Yapımcı translate French
3,561 parallel translation
- Yapımcılığını Rand'ler yapıyor dedin, değil mi?
Tu dis que ce sont les Rand qui produisent? Eileen Rand.
Temsilcileri bir dakika sonra bu telefondan arayacak ve eğer Rebecca'yı bağlarsak, müşterek yapımcı unvanı istiyorum.
Ses agents vont t'appeler sur ce téléphone dans une minute, et si nous l'avons, je veux un crédit de coproduction.
Yapımcılık sadece oyuncu bulmak değildir, Ellis.
Tu sais Ellis, il y a plus à la production que juste le casting.
Eğer Rebecca Duvall'ı bağlarsak, müşterek yapımcı unvanı istiyorum.
Si on obtient Rebecca Duvall, je veux être co-producteur.
Müşterek yapımcı unvanı mı istiyorsun?
Tu veux être co-producteur?
Yapımcı ile.
Avec le producteur
Ben bir yapımcıyım.
Je suis un producteur.
Porno film yapımcıları yardım organizatörleriyle bile tanışabilir.
Comme le tournage d'un film pour adulte dans une œuvre de charité.
Yapımcının kendini intihar etmesine yol açan bir RKO gişe başarısızlığı.
de la R.K.O., qui fit un flop au box office et poussa son producteur au suicide.
- Uygulayıcı yapımcı.
! Producteur Exécutif.
Uygulayıcı yapımcı mı?
Producteur exécutif? !
Ve ISIS kankaların beni kaçırdığını öğrenip kurtarmaya geldiklerinde hepsini uygulayıcı yapımcı yapacağım.
Et lorsque tous vos amis d'ISIS viendront me délivrer, je leur donnerai à tous des postes de PE.
- En son tanıştığım adam TV yapımcısı olduğunu söylemişti.
Le dernier type m'a dit qu'il était producteur.
Ve şimdi Discovery Channel Oskar ödüllü film yapımcısı bayan Akira Rai var..
Et maintenant voici la réalisatrice primée aux Oscars!
Jenna yapımcısına videodan bahsetmiş bile.
Jenna a déjà parlé à son producteur de la vidéo du tueur de chats.
- Kendisi bir film yapımcısıdır.
C'est une productrice de film
Ünlü bir Hollywood film yapımcısı.
Oh, mon dieu, c'est une énorme productrice de film à Hollywood.
Gerçek bir Hollywood yapımcısıyla yemek yiyeceğiz.
Nous allons diner avec une productrice hollywoodienne.
Geçen seneki favori filmlerimden ikisinin yapımcısı sizmişsiniz.
Vous avez produit deux de mes films préférés l'an passé.
Bir keresinde balkonunda yeni yapımcısıyla kontrat imzalamıştı.
Il a une fois renégocié un contrat d'enregistrement en pendant par les pieds un cadre exécutif à un balcon.
Böylece o fikirle geldiler, The Matrix denen yapımcıyla bağlantısını yapması için.
C'est alors qu'ils ont eu l'idée de la présenter aux producteurs nommés The Matrix.
Akıllı yapımcılar sonunda bir grup oldu.
Les producteurs de génie forment enfin un groupe.
Bu nedenle mi, kar arabasının yapımcılarını, "Snow Plain" i dava ediyorsunuz?
Et c'est pour ça que vous poursuivez Snow Plain, le fabriquant de votre motoneige?
Saat 9 ve yapımcınız mevcut bulunmadığına göre ben başlayayım.
Mesdames et Messieurs, puisqu il est 9 heures, et en l'absence de votre producteur, je vais commencer.
O mükemmel bir yapımcı.
C'est une brillante productrice.
- Hayır. Yapımcısı.
Sa productrice.
Yapımcınız çoktan peşimi bırakmayacağını söyledi.
Votre productrice m'a déjà dit qu'elle me pourchasserait
Biliyor musun, yapımcıları bana telefon edip beni akşam yemeğine davet etti.
Tu sais que son producteur m'a appelée et m'a invitée à dîner?
"Biraz önce yapımcım tarafından elime bazı fotoğraflar geçmiş durumda."
Je viens de recevoir des photos par ma productrice.
Yapımcı o lafın ilham verici olduğunu söyledi.
C'était une création artistique.
Jerry Hartfield,'Grave Encounters'ın yapımcısı.
Jerry Hartfield, il a été le producteur de "Grave Encounters"!
Sen benim yapımcımsın, Sana orada ihtiyacım var.
Tu es mon producteur, J'ai besoin de toi là-bas.
Yapımcılar gösteri günü stüdyoyu terk etmemizden pek hoşlanmazlar.
La prod n'aime pas qu'on s'absente.
Dedektif Beckett, ben Dansın Gecesinin ortak yaratıcısı ve yapımcı.
Je suis le créateur et producteur de "La Nuit de la Danse".
Yarışmacılar yapımcılar tarafından rahatça konuşması için cesaretlendiriliyor.
Les candidats sont encouragés à s'exprimer librement.
Belgesellerin dönüm noktası 2009'da, film yapımcısı Ken Burns ulusal park sistemlerinin Amerika'nın en iyi fikri olduğunu keşfetti.
Dans son documentaire de 2009, Ken Burns fait l'apologie du système des parcs américain. Bien plus brève.
Sadece bu sene 400'den fazla porno filmde oynadım ve yapımcılığını yaptım. - Whoo!
Cette année, j'ai produit et joué dans plus de 400 films pour adultes.
Bir arkadaşım var. Büyük bir yerel haber yapımcısı. Kim olduğunu söyleyemem ama öğrensen aklını yitirirsin.
Eh bien, j'ai un pote qui est un grand producteur de journaux TV, et je ne peux pas te dire son nom, mais tu n'en reviendrais pas.
Yapımcılar Erin'in ekipteki diğer insanlarla nasıl iletişim kurduğunu görmek isteyeceklerdir.
Ce que les producteurs vont vouloir voir, c'est les relations entre Erin et les autres personnes - de l'équipe télé.
Profesyonel bir stüdyoda müzik yapımcısı, Nikki Anders ile çalışacaklar.
Ils enregistreront dans un studio professionnel avec la coach vocale, Nikki Anders
- Müşterek yapımcı.
Co-produire.
Yapımcı benim. İçeri giriyorum.
Je produis ce truc, j'y vais.
Ben yapımcıyım.
Je suis le producteur.
Aklım gelişime yardımcı olacak geri dönüşümlü organik tahtadan yapılmış logo al ama kalbim oyuncak bebek diyor.
Ma tête me dit "prends les plots éducatifs en bois bio recyclé", mais mon cœur me dit "prends la poupée-princesse"!
Gerçek bir değişim ortaya çıkarmasına yardımcı olması, ve sonra aniden, Ben yaklaşık bir gösteri yapıyorum ünlü bebek isimleri.
Pour aider à susciter un vrai changement, et puis soudain, je fais une émission sur les prénoms des bébés de célébrités.
Daha doğrusu, inbotlarla ilişkisi olan insanlara ayrımcılık yapılması.
Ou plutôt, la discrimination de personnes en couple avec des hubots.
Ayrımcılık yapıyor gibi gözükmemek adına, biraz daha heyecan gösterebilirsiniz.
Pour ne pas faire de favoritisme, vous pourriez être plus emballés.
Fotoğraf kabini ayrımcılık yapıyor.
Regarde ça. C'est de la discrimination de photomaton.
Roxanne, ben atlatmana yardımcı olmak için sana bir iyilik yapıyordum.
Roxanne, j'étais juste en train d'essayé de te faire une faveur en te remettant en selle.
- Yardımcı merkezde hız kontrolü yapıyor.
Branch est à un contrôle de vitesse dans les basses-terres.
- Araştırdım bu Levi Giggs. - Bana bir iyilik yap, Yardımcı.
On m'a dit que Levi Giggs me dois une faveur, Branch.