Yazmıyorum translate French
220 parallel translation
- Mesaj yazmıyorum. Sienna Miller'in göğüslerinin fotoğraflarına bakıyorum.
Je n'écris pas, je cherche des photos des seins de Sienna Miller.
- Artık yazmıyorum.
Je ne lui écris plus.
O artık bana yazmıyor, ben de ona yazmıyorum normal olarak.
Elle ne m'écrit plus, donc moi non plus.
Ama unuttuğum bir şey var. Artık eve yazmıyorum.
J'avais oublié que je n'écris plus chez moi.
Aslında ben... şu aralar bir şey yazmıyorum...
- Je n'écris rien de précis...
- Hatta artık hiç yazmıyorum.
- En fait, je n'écris plus.
Mektup yazmıyorum. Kendimi tanıtma fırsatı bulabilmek için karalama yapıyordum.
Je n'ai rien à écrire, j'attends juste l'occasion de me présenter.
Sana da az reçete yazmıyorum, Marion.
Je vous en prescris aussi, des médicaments, chaque année.
Bunu garanti edemem. Görev çizelgesini ben yazmıyorum.
Le tableau de service est déjà établi.
Ama ben sizin kadar sık yazmıyorum.
Je n'écris pas autant que vous.
Sürtüklük suçlarınızı yazmıyorum.
Je n'ai pas déposé les accusations de vagabondage.
Tamam, kısa dönem için yazmıyorum.
Je me fous d'avoir du succès à retardement!
Şimdi yemek yiyemiyorum, uyuyamıyorum, hevesim yok. Karıma yazmıyorum.
Je n'ai plus faim, plus sommeil, je n'écris plus à ma femme.
Reçeteyi ben yazmıyorum.
J'écris pas ces conneries.
Farklı bir dilde yazmıyorum.
C'est de l'anglais.
Tabii ki sürekli yazmıyorum, bazen şehirde alışveriş de yapıyorum.
Assurément je n'écris pas continuellement, j'ai aussi beaucoup d'achats à faire en ville.
Yıllardır yazmıyorum.
Ça fait des années | que j'ai pas écrit.
Size yazmıyorum ve sizle iletişim kurmuyorum diye beni her zaman suçluyor olmanıza rağmen işte size acele bir mektup.
Voilà que vous allez donc recevoir bien vite une lettre alors que vous me reprochez toujours de ne jamais écrire ni de donner de nouvelles.
Şirketi sevmezsem işi bırakıyorum ve özgeçmişime de yazmıyorum.
Si j'aime pas la boîte, je m'en vais sans falsifier mon CV.
Ben skeç yazmıyorum.
J'en écris pas.
Bu doğru değil! Hiçbirini ben yazmıyorum!
Ce n'est pas vrai!
Senin kadar önemli kitap okumadım. ve göründüğü gibi olmayan hileli şiirler yazmıyorum.
Je lis peut-être pas autant que toi, mais au moins, j'écris pas des poèmes à double sens.
Görevine bağlı bir adam olmasına rağmen başkan orta doğu ya da terörizm hakkında........ hiçbir şey bilmiyor. Elindeki kartları ben yazmıyorum.
Eh bien, sans vouloir lui manquer de respect, à part ce que je lui écris, il ne connait foutre rien au terrorisme et au Moyen Orient.
Çizemem, çünkü yazmıyorum, kaydediyorum...
Je peux pas, j'enregistre
Sevgili Rubin, biliyorum, mektup yazmayın demiştin. O yüzden yazmıyorum. Sadece sana iki şey gönderiyorum.
Cher Rube, vous ne vouliez pas de lettre, alors je n'écris pas mais je vous envoie deux choses :
Artık şiir yazmıyorum.
Je n'écris plus de poèmes.
- Bişey yazmıyorum. Benimle konuşurken bişeyler yazıyorsan bu çok kaba bir davranış
Parce que ce serait extrêmement malpoli.
- Hayır. Artık yazmıyorum.
- Je n'écris plus
Hatırlayamıyorum. Ne zaman yaptığımı bir yere yazmıyorum.
Je ne tiens pas un calendrier des masturbations.
Sizi yazmıyorum.
J'écris pas sur vous!
Aylardır hiç yazmıyorum.
Ça fait des mois que je n'écris plus.
Ben sana yazmıyorum.
Non, je te drague pas.
On yıldır Noel mektubu yazmıyorum.
J'ai pas écrit de lettre de Noël depuis 10 ans.
Ben o tip şeyler yazmıyorum.
J'écris pas ce genre de truc.
Reklamları ben yazmıyorum.
Je n'ai pas rédigé ce descriptif. Vous le savez.
Forma yazmış olduğumu sanıyorum efendim.
N'est-ce pas sur ma fiche?
7 Ağustostan başlıyorum, şöyle yazmış :
Je commence le 7 août où il écrit :
Kısa çocuk öyküleri yazıyorum, gerçi Grimm, Hans ve Lewis de yazmıştı.
Des histoires pour les enfants, comme Grimm et Andersen, et Lewis Carroll.
Gerçekten, anlamıyor musun Çavuş ya da imalarda mı kim yazmış bunu, bir sonraki satıra hatırlamıyorum.
Je ne comprends pas vos insinuations, sergent. Ni la personne qui a écrit ça. J'ai oublié ma réplique.
Yazmıyorum, sevgilim.
- Non, je fais pas le menu.
Bu kadar çabuk yazmış olmana inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire que tu l'aies écrit si vite.
Bana tarihi sordunuz. Ben de size anlatıyorum. Sözlerini Franz yazmıştı.
Sur la rampe, face à chaque wagon, 2 Juifs du commando bleu se tenaient prêts... afin que tout aille vite.
Ama siz bu belgelerin en ufak bir yerinde bile beyaz yönetimin herhangi iyi bir şey yaptığını yazmıyorsunuz? Bunu o kadar az yapıyorlar ki, sayın yargıç hakkında yorum yapmaya değmez bile.
Mais il n'apparaît nulle part dans vos écrits que le gouvernement blanc a pris des mesures concrètes.
Hatırlıyorum da,'Köse'nin amiri bana şöyle yazmıştı :
Un sacré choc, ça!
Ve bir gün, durup dururken, Jenny'den bir mektup geldi, Savannah'ya gelip, onu ziyaret edip, edemeyeceğimi yazmıştı, ben de bunu yapıyorum.
Et un jour, comme tombée du ciel, j'ai reçu une lettre de Jenny me demandant si je pouvais venir la voir à Savannah et c'est pour ça que je suis ici.
Burada ne aradığını yazmıyor. Bizimle ilgili olduğunu sanmıyorum.
Je pense pas qu'elle soit là à cause de nous.
Çok iyi bir bayan tanıyorum. Onunla ilgili bir yazı yazmıştım.
Je connais une femme très cool, j'ai écrit un article sur elle...
- Artık yazmıyorum.
- Je n'écris plus
Yasalarınızı baştan yazmıyorum.
Ça sera vite décidé.
Ne oldu, aslında babam bir şarkı yazmıştı 1958 de, ve bu biraz ünlü bir şarkıydı..... ve bende onun telif haklarıyla yaşıyorum.
Il s'avère qu'en fait, mon père a composé une chanson... en 1958, et elle est devenue très célèbre... et pour tout te dire, je vis sur les royalties.
Şimdi anlıyorum, artık kes şunu! - Bu şiiri Jung Hyun-jong yazmış.
"Quand j'ai mordu la pluie, j'ai été trempé."