "Yabancı Sinema Cumaları" olmasaydı "Bisiklet Hırsızları" nı izlememiş olacaktım. O yüzden, teşekkür ederim.
Sans vous et "Le Film étranger du vendredi", je n'aurais jamais vu "Le voleur de bicyclette".
Bir hastanın vücudundan çıkan yabancı bir objeyi asla çekmemelisin. Bu doktorun işi. Anladın mı?
Tu ne retires aucun objet du corps d'un patient, c'est aux chirurgiens de le faire, compris?
Öyleyse yabancı kalmayalım.
Ne soyons plus des étrangers.
İsmini hatırlayamıyorum. Yabancı biriydi.
Je ne m'en rappelle pas.
Hayattaki bütün çalışmalarım burada olabilmek içindi bir avuç yabancıyla bir kaya parçası üzerinde hayatta kalmaya çalışmak değil.
Le travail de ma vie, c'était d'être ici. Pas... tenter de survivre sur un caillou avec un tas d'étrangers.
Ben de hayatımı tamamen yabancı birinin yanında uyuyarak geçirmek istemiyorum.
Je n'ai pas accepté de passer ma vie à dormir à côté d'un inconnu.
Vücudumun bana günbegün yabancılaştığını ve bunun bir tehdit olduğunu kavramamdı.
J'ai réalisé que mon propre corps m'était totalement étranger, qu'il représentait une menace.
Yabancılara mı?
À des inconnus?
Önce yabancılarla başla sonra ne yapacağımıza bakarız.
À des inconnus, pour commencer. Après, on verra.
Yabancılara yardım etmek için hayatını tehlikeye attın.
Tu risques ta vie pour aider des inconnus pour pouvoir afficher un sourire sur ton visage.
Karının içinde başka yabancı maddeler var mı?
Y a-t-il d'autres objets dans le corps de votre femme?
siz farkında mısınız bir new york kadını Zolpidem alıp kapıyı açmış bir yabancıya ve tecavüze uğramış?
Elle ne s'est souvenue de l'attaque qu'au matin.
Bahse varım ki, size yabancılarla konuşmamanızı da söylemiştir.
Je parie qu'elle vous a dit de jamais parler aux étrangers.
Bir yabancının götü suratımın on santim uzağında.
Le cul d'un inconnu à 30 cm de mon visage.
Gemideki Yabancılar mı?
L'Inconnu du Ferry Express?
Bunu okuduklarım sanki.. .. bir yabancı tarafından yazılmış gibi.
Je lis ça et c'est comme si c'était écrit par une étrangère.
Yabancıların giyimini eleştiririz komşularımızın çimleri biçme şekillerini ve dostlarımızın toplum içindeki davranışlarını.
La façon dont s'habillent des inconnus. Comment nos voisins entretiennent leur pelouse... Et la façon dont nos amis se comportent en public.
Ancak, kız arkadaşım olduğunu bilmiyordu, ve bir yabancıydı.
Sauf que c'était pas vraiment ma nana, mais une inconnue.
1951 yapımı klasik "Trendeki Yabancı" yı seyrettin mi?
Vous avez vu ce classique de 1951, L'inconnu du Nord-Express *?
Hala yabancı bir DNA bulamadınız mı?
- quand elles sont vivantes.
Şimdi de annesi onu yüzüstü bırakıp bir yabancıya mı terk edecek?
Et là, sa mère va la laisser entre les mains d'un inconnu?
Yıllar önce aynen bizim gruba benzeyen iki yabancıyla karşılaştık.
Je m'explique. Au fil du temps, on avait repéré deux étrangers qui étaient des sosies de membres de notre groupe.
Genel düşünce hiç de yabancı değil. Ben... Tamam.
Le concept m'est familier, mais...
Dün gece alışılmadık bir şey gördünüz mü? Binada yabancı birileri var mıydı?
Avez-vous vu quelque chose d'inhabituel, des intrus?
Anladım... "Yabancılar Bölümü Başkanı"
Ai-je raison?
Arkadaşlık yelpazende iki yabancı olmakla çıktığın erkekleri dinlemek zorunda olmak arasında bir şey var mı?
Y a-t-il un juste milieu sur l'échelle de l'amitié entre total étranger et discuter ta vie sentimentale?
Yani onu bir sokak ortasında, hem de yabancı bir şehirde tek başına mı bıraktın?
Vous l'avez laissée à un coin de rue dans une ville étrangère, toute seule?
Şimdi, anlaşılan eski ajansım yabancı ülkede oynaman için oldukça iyi bir sözleşme sunmuş, ama ben seni hep bir NBA oyuncusu olarak düşündüm.
On dirait que mon ancienne agence t'a dégoté un bon contrat européen, mais je croyais que tu voulais jouer en NBA.
Burada bir yerde ve diyor ki... tehlikeli yabancılar değerli vücut sıvımızı çalıyorlar.
C'est là-dedans, et ça parle de... dangereux extraterrestres volant nos précieux fluides corporels.
Fakat yabancılar tarafından, soruşturulma riskini göze alamazdım özellikle de federaller.
Mais je ne pouvais pas risquer d'être interrogé par des étrangers. Ou même pire, les Federales.
Şu tanımadığımız yabancı Yanki aksanı da nerden geldi evlâdım ağzına?
C'est quoi cet accent yankee bizarre qui sort de ta bouche, fiston?
Bir denizci öldürdün, yakalandın araçtan kaçtın? Şimdi de kampımıza yabancı birini mi getirdin?
Tu tues un marine, tu te fais choper, tu t'évades d'un fourgon, et t'amènes un étranger ici?
Yani, ben şimdilik enerjik bir kadınım, Alan ama ileride kendime bakamayacağım bir zaman gelecek ve beni giydirmesi, beslemesi ve banyoya taşıması ve bir bezi sabunlayıp da beni iyice yıkaması için bir yabancıya para vermek istemiyorum.
Je veux dire, je suis une femme pleine de vie pour l'instant, Alan. Mais bientôt, je ne pourrai plus me débrouiller seule. Et je ne veux pas payer un étranger pour m'habiller, me nourrir, me porter jusqu'à la salle de bains, me mettre du savon sur un gant et me laver consciencieusement.
Ama yabancıların "esbat" ımızı izlemesinden hoşlanmayız.
Mais on n'aime pas les espions pendant notre Esbat.
Yüzün yabancı değil.
Vous m'êtes familière.
Bay Estevez,.. ... meşru bir Amerikalı, % 50 Meksika kökenli olsa bile kötü bir Japon arabası kullanıyordur. Yasadışı yabancı ise yepyeni bir Ford kullanıyor.
M. Estevez, un Américain légitime, même si 50 % mexicain, conduit une petite caisse Japonaise, pendant que ce bâtard d'étranger illégal possède une Ford toute neuve.
Özür dilerim. Yabancı biri yardım isteyince otobüsü kaçırdım.
Excusez-moi, j'ai... j'ai aidé quelqu'un et mon bus est parti.
Konuşmama yetişebilmek için kim bir yabancıya yardım etmeyi reddederdi?
Qui aurait refusé d'aider un inconnu pour être à l'heure à ma conférence?
bir yabancıya yardım etmeyi reddedeceksiniz.
pour être à l'heure à ma conférence.
Herkesten farklı gibiyim, bir çeşit yabancıyım.
Différent des autres? À l'écart?
Ne nankörlük! Ben o yabancının hayatını kurtardım. Ve o ne yaptı?
Je sauve ton Espagnole, et elle vient me voler.
Daireme paldır küldür dalan yabancılara böyle davranırım.
Non, tu vois, je réserve ce traitement aux inconnus qui euh... qui se pointent chez moi sans raison.
Aşkım, bir daha kalene yabancı alma.
Mon amour, Ne laissez plus d'étranger entrer au château.
Sense başka dünyadan bir yabancıya yardım edebilmek için her şeyini riske attın.
Toi, tu as tout abandonné pour aider un étranger d'un autre monde.
Ya Bay Keats'e veya sana yabancı ülkedeyken bir şey olursa? Nasıl hayatta kalırsın?
S'il vous arrivait quelque chose, à M. Keats ou à vous... dans un pays étranger, comment survivriez-vous?
Bir yabancıyım.
Un étranger.
Bir bakalım, tırnak diplerinden bir şey çıkmamış, yabancı bir elyaf yok, cinsel faaliyet belirtisi yok.
Rien sous les ongles, ni fibres étrangères ni activité sexuelle.
Evet. 10'a kadar say ve geri dön yanlış odaya girmiş gibi ve bana hiç tanımadığın bir yabancıymışım gibi davran.
Oui. Compte jusqu'à dix, et fait demi-tour. Fais semblant d'être dans la mauvaise chambre et que je suis un parfait inconnu.
Göğsünden tanımlayamadığım, oldukça keskin ve uzun yabancı bir cisimle bıçaklanmış.
Elle a été poignardée à la poitrine avec un objet très aiguisé et allongé.