Yapmıyorum translate French
5,635 parallel translation
Artık karaborsa işleri yapmıyorum.
Je ne veux pas de contrebande.
Aslında şaka yapmıyorum.
En fait, non.
Evet, şey, ben, senin istediğini yapmıyorum.
Je viens juste de te dire de ne pas le faire. Je ne fais pas ce que tu veux.
- Hayır, yapmıyorum.
Non, je ne plaisante pas.
- Bedenimi almaktan bahsediyorsan şansına küs. Bunu artık yapmıyorum.
Si vous parlez d'une possession, vous êtes hors de chance.
Senin için yapmıyorum.
Je ne le fais pas pour toi.
Yok dostum, ben aslında espri yapmıyorum, anladın mı?
Je ne fais pas vraiment de blagues, tu vois ce que je veux dire?
- Şaka yapmıyorum.
- Je ne rigole pas.
Şaka yapmıyorum, baba.
Ha. Ce n'est pas une blague, papa.
- Blöf yapmıyorum.
- Je ne suis pas entrain de mentir.
- Şaka yapmıyorum problemimiz var.
- Sans blague! - Les gars!
- Blöf yapmıyorum.
- Je ne bluffe pas.
Senin gibi korkup u dönüşü yapmıyorum anladın mı?
Au moins je capitule pas comme toi!
Sanmıyorum... Bugün hiçbir şey yapmıyorum, o yüzden... Olur.
Vous savez, je ne pense pas... faire quelque chose aujourd'hui, alors... bien sûr.
Ama ben yapmıyorum.
Mais pas moi.
Ben de hiçbir şey yapmıyorum, değil mi?
Ouais. Je ne fais rien, non?
Ben rol yapmıyorum ki.
Je ne fais pas semblant.
Sadece Vogue için parti organizasyonu yapmıyorum.
Tu sais je ne fais pas que des soirées pour Vogue.
- Bunu yapmıyorum dostum.
Je fais pas ça, meuf.
- Ben bunu kendi evimde yapmıyorum.
Je fais pas ça chez moi.
Bunu şu an yapmıyorum.
Je ne vais pas faire ça maintenant.
Bunu yapmıyorum.
Je ne vais pas faire ça.
Aslında hayalini kurduğum şeyi yapmıyorum ama gene de idare ediyoruz.
Et bien, ce n'est pas ce que je rêvais de faire, mais c'est quand même cool.
Böyle bir şey yapmıyorum.
Je ne fais pas ça.
Dinle DeAngelis, ben pazarlık yapmıyorum.
Écoute, DeAngelis, ce n'est pas une négociation.
Yapmıyorum Andrew.
Je ne bluffe pas, Andrew.
Şaka yapmıyorum.
Je ne plaisante pas.
- Şaka yapmıyorum.
- Je ne plaisante pas.
- Baskı yapmıyorum, ama eğer... - April!
Pas de pression, mais si tu pouvais...
- Şaka yapmıyorum Betty.
Ce n'est pas une blague, Betty.
- Bunu senin için yapmıyorum.
- Je ne le fais pas pour toi.
Kendim için de yapmıyorum.
Je ne le fais même pas pour moi.
Ben burada hayır yapmıyorum, iş yönetiyorum!
Ici on dirige une entreprise... Ce n'est pas une œuvre de bienfaisance...
Bebeğim, şaka yapmıyorum.
Bébé, je ne plaisante pas.
Şaka yapmıyorum.
C'est pas une plaisanterie.
Duygu sömürüsü yapmıyorum.
Mais non!
- Dama oldum dedim. - Şaka yapmıyorum bunak.
Je ne plaisante pas, vieillard.
Öyle bir şey yapmıyorum.
Je n'essaye pas de te mettre dans quoi que ce soit.
Hayır, şaka falan yapmıyorum.
Ce n'est pas une blague.
Sen bir Hollandalıyı, İsveçliyle karıştırdığında ben böyle yapmıyorum ama.
Oh, bordel, je m'énerve pas à chaque fois que tu prend un allemand pour un suédois! A chaque fois que c'est arrivé!
Şaka yapmıyorum.
C'est pas drôle.
- Savunma yapmıyorum. - Güzel.
Je suis pas agressif.
Kakamı yapmıyorum, seni kuş beyinli.
- Je ne défèque pas, imbécile.
- Hayır yapmıyorum.
- Et bien là, je plaisante pas.
Şaka yapmıyorum.
Je plaisante pas.
Benim dünyamda, kamp yapmış sayılıyorum.
Dans mon monde, c'est considéré comme du camping.
- Doğru yapmıyorum gibi geliyor. - Hata yapıyorsun.
Tu fais des erreurs.
Ya da yeteri kadar yapmıyorum.
Ou pas assez.
İnanmıyorum, yapmış olamazsın!
Mon Dieu, t'as pas fait ça?
İnanmıyorum, yapmış olamazsın!
C'est pas vrai, tu l'as fait!
Ya da yapmıyorum!
Presque!