Yacht translate French
1,050 parallel translation
Geminin battığı varsayıldı.
Pour tous, le yacht avait sombré.
Karayiplerde bir yat gezisine.
A une croisière sur un yacht dans Ies antilles.
Burada 60 bin dolarlık eviniz var. Miami'de bir kışlık eviniz var. Maine'de de yazlık bir eviniz.
Vous possédez ici une maison à 60 000 $, une villégiature d'hiver à Miami, une autre d'été dans le Maine, deux limousines, et un yacht à 50 000 $.
Bu bana kutlanacak bir şeymiş gibi geldi. Yat kulübündeki partiye gitmeyip evde oturmak için bir sebep yok.
Vous ne pouvez plus échapper à la soirée du Yacht Club.
Özel mülkiyete ait olsa bile hükümetlerin garip özellikleri vardır. Mesela, mal sahibi ortalıkta görünmüyorsa, diyelim ki yatıyla Akdeniz'e gittiyse hükümetin toplam harcamalarını aşan harcamalar yapıyorsa
Le problème, avec ces gouvernements, c'est que si le propriétaire fait une croisière sur un yacht dont l'entretien dépasse les salaires cumulés de son gouvernement,
Büyük, beyaz bir yatta Alberto Bravano ile mi olacağım?
Un gros yacht avec Alberto Bravano?
Büyük, beyaz bir yatı da olsa, yine de pislik değil mi?
C'est un yacht, n'en est-ce pas moins de la poussière?
Sizi yapacağım yat turuna davet ettim. Haber vereceğinizi söylediniz.
Je vous ai invitée à me rejoindre sur mon yacht.
1946'da özel bir teknenin kaptanıydınız. New York limanından Portekiz, Lizbon'a gidiyordunuz.
En 1946, vous étiez le skipper d'un yacht privé, parti de New York pour Lisbonne.
Grazzi'ye ait kamaralı bir tekneydi.
Le yacht en question appartenait à Grazzi.
- Mr. Arkadin'in teknesindeydi o.
- C'était sur le yacht d'Arkadin.
- Tekneye şapşal.
- Sur le yacht, idiote!
Birisinin Mily'ye söyleyipte Mily'nin unuttuğu birkaç isimle mi?
Pour le moment il fallait aller... sur son yacht. D'un nom oublié murmuré à Mily?
Mily'de Arkadin'le beraber bol bol vakit geçiriyordu.
Elle passait du bon temps sur le yacht d'Arkadin.
- Yeni bir tekne aldı mı?
- Van Stratten a un nouveau yacht?
Bir teknenin olması gereken her şey.
tout ce qu'un yacht devrait être!
Kendi yatım vardı.
J'avais mon yacht là-bas.
"La Gabirella'daki üç unutulmaz gecenin anısına." La Gabriella onun yatı oluyor.
"En souvenir de trois nuits inoubliables à bord de La Gabriella," Son yacht.
Nişanlının şu Gabirella yatındaki hanımefendiden haberi var mı?
Votre fiancée connaît-elle la femme du yacht, Gabriella?
Bizim orada kızlar geceyi yatta geçirip sonra da kahvaltıya kalmaz.
Là d'où je viens, une fille ne passe pas la nuit sur un yacht... pour prendre ensuite le petit-déjeuner.
- Yatı buralarda demirlemiş.
- Son yacht est ancré tout près.
Belki Lombardların yatında onunla buluşmayı planlıyor.
Veut-elle le rejoindre sur le yacht des Lombard?
Belki büyük beyaz bir teknemiz de olur.
Et peut-être un grand yacht blanc.
Bir yatı, özel bir demiryolu vagonu ve kendi diş macunu olduğu sürece.
Tant qu'il a un yacht, un wagon privé et son propre dentifrice.
Yatımla, açık denizde balık avladığımı sanıyor.
Elle croit que je suis sur mon yacht, à pêcher en mer.
Kokteyl zamanı gelince, yata kırmızı-beyaz bir flama çekerler.
Ils hissent un drapeau rouge et blanc sur le yacht à l'heure du cocktail.
Bir yatınız mı var?
Vous avez un yacht?
Dünyada bunca sorun varken, kimsenin 12 kişilikten daha büyük yatı olmamalı.
Dans ce monde troublé, on ne devrait pas avoir de yacht de plus de 12 places.
Yatından bir sinyal bekliyor.
Il attend un signal de son yacht.
Yatı mı?
Son yacht?
- Ve yatınızı da getirin.
- Et apportez votre yacht.
Milyonları, gözlükleri ve bir yatı var.
Il a des millions, des lunettes et un yacht.
Sadece yatı yok.
Il n'a pas qu'un yacht.
Ona, gece şovdan sonra, onunla yatımda yemek yemek istediğimi söyleyin.
Dites-lui que je l'invite à souper sur mon yacht après le spectacle, ce soir.
Akşam yemeği, yat, şovdan sonra.
Souper, yacht, après le spectacle.
- Yatınızda mı?
- Votre yacht?
Fielding, seninle yatında soğuk sülün yemek istiyor.
Fielding veut manger du faisan froid avec toi sur son yacht.
Yatında akşam yemeğine çağırıyor.
Il veut dîner avec moi sur son yacht.
Ben, Ohio, Sandusky köyünden Şeker Kowalczyk bir milyonerin yatında.
Moi, Sugar Kowalczyk de Sandusky, Ohio, sur le yacht d'un millionnaire.
Dolunay, boş bir yat.
Une pleine lune, un yacht vide.
Ve yatın iyi tarafı çok odasının olması.
Et autre chose de bien sur ce yacht : beaucoup de rangements.
Hoş şeylerden söz edelim. Yatı görmelisiniz.
En parlant d'élégance, tu aurais dû voir le yacht.
Yatımız, bileziğimiz, senin Osgood'un, benim Şeker'im var.
On a un yacht, un bracelet, tu as Osgood, j'ai Sugar.
Yattan.
Du yacht.
Hala yattaydım ve çapanın ipi kopmuştu.
J'étais sur le yacht et l'ancre se détachait.
Üzerinde yatın adı yazılı denizci şapkası giymek, gelenek değil mi?
Et la casquette avec le nom du yacht?
Patrizia, yatının bayrağını verirsen, gidip, senin adına adayı ele geçirebilirim.
Je planterai le pavillon de ton yacht sur l'île.
Tavanarasında eski taslakları olan birini tanıdı. Bu kavramın telif hakları ona iyi bir gelir getirdi, at yarışı kayıplarını karşılayabiliyordu ve kadınlar, kadınların çoğu Harem adlı teknede kalıyorlardı.
llfit la connaissance d'un petit inventeur... dont l'idée, dûment brevetée, s'avéra d'un bon rapport... et compensa les pertes dues aux chevaux et aux femmes... lesquelles vivaient sur son yacht, le "Harem".
91 yaşındayken, Harem lll adlı bir teknede gizemli bir şekilde öldü.
Il mourut mystérieusement à 91 ans, à bord du "Harem lll", son yacht.
- Gerçek Aşk, harika bir tekneydi.
Ça, c'était un yacht, le "Grand Amour"!
Şimdi nerede?
Où est ton yacht?