Yapar translate French
45,516 parallel translation
Yaparım.
Je le ferai.
- Jessica ben yaparım diye düşünmüştüm.
Jessica, je pensais le faire.
O, Leonard'ın kamu avukatı bunu bizim için yapar.
C'est son commis d'office. Elle le fera pour nous.
İstediğini söyle ama o pisliği orada tutmak için ne gerekirse yaparım.
Dis-toi tout ce que tu veux, mais je vais tout faire pour garder ce salaud derrière les barreaux.
Seninle olmak başkasının çocuğunu büyütmek demekse o zaman öyle yaparım.
Si être avec toi signifie élever l'enfant d'un autre, alors je l'élèverai.
Senin için herşeyi yaparız.
On ferait tout pour vous.
Yatırım yapar adaletsizliğe, korkuya Ve uzun acılara
Qui investit dans l'injustice, la peur Et les souffrances
Çünkü o bir hayvan, hayvanlar her zaman böyle yapar.
Car c'est un animal, et que les animaux mordent toujours à l'appât.
Sonra da bize karşı parmak oynatmasına bile gerek kalmaz başkası onun için yapar.
Et il n'aura plus rien à faire car un autre s'en chargera pour lui.
Nathan Burns gibi bir pisliğe baskı yapabilecek tek kişi daha büyük bir pislik. Kendin söyledin William Sutter istediğini almak için her şeyi yapar.
Celui qui peut faire pression sur un connard comme lui est un plus gros connard, et tu l'as dit toi même, William Sutter ferait n'importe quoi pour obtenir ce qu'il veut.
Geldiğinde bu seni buradaki her mahkumun çıkış bileti yapar.
Une mise en examen va arriver très bientôt, cela fera de vous une chance de sortie pour tous ces détenus.
Tamam Mike yaparım.
D'accord Mike. Je vais faire en sorte que ça se fasse.
Dışarı çıktığında, benim paramla yine tenis oynar, pilatese gider, her şeyi yapar.
À sa sortie, elle rejouera au tennis, fera du Pilates, et toutes les choses que mon argent finance.
Bu beni ayda yürümeye hak sahibi yapar mı?
Je peux donc marcher sur la lune?
Onu geri almak için her şeyi yaparız.
On fera tout pour la ramener.
- Kim böyle bir şey yapar?
Qui ferait ça?
Yaparım ve yapacağım.
- Je peux et je le ferai.
Sadece iki şeyi iyi yapar, esrar ve...
Il n'est bon que pour deux choses, récolter de l'herbe et... prendre des photos.
Bana yardım edersen seni televizyona çıkarırım, ünlü yaparım.
Si tu m'aides, je te ferai passer à la télé. Je te rendrai célèbre.
En iyi kısımları aldıktan sonra kemik suyu yaparız.
Après avoir pris les meilleurs morceaux, on fait un bouillon d'os.
Rol yaparız!
On joue à faire semblant.
- O zaman anlaşma yaparız.
- On négociera avec lui.
Her zaman böyle yaparız.
On fait toujours ça.
Çocukları okuldan alır, Aptal Pazar Gününü yaparım. Ama sadece bugünlük, tamam mı?
J'emmène les enfants à l'école, je fais le truc de la crème glacée, mais juste pour aujourd'hui.
Başka kim yapar?
Qui le fera, sinon?
Kendisini düzeltti, çünkü benim adamım ne doğruysa onu yapar.
Il s'est auto-corrigé. Il est comme ça.
Bir adamı gizli saklı ve sinsi olması için eğitirsen, ne yapar?
Tu vois ça? Apprend à un gars à être sournois et qu'est ce qu'il fait?
Sen parayı bul, anlaşmayı ben yaparım.
Si tu as le fric, le deal sera fait.
Ben parayı bulurum sen beni silahlara götürürsün ve anlaşmayı ben yaparım.
J'aurai le fric. Tu m'amènes aux armes, et tout sera OK.
Ama anlaşmayı ben yaparım.
C'est moi qui fais les règles.
Ne kadar erken halledersem, o kadar erken bunu tekar yaparız.
Le plus tôt je m'y mets, le plus tôt on se refera ça.
Saçmalık, ben daha iyisini yaparım!
Ridicule! Ils devraient me confier la réalisation.
Birlikte yoga yaparız.
On fera du yoga ensemble.
Annem benim. Elbiseler yapar bana.
Ce costume que ma mère m'a fait...
Derdim ki,'Canım senin için her şeyi yaparım yeter ki bana opera dinletme lütfen.
Je dirai : "Chérie, je ferai tout pour toi..." mais épargne moi l'Opéra. "
Dünyadaki herkes hata yapar ben sadece doğru olanları arıyorum.
L'échec peut prendre plusieurs formes. Vous en êtes la preuve.
Birazını yapar belki.
Peut-être un peu.
" Tabii ki yapar. O deli. Kesinlikle keçileri kaçirmis.
Normal, elle est complètement folle.
Ne yapar?
Que faire?
O zaman rakibim haberi benden önce yapar, haber atlatamamis olurum.
Mon rival serait déjà arrivé avant moi, et j'aurais raté un scoop.
Onu bu farazi duruşmaya çağıracaksam bunu size bir iyilik olarak yaparım efendim.
Si je l'appelle dans cette audience hypothétique, je vous ferais une faveur.
Ve sana söylemiştim, hayatta kalmak için her şeyi yaparım ben.
Et je te l'ai dit, je ferai tout ce qu'il faut pour survivre.
- Kim yapar ki bunu?
- Qui ferait ça? - Elle.
Bu seni sadece şanslı biri yapar.
Ça te rend chanceux.
Bu gezegendeki erkekler böyle yapar.
C'est un truc que les garçons de cette planète font.
Lütfen. Sadece merhaba de lütfen, sonra ne istersen yaparım.
Dis juste salut, s'il te plaît, et je ferai tout ce que tu voudras.
Mike, benim için bir araştırma yapar mısın?
Mike, tu peux faire une recherche pour moi?
Senin için, yaparım.
Pour toi, je le peux.
- Ben yaparım sen dokunma.
Je m'en occupe, n'y touchez pas.
Elimden geleni yaparım.
Je ferai de mon mieux.
- Bir nevi yapar.
- Si en quelque sorte.
yaparım 315
yaparsın 77
yaparız 42
yapardım 36
yapar mısın 115
yaparlar 18
yapar mısınız 17
yapar mıydın 17
yaparsın 77
yaparız 42
yapardım 36
yapar mısın 115
yaparlar 18
yapar mısınız 17
yapar mıydın 17