Yatık translate French
2,796 parallel translation
Annemi de oraya yatırmıştık ; çabucak toparlanmıştı.
Une fois on a mis ma mère là-bas, elle est vite revenue.
Eşini bacağı kırık veya çiçek çıkardı diye hasteneye yatıran adamı kimse ayıplamaz.
Personne ne reproche à un homme d'hospitaliser sa femme si elle a une jambe cassée ou la variole.
Yatırımını telafi etmen için on yıllık zaiyatsız hasat ve bu sürede de rakiplerinin gelişmemesi lâzım.
Pour recouvrer votre investissement, il faudra dix ans de bonnes récoltes et que vos concurrents stagnent.
Git yat, ufaklık.
Va te coucher, bonhomme.
Kızgındı çünkü yanlış bir yatırım kurbanıydı.
Un mauvais investissement lui a fait perdre la tête.
kızgındı, çünkü yanlış yatırım yapmıştı. Görüyorsunuz...
Elle était juste bouleversée.
Evet ama can alıcı nokta Anders'in, kızın babasıyla aynı yatakta yatıp, ona bakması ve soğukkanlılıkla ; "Sakin ol, bu bir düş." demesi.
Dans le lit... Ce qui est drôle, c'est qu'Anders est là, dans le lit, nez à nez avec le père de Mirjam. Et Anders dit, plein d'esprit comme toujours :
Sadık hizmetkârın Pedro Luis'i sonsuza kadar huzur içinde yatır ve ebedi ışığını onun üzerinden ayırma.
Seigneur, accorde le repos éternel à ton fidèle serviteur, Pedro Luis. Que la lumière éternelle brille sur lui.
Tamam, çok büyük bir yatırım şirketinde çalışıyorum fakat şu ana kadar daire zamanına geç kalıp kızımın anaokulu öğretmenine yakalanmaktan korktuğum kadar korkmadığımı söyleyebilirim.
Bon, disons que je travaille pour une importante société de placements. Pourtant, rien ne m'effraie plus que de me faire attraper par la prof de maternelle de ma fille quand nous sommes en retard pour l'accueil.
Dick Fuld, 39 yıllık Lehman emektarı ve Wall Street'teki büyük yatırım bankaları arasında ki en uzun süreli CEO, firmasını bir başka krizden daha çıkarmaya çalışıyor.
Dick Fuld, 39 ans, un vétéran de Lehman et le plus ancien PDG en poste dans une grande banque de Wall Street, a sauvé la firme de la faillite lors d'autres crises,
Şimdiye kadar sermayesini artıramadı buna karşın bütün rakipleri şimdiye kadar artırımı gerçekleştirdiler ve şimdi yatırım fonu müdürü David Einhorn halka açık bir biçimde firmasının rakamlarının doğruluğunu sorguluyor.
Il n'a pas réussi à lever de nouveaux capitaux contrairement à presque tous ses rivaux. HENRY PAULSON SECRÉTAIRE AU TRÉSOR EX
Şu ana kadar sadece bir yatırım bankasını yaktık ;
Ah oui?
Yüzlerce milyar dolarlık yatırımımız var.
On a des centaines de milliards investis.
Ellerinde 30 Milyar dolarlık yatırım var.
Ils l'ont coté 30 milliards.
Bankanın muhtemel kayıpları böylece kayıtlardan çıkıyordu yani daha çok yatırım yapabildiler, daha çok para kazandılar.
Les banques assurent leur potentiel de perte pour évacuer le risque de leur comptabilité afin d'investir plus et gagner plus d'argent.
Yat-sen, heryerde seni aradık.
- On vous a cherché partout.
Ama değer verdiğin birine nasıl "bu arada bir kız arkadaşım var" ve komada yatıyor diyebilirsin ki?
Mais comment faire face à un être cher et lui dire : "au fait, j'ai une petite amie. " Et elle est dans le coma. "?
Kristi, yat artık.
Couche-toi, Kristi.
Haydi, tatlım. Büyükannenizle çıkın ve yatın.
Enlevez tout ça.
Kredi borcu takasları ve tüketici borcuna karşılık teminatlı borç yükümlülüklerinden,... neredeyse tüm Avrupa ekonomisini çökertmiş olan yatırım bankası Goldman Sachs ve Yunanistan arasındaki hileli anlaşma gibi tüm ülkelerin borçlarını maskelemek için kullanılan karmaşık ve uydurma projelere kadar her şeyi alıp satıyorlar.
Depuis les dérivés sur évènements de crédit et obligations adossés à des actifs pour la dette des consommateurs, jusqu'aux mécanismes complexes de dérivés utilisés pour masquer la dette de pays entiers, telle que la collusion entre la banque d'investissement Goldman Sachs et la Grèce qui a presque détruit la totalité de l'économie Européenne.
Yeni çözümler sadece kar Mekanizması yoluyla uygulanabilir. İnsanlar yenilenebilir enerjiye yatırım yapmıyorlar çünkü yenilenebilir enerjide, ne kısa, ne de uzun vadede para yoktur.
Comme les nouvelles solutions ne peuvent seulement qu'être appliquées à travers le mécanisme du profit, les gens n'investissent pas dans les énergies renouvelables car il n'y a pas d'argent à se faire à court ou à long terme.
Suçlulara yaptığımız yatırımın karşılığını aldık gibi duruyor.
Notre investissement criminel a fini par payer.
Hepimiz yatırdık. Bize % 14 veriyordu.
Comme tout le monde.
Ama biz onu geri şirkete yatırdık.
On a tout investi dans sa société.
Şirin, sevimli, kızlar ona bayılıyor ve yerde yatıyor
Il est mignon, il plaît aux filles et il va dormir par terre.
Saat sabah üç civarı geri geldik. Bir de baktık, koridorda çırılçıplak yatıyor.
On rentre à 3 heures du matin, et on le trouve dans le couloir complètement nu...
Beni yemyeşil çayırlarda yatırır sakin suların kıyısına götürür ve içimi tazeler.
Il m'a conduit dans des verts pâturages, et m'a mené vers l'eau claire où il a restauré mon âme.
Sizi programa aldık. Toparlanmanız için de sizi bir süre yatırmamız gerekiyor.
Vu les résultats il faut que vous vous fassiez soigner.
onu yatağa yatırdık
On l'avait mise au lit.
6 aylık süre için çocuğumuza tekrardan yatırım yapsak nasıl olur?
Garde-les et rajoute les 6 prochaines pensions alimentaires. Attends.
Ya da benim arkadaşımın büyük lanet yatını alırız ve biraz açık denizde balık avlarız.
Ou on peut prendre l'énorme bateau de mon ami pour pêcher en mer.
- Yatı kaçırdık.
- Je le savais.
Sophie, düğünümüzden önceki geceyi aklına getir hani hamakta uzanmıştık öylece yatıp, sallanıyorduk, kendimizden geçmiştik...
Tu te souviens la nuit, la veille de notre mariage, dehors dans le hamac, On était allongés, on se balançait...
Tanıdık geliyor çünkü büyük yatırım fonu ailelerinde biri.
C'est une grande famille à la tête d'un fonds spéculatif.
Milyon dolarlık yatırımımı çalışkan olmayan birinin üzerine yatıramazdım.
Je ne vais pas confier mon investissement multi-millionnaire à n'importe qui sans les précautions d'usage.
- Herhangi bir kızgın yatırımcı var mı?
Des mécontents?
İnsan merak ediyor bu kızların kararının kökeninde kriz yatıyor olabilir mi?
Alors aujourd'hui, on s'interroge : cette crise serait-elle à l'origine de la décision de ces filles?
Bazı kızlar oğlanlarla yatıyor ya da ot içiyor.
Certaines couchent comme d'autres fument.
50.000 $'lık havale Ryker'ın hesabına girmeden Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden yatırılmış.
Les 50 000 $ sont passés par les Émirats arabes unis avant de finir sur le compte de Ryker.
Bir yıl falan çıktık. Bir gece yatıyorduk ve birden bire, götüme parmağını sokuverdi.
On sortait ensemble depuis un an et un soir alors qu'on était au lit, elle me fout un doigt dans le cul.
Karanlık Yolcu'm yüzünden orada yatıyorsan sana söz veriyorum, Karanlık Yolcu'm bunu telafi edecektir.
Si c'est à cause de mon passager noir que tu es étendu là je te promets que mon passager noir rétablira l'ordre des choses.
Şöyle düşünüyordum, bu eve 400 bine yakın para yatırdım ve köpeğimiz ki harikadır, mortgage'a hiç katkıda bulunmadı. Ama yine de buradan girip çıkıyor.
Je me disais, j'ai mis 400 000 £ dans cette maison, mais le chien, qui a lui très peu contribué, peut aller et venir à sa guise.
Çünkü bak kız kızayız şurada bir de C-130 var bence eskiden KGB lideri Nikolai Jakov'la yatıyordu.
Juste entre vous, moi et le C-130, Mesdames, je pense qu'elle sautait Nikolai Jakov, le chef du KGB.
Üç genç kızı öldürmekten ömür boyu hapis yatıyordu.
Il purgeait une condamnation à perpétuité pour le meurtre de 3 jeunes filles.
Kıpırdama! Kıpırdama! Yat!
Pas un geste!
Kharun'da savaş çıkmasının ardından orada milyarlık yatırımları olan Crohne Başbakanla gizlice görüşüyor.
Crohne rencontre secrètement le Premier ministre tandis que la guerre s'intensifie au Kharun, un pays où il a investi des milliards.
Kız oraya yatıp iki ay terapi görecek sonunda da üç haftalık bir süreç var bu süreçte kademeli olarak taburcu edilip evine dönecek.
La jeune patiente s'installe à Liseholm pendant deux mois pour suivre une thérapie intensive qui se termine par trois semaines de sevrage progressif, avec de plus en plus de retours à la maison.
"Başbakan sıradan insanların sağlık sigortası vergi indiriminden yararlanmalarını engellemek istiyor ama kendi kızını pahalı bir özel hastaneye yatırıyor."
" Alors que le Premier ministre s'apprête à supprimer l'abattement fiscal qui permettait à monsieur tout le monde de souscrire une assurance privée, elle installe sa fille dans l'hôpital privé le plus cher du Danemark et dépense
Lars Hesselboe, Birgitte Nyborg'un kızını özel bir hastaneye yatırması sizce ikiyüzlülük mü?
Lars Hesselboe, est-ce hypocrite de la part de Birgitte Nyborg d'avoir choisi un hôpital privé pour sa propre fille?
Kızın hasta, onu özel bir hastaneye yatırmaya mecburdun.
Tu dois avouer sans te dérober. Ta fille est malade et ton seul moyen de l'aider était de la mettre dans un hôpital privé.
- Neden bahsediyorsun? - Hadi, Gervich yatırımcılık.
Si, Gervich investissements.