English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Y ] / Yagı

Yagı translate French

8,973 parallel translation
- Donmuş yağ şekeri ister misiniz?
une glace au beurre?
Sakın bana "kız kardeşi" misiniz diyerek yağ çekmeye kalkmayın.
Ne dites pas que je suis la soeur de Lauren.
- Yağ gibi kaydı.
- Subtil.
Yağ çekmeyi bırak çünkü artık o anlaşmanın bir parçası.
Fais avec, Peter, parce que c'est une part du marché.
Acaba yağ çeken kim?
Lequel de nous fout tout en l'air?
Motorun çalışması için yeterli seviyede şanzıman yağına ihtiyacı var.
Il faut respecter un ordre pour que le moteur est un niveau précis du liquide de transmission.
Yağını daha yeni değiştirmiştim.
Je viens juste de changer l'huile.
- Motor yağı mı?
Huile de moteur?
Aks yağı. Bayılırım.
J'adore ça.
Max tüylerim ürperdi. Kar yağıyor ve eldivenlerinde parmak yok.
Eh bien, il neige et ce sont des mitaines.
Yağ koyma.
pas de beurre.
Nasıl oldu da Kuvira için çalışan bir yağ çubuğuyla sevgili oldun acaba?
Comment tu t'es retrouvée à sortir avec le genre d'abruti qui bosse pour Kuvira?
- Bir çeşit yağ lekesi.
On dirait une tache de graisse.
Ya da, bir parça sosisli keserim ve balık yağıyla üstünü kaplarım.
Ou... ou je pourrais découper un bout de hot-dog et le recouvrir d'huile de poisson.
Onları lavanta yağında beklet!
Trempe-les dans l'huile de lavande.
Bazı bölgelerde sağanak yağışın yayılma tahmini kısa sürede yağışlı havaya dönmesiydi, şu anda orada soğuk hava toplanması görüyoruz.
Les chutes de neiges éparses dans certains endroits se sont rapidement transformés en pluie, accumulant le verglas que nous voyons dehors en ce moment.
Çünkü, kar yağıyor.
Parce qu'il.. il neige.
Muhtemelen çoğu çöplükte bulaşmıştır. Ama şimdiye dek iki parfüm bebek yağı, halı lifleri ve şampanyadan gelen votka ve nane likörü çıktı.
Accordant, que beaucoup ont pu transférer de la benne, mais jusqu'ici on a 2 parfums, de l'huile pour bébé, des fibres de tapis et des résidus de champagne, vodka et liqueur de menthe.
Bebek yağı.
De l'huile pour bébé.
Nick, Charlene kostümünün üzerinde bir miktar bebek yağı buldu.
Nick a trouvé une quantité infime d'huile pour bébé sur le costume de Charlene.
Yağ izi çok yardımcı olabilir.
Les traces d'huile pourraient être utiles.
Bebek yağı florasanı biyolojik olandan daha düşük bir frekanstadır. Bu yüzden ALS'yi 525 nanometreye ayarladım.
L'huile pour bébé est fluo à basse fréquence, donc j'ai réglé les ultra-violets à 525 nanomètres.
Cesedin olduğu yerde çok fazla yağ var.
Il y a beaucoup d'huile là où était le corps.
Yağ izi bu yöne doğru gidiyor.
Les traces d'huile vont par là.
Onu buraya getirerek ekmeğine yağ sürdüğünüzün farkındasınız değil mi?
Vous réalisez les enjeux de l'avoir ramené ici?
Yağmur yağıyordu, beni eve bırakmayı teklif etti.
Il pleuvait, et il a proposé de me ramener.
Çok fazla yağıyordu.
Il pleuvait des cordes.
- Korkarım hayır. Ona yakıt koydum, yağını değiştirdim...
J'ai déjà fait le plein d'essence, changer l'huile...
Gökten kan yağıyor,
Il pleut du sang.
# sizi ağaca dönüştürüp yağınızı kullanır # # fenerini yakabilmek için #
♪ Car si votre volonté commence à flancher ♪ ♪ Il vous changera en arbre à huile ♪
Görünüşe göre yağın tükeniyor, oduncu.
bûcheron.
Gördün mü? Bunlardan biraz yağ çıkartabiliriz, değil mi?
n'est-ce pas?
İçinde perklorik asit ve yağ bulunan el yapımı bombalar.
Engin explosif improvisé rempli avec de l'acide perchlorique et l'huile.
Asit, artlarında bırakmış olabilecekleri her tür DNA izini ortadan kaldırıyor yağ ise, tüm parmak izlerini siliyor.
L'acide détruit tout ADN qui pourrait avoir été laissé derrière, et l'huile compromet toutes les empreintes.
"Benim işlerim yarım kalmaz ya da yağ yığınlarının senin gibi."
"Refroidis-moi ce connard. Et qu'on ne puisse pas remonter à moi ou tu peux dire adieu au pognon."
Bir de sos. Hindinin yağından yapılan, kahverengi olan.
Et la sauce aux marrons, faite avec la graisse de cuisson de la dinde.
Servo direksiyonun yağı bitmiş, sıvısı.
La direction a perdu toute son huile.
Bir ters bir düz örülen köprüden tekrar geçtik ve kendimizi Jurassic Park setine benzeyen bir yerin yağışlı sezonunun ortasında bulduk.
On a donc fait demi-tour... et on s'est retrouvé dans la saison des pluies du plateau de tournage de Jurassic Parc.
Yok yağmur yağıyor.
Oh, non, il pleut.
Olmaz yağmur yağıyor.
On, non, il pleut.
Hayır, yağmur yağıyor.
Oh, non, il pleut.
Hız göstergesi, devir göstergesi, yağ basınç göstergesi, benzin göstergesi sıcaklık göstergesi, yol bilgisayarı. Hiçbiri çalışmıyor.
Mon aileron, le compteur, la jauge d'huile, celle d'essence, la jauge de température, le compteur, tous morts.
- Yağ basıncı ikaz ışığı, başka bir şey?
Le témoin de pression d'huile, quelque chose?
Kendime seksi bir antrenör buldum 25 kiloluk pizza yağını eritme yolunda.
Je me suis pris une coach sexy. Et j'étais bien motivé à perdre 23 kilos de pizzas en trop.
Yağ Kutusu, Teker, hepsi!
Oil Can, Wheels, tous!
Birkaç başarısız denemeden sonra kemik, taş ve yak yağından oluşan bir karışımdan... -... ilkel bir WABAC yapmayı başardım.
Après deux échecs, j'ai associé os, pierres et graisse de yak, et bâti un Chronomat rudimentaire.
- Yağmur yağıyordu.
- Il pleuvait.
- Bir haftadır yağmur yağıyordu.
Il a plu pendant une semaine!
Çeviri : Yağızhan Helvacı İyi seyirler...
CHAIR DE POULE
- Neft yağı kokusu mu?
De la térébenthine.
Jimmy'ye ulaşmak için bana yağ çekiyorsun.
Tu me fais de la lèche pour atteindre Jimmy.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]