Yasadığı translate French
18,358 parallel translation
Çünkü onlar babamdan gelen mesajlardı, onun yaşadığını hatırlatan.
Car c'était des messages de mon père, me rappelant qu'il était en vie.
Sizi inanılmaz yapan şey hepimizin yaşadığı bu komanın dışına çıkmış olmanız.
Ce qui vous rend exceptionnels, c'est que vous ayez quitté... ce coma... dans lequel nous vivons tous.
Sana son yaşadığın ÖYD hakkında sorular soracağım.
Je vais te poser quelques questions sur ta récente EMI.
Çocukken yaşadığın bir ÖYD sonucunda mı kör oldun?
Es-tu devenue aveugle suite à une EMI dans ton enfance?
Homer'ın yaşadığını biliyoruz çünkü OA onu bulmak istiyor.
On sait qu'Homer est en vie, parce qu'AO veut le retrouver.
Çünkü uzun süre tutsak olduktan sonra özgürlüğün ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu anlamak zor, seçeneğin olduğunu kavramak zor, eyleme geçebileceğini, yıllardır yeraltında yaşadığın için güneşin ne kadar inanılmaz geldiğini.
Parce qu'il est difficile de comprendre combien la liberté est perturbante quand on a été prisonnier aussi longtemps, combien il est dur de saisir qu'on a le choix, qu'on peut agir, combien le Soleil est inimaginable quand on a vécu des années sous terre.
Yaşadığınız o tepedeki büyük kapılı evi.
Tu nous as parlé de ta maison sur la colline, fermée par un portail.
Yaşadığı her şeyin.
Tout ce qu'elle a vécu.
Neler yaşadığını hayal bile edemem evlat.
Je sais ce que tu as enduré.
Hayatını yaşadığı için ufakları ezmeye çalışırlar.
Ils essaient d'écraser un gars juste parce qu'il veut vivre sa vie.
Kardeşim seni hep hoşgörürdü ve hoş olmayan şeyler yaşadığını biliyorum ama ben hiç kibarlığımdan vazgeçmedim.
Mon frère te trouvait des prétextes. Je sais que tu as survécu à des épreuves. Mais j'ai toujours été polie avec toi.
Neler yaşadığını biliyorum.
Je sais ce que tu traverses.
Neler yaşadığını anlıyorum.
Je comprends ce qu'il t'arrive,
- İyi. Kandır beni. Yaşadığım sürece kandır.
Mens-moi, si ça te chante!
Edwin Bayan Carter'la yaşadıklarını bana anlatırken karşılaştığı tehlikelerden bahsetmek istemiyordu.
Quand Edwin m'a parlé de ses précédents exploits avec Miss Carter, il ne voulait pas que je sache à quels dangers il s'exposait.
Annen zorluklar yaşadığından bahsetti. Ne?
Ta mère m'a dit que tu as eu des moments difficiles?
Bu acıyı hak ettiğini düşünüyorsun. Annen veya Finn için ya da yaşadığın her şey için taşıman gereken bir yük olduğunu düşünüyorsun.
Tu penses mériter cette douleur, que c'est ta croix à porter pour ta mère ou Finn, pour tout ce que t'as traversé.
Sen yaşadığın müddetçe Lexa işini yapmayacak.
Lexa ne sera jamais capable d'exécuter son devoir
Babam yaşadığı sürece onun yanında oldun.
Tu as toujours été aux côtés de mon père tout au long de sa vie.
Gideon'a göre terör örgütlerinin yasadışı silah satın aldığı büyük bir açık arttırma yapılıyor.
Selon Gideon, il y a un regroupement de terroristes et marginaux qui veulent acheter des armes illégales.
Yaşadığı için üzgün müsün?
Ca n'a pas l'air de te réjouir.
Ayrıca, şimdiye kadar yaşadığım en iyi ilişki şapkamlaydı.
En plus l'unique bonne relation que j'ai eu était celle avec mon chapeau.
Bunu uydurdum çünkü yaşadığım hayattan utanıyordum.
J'ai dit ça car j'avais honte de ma vie.
Şu an yaşadığım hayattan memnunum.
J'aime bien la direction que prend la mienne.
Butch'la ilişki yaşadığını düşünürsek, Dr. Ron'un da bildiğini sanmıyorum.
Le Dr Ron non plus, apparemment, vu qu'il avait une liaison passionnée avec Butch.
Burada birinin yaşadığından haberim yoktu.
Je croyais être seul ici.
Aman Tanrım, şu arabada yaşadığım günler kadar mutluyum.
Oh mon dieu. Comme à la grande époque où je vivais dans une voiture.
Sadece yaşadığım yer.
- C'est pas chez moi, c'est un toit.
Çatışma konusunda zorluk yaşadığımız olmadı hiç.
La confrontation n'a jamais été l'un de nos problèmes.
Yaşadığımız onca şeyden sonra sebebini söylemeden bu kapıdan çekip gidemezsin.
Non. Après ce qu'on a traversé, tu partiras pas sans me donner une raison.
Yaşadığımız yerde kalmaya devam edeceksek 4 en fazla 5 senede tüm paramız biter.
On aurait quatre, cinq ans de confort avant que l'argent ne s'épuise. Non.
İnsanlar valiliğin altından kalkabileceğinden emin değiller yani yaşadığınız onca şeyden sonra.
Les gens se demandent si elle peut être gouverneur. Tu sais, étant donné ce que vous traversez.
Gecede 20,000 dinleyicisi var. DC'nin hemen dışında yaşadığını düşünüyoruz.
20 000 auditeurs le suivent tous les soirs et on suppose qu'il habite en dehors de Washington.
Ha! Evet. Yaşadığın yeri biliyoruz.
Au fait, on sait où t'habites.
Thorncroft'un, çok sevilen şovu bittikten sonra kariyerinde uzun, sessiz bir dönem yaşadığı için ağır sinir bozukluğu yaşamış olabileceği kabul ediliyor.
Il est fort probable que Thorncroft ait souffert d'une profonde dépression suite à la fin de sa carrière après l'arrêt de sa série à succès.
Doğru mu? Yaşadığımız onca şeyden sonra?
Est-ce vrai, après tout ce qu'on a traversé?
Şöyle diyelim, sen tacize uğradığında... moralinde büyük bir düşüş yaşadın.
Disons que quand tu as été violée, tu as connu une sérieuse déprime.
Neler yaşadığını tanrı bilir.
Avec ce qu'elle a traversé.
Tüm bunları yaşadığın için çok üzgünüm.
Je suis tellement désolé que tu doives traverser ça.
Baba, annem ve Lisa'nın yaşadıklarını gördükten sonra ilişkimiz psikolojik değil de fiziksel istismara dayandığı için mutluyum.
Papa, après avoir Maman et Lisa y aller, je suis ravi que notre relation se limite à des abus physiques, et non psychologiques.
Kafa Sallayan Robot bunları yaşadığın için çok üzgün.
Le robot est désolé que tu aies dû traverser ça.
Tamam, ama hayal edin.. İki boyutlu bir varoluşta yaşadığımızı hayal edin. Dümdüz olurdu.
Mais imaginez... que nous vivions dans un espace à deux dimensions... plate, comme cette feuille de papier.
O yaşadığı müddetçe de umut yaşar.
Tant qu'il vit, l'espoir vit aussi.
Bir sikke bile az olsa nerede yaşadığını biliyorum nasıl olsa.
Et s'il manque ne serait-ce qu'un sou, je sais où vous vivez.
Kimse onun yaşadığını yaşamasın diye.
Pour éviter que sa tragédie ne se répéte.
Sara hayata geri döndüğünde cehennemi yaşadı resmen. Ben de Sara'nın insan tarafını Lazarus Çukuru'nun karanlığından kurtarabileceğini umuyordum.
Sara a vécu l'enfer quand elle a été ressuscitée, et j'espérais que vous seriez en mesure de... amadouer son coté humain de l'obscurité du Puits de Lazare.
Avery, benim yaşadığım ufak sorun neyin gerçek olduğunu bilmemem.
- Mon problème, Avery, c'est que je ne sais plus ce qui est vrai.
Hayatım, böyle bir şey yaşadığında neden beni aramadın?
Chérie, pourquoi tu m'as pas appelée si tu traversais quelque chose?
Birkaç köle komşu köyden kaçıp yaşadığımız yere yaklaşmışlar.
Quelques esclaves s'étaient échappés d'un village voisin du nôtre.
İmkansızı yaşadığımızı bence söyleyebiliriz.
Je crois que nous pouvons dire que nous vivons l'impossible.
Tanrı'nın ölümsüz celalinin içimde yaşadığını hepimizin içinde yaşadığını söyledim.
Que la flamme immortelle de Dieu brûle en moi et en chacun de nous.