Yazılım translate French
5,043 parallel translation
Bu yazılım 15 yıl önce yüklendi.
Ce logiciel a été installé il y a 15 ans.
- Tamam, yedekleme sunucusundan eski yazılımın bir kopyasını alabiliriz.
- On peut avoir une vielle copie à partir du centre de sauvegarde.
Brooks'a bir email attım, linke tıklarsa sorunlu yazılım hiç indirilmemiş gibi sistem çalışır duruma gelecek.
Je l'envoie par mail a Brooks, il clique sur le lien, et le système redémarrera comme si le logiciel corrompu n'avait jamais été téléchargé.
Şunu bilmeniz gerekir ki, yazılım her 12 saatte bir yani saat 5'te, en güncel haliyle yedeklenecek.
Il faut que vous sachiez que les données sont sauvegardées avec la derniere version toutes les 12 heures à l'heure et 5 minutes.
Yani 20 dakika içerisinde, elimizdeki kullanılabilir yazılım da bozulacak.
Donc dans 20 minutes, la dernière sauvegarde utilisable sera corrompue.
Aletlerim yanımda ama altı dakika içinde sorunlu yazılım... -... sunucuya yedeklenmeden önce bunu başaramam.
J'ai mes outils, mais ça va prendre bien plus que les six minutes dont nous disposons avant la sauvegarde
Beş dakika sonra ihtiyacımız olan yazılım sonsuza kadar yok olacak.
Dans 5 minutes, le logiciel dont on a besoin disparaitra pour toujours.
Bay Brooks, bir dakika içinde yazılımınızın hatasız bir sürümünü alacaksınız.
M. Brooks, dans un instant vous recevrez une version stable du logiciel.
Uçaklardaki yazılım.
Le logiciel est dans les avions.
Kuleyle haberleşmek için yazılımın birebir kopyasını kullanıyorlar.
Ils utilisent une copie pour communiquer avec la tour.
Eğer sabah güncellemesinden önceki bir kalkış varsa Avustralya ya da Yeni Zelanda gibi, hâlâ hatasız yazılımı kullanıyorlardır.
Alors, s'il y en a qui ont décollé avant la mise à jour de ce matin par exemple un vol venant d'Australie ou de Nouvelle-Zélande, ils pourraient encore avoir le bon logiciel à bord.
Beni on dakikada oraya ulaştırırsanız yazılımı indirebilirim.
Emmenez-moi là-bas en 10 minutes et je vous télécharge ce logiciel.
Kablosuz antenimin yazılımını uçaktan sinyal alabilmek için yükseltmem gerek...
- Bien. Il va falloir que je mette à jour le logiciel de mon antenne wifi pour récupérer le signal de l'avion.
Novell yazılım teknolojileri bunu beş dakikada yapabilmek için çok eski.
Le logiciel Novell est trop vieux pour faire ça en 5 minutes.
- Kaptan Pike, kontrol kulesindeki yazılımın sorunsuz sürümüne sahipsiniz.
Capitaine Pike, vous avez à bord une version fonctionnelle du logiciel de la tour de contrôle.
Bilgisayarımı LAX'e bağladım, indirdiğim gibi onlar da yazılımı alacaklar.
Je me suis connecté à LAX. Dès que j'aurai téléchargé le logiciel, ils l'auront dans la foulée.
Böylece Wi-Fi sinyalinizi yakalayıp yazılımınızı indirebilirim.
Je devrais pouvoir me connecter à votre wifi et télécharger le logiciel.
Yazılımı indirebildiniz mi?
Avez-vous pu télécharger le logiciel?
16 yaşındayken Cabe benden askeri yardım paketlerini takip edebileceğimiz bir yazılım geliştirmemi istedi.
Quand j'avais 16 ans, Cabe m'a demandé de développer un logiciel de suivi pour larguer des colis d'aide militaire.
Donanımı yükseltiyor, sonra da yazılımı güncelliyor.
Donc elle met à jour le disque dur, puis actualise le logiciel.
Evet, askeriye ve hükümet için özel yazılım hazırlıyorlar.
Oui, des logiciels pour l'armée et les gouvernements.
Sen de tasarım yazılımını kullanandın.
Et vous fournissiez le logiciel high-tech.
- Walter, yazılım seviyesini şifrelemişler.
Walter, il y a un encodage au niveau du micrologiciel.
- Bu yazılımın asıl amacı bu olmamalı.
Ce n'est pas comme ça que ce logiciel opère, normalement.
Yazılımınız oldukça iyi ama üç noktalı kemik yapı oranıyla çalışıyor. Bu da yüzünün yarısı gizlenmiş birini bulması zor demektir.
Vous savez, votre logiciel est convenable mais il repose sur trois points l'analyse de la structure osseuse, et c'est plutôt difficile à calculer quand le visage est à moitié caché.
Hükümetin gizli yazılımı hakkında nasıl bu kadar çok şey biliyorsun?
Comment pouvez-vous en savoir autant sur un logiciel top secret du gouvernement?
İşin aslı, 80 milyon dolarlık yazılımı bir şapka ve gözlüğe mağlup oldu.
En vrai, son logiciel de 80 millions de dollars a été battu par un chapeau et des lunettes de soleil.
İlk ders yazılım var.
J'ai une interro en première heure.
Sadece dışarı çıktı yeni kompozit yazılımından?
Du nouveau logiciel composite qui vient de sortir?
Collins reaktörün yazılımına ve bilgisayarlarına dair konuşmaları silmiş.
Collins intercepte les discussions à propos des ordinateurs et des logiciels du réacteur.
Walter yazılımın 15 yıl önce tamamen güncellemesi gerektiğine inanıyor.
Walter pense que le logiciel aurait du être complément changé il y a 15 ans.
Evet telefonda karısına yazılımın çekirdek ısısını ayarlayamadığını ve konu hakkında bilgi vermeye korktuğunu söylüyor.
Oui, au téléphone avec sa femme disant que le logiciel du réacteur n'arrive pas à réguler les températures du cœur radioactif, et qu'il a trop peur pour en parler.
Bütün denizcilerin telefonlarına takip yazılımı yükledik.
Nous avons installé de quoi localiser le téléphone de chaque marin.
Yüz için yeniden yapılandırma yazılımı arkeologlar için tasarlandı. Yanmış cesedin kimliğini belirmemize yardımcı olması gerek.
Logiciel de reconnaissance faciale... il a été conçu pour les archéologues, et il devrait nous aider à identifier ton cadavre croustillant.
Gençler, yazılıma göre yüzde 82 ihtimalle kurbanımız şuna benziyor olabilir.
Les gars, selon le logiciel, il y a 82 % de chance que la victime ait ressemblée à ça.
Felicity yeniden programladıktan sonra bu yazılım her şeyi yapabilir.
Ce logiciel peut faire n'importe quoi maintenant que Felicity la reprogrammé.
LAX'e gidip, yazılımı düzeltmek için...
On va à LAX...
Ona yardım etmeye çalıştık fakat ne yazık ki çabalarımız sonuçsuz kaldı.
On a essayé de l'aider, mais nos efforts ont été malheureusement trop tardifs.
Bunu yazın, yazmayacak mısınız?
Pourquoi ne l'écrivez-vous pas.
Nasıl okunduğu arkasında yazıyor tatlım.
C'est écrit en phonétique derrière.
Yaz gelmek üzere. Ev işini halletmem lâzım.
C'est presque l'été à nouveau et je dois m'occuper de la maison.
Larry ile olan tecrübem beni, yemek devlerinin bizi yiyecek malzemeleri ile nasıl kandırdıkları konusunda geniş kapsamlı yazılar yazmış olan Pulitzer Ödülü sahibi bir yazara yönlendirdi.
Mon expérience avec Larry m'a conduit à un auteur lauréat du prix Pulitzer qui a beaucoup écrit sur la façon dont les géants de l'alimentation ont obtenu nous accroché sur leurs produits.
Bundan on yıl önce yaz döneminde ara sıra bunu yaptığımızı hatırlıyorum.
J'ai l'impression de revivre un été il y a dix ans de ça quand ce genre de chose se produisait à certaines occasions.
Geçen yaz burada çalışmıştı sanırım.
Je pense qu'elle travaillait ici l'été dernier.
Peki bu olay kitaplarınızın birinde olsaydı, Bay Castle sizce de yeterince baştan savma yazılmış bir bölüm gibi olmaz mıydı?
Et si c'était un de vos livres, ne trouveriez-vous pas l'intrigue dure à avaler?
- Yazılı bir anlaşmanız var mı?
- Vous avez signé un contrat?
Tek ihtiyacımız izinleri almak, ardından yaz sonunda ilk kazmayı vurmuş olacağız.
On a toutes les autorisations, et on l'inaugura à la fin de l'été.
Bak, bu yazında başında Wendy ile olan fırsatlarımı mahvettim.
Déjà au début de l'été, j'ai foiré mes chances avec Wendy.
Cidden, benim alnımda salak mı yazıyor?
Sérieusement, j'ai l'air amnésique?
Ne yazık ki Bay Clarke konuşmadı ama eski evine girilmesiyle ilgili soruşturmadan sonra bunca yıldır nerede olduğu sıradaki soruşturmamız olacak.
Eh bien, malheureusement, M. Clarke ne parle pas, mais l'enquête pour savoir où il était pendant tout ce temps suit son cours, aussi un lien est possible avec l'effraction de votre ancienne résidence.
Fidye notunda da yazım hataları var.
L'erreur est sur la demande de rançon.