Yazıyordu translate French
2,218 parallel translation
Adli tıp raporunda hiç kanıt olmadığı yazıyordu Abby.
Abby, les experts n'ont trouvé aucune trace du tueur.
Olaylar Monberg'in şahsi günlüğünde yazıyordu kahrolası!
C'est écrit dans l'agenda perso de Monberg.
Gazetede salı gününden beri haber alınamadığı yazıyordu.
Les journaux racontent qu'on ne l'a plus vu depuis mardi.
Tüm o saçma sayıları yazıyordu. Ona acele etmesini söyledim.
Elle retardait toute la classe, en écrivant tous ces nombres.
Onun vampir olduğunu öğrendiğinde kızın ondan ayrıldığı yazıyordu.
C'était écrit qu'elle l'a quitté quand elle a su qu'il était un vampire.
Bir teknede uyandım ve yanımda bir not vardı. Seni bulmam ve beraber çantayı aramamız gerektiği yazıyordu.
Je sais seulement que je me suis réveillée sur un bateau avec un message de ma main qui disait que je devais te chercher et qu'ensemble, on trouverait cette valise.
Telefonu orada yazıyordu.
Son numéro se trouvait là-dedans.
Charlotte'un masal kitabında eğer bir yıldız kayınca dilek tutarsam gerçek olacağı yazıyordu.
Selon le livre de contes de fées de Charlotte, si on adresse un voeu à l'étoile du berger, il va se réaliser.
Mesajda takımdan geri kalanları bulun ve yok edin yazıyordu.
Le message disait de trouver l'équipe restante et de terminer la mission.
Polisti.. kıyafetinde öyle yazıyordu
On a découvert que c'était un flic. Il a tiré sur lui à bout portant.
Bu günki tüm gazeteler yazıyordu.
Ce qu'il y a dans les journaux, mec.
Ama öyle olmadı. "Fremont" yazıyordu.
Mais ça dit "Fremont".
- Tuvaletin duvarında yazıyordu, efendim.
- C'est écrit sur le mur des chiottes.
Geçen sene kanallar arası softball liginde CBS'in taktığı şapkada şöyle yazıyordu :
L'an dernier au match, l'équipe de CBS avait sur les casquettes :
Delil kaydında senin bulduğun saçın 6 cm olduğu yazıyordu.
Les cheveux trouvés faisaient 6 cm.
Emma Senatör Pine'a yazıyordu.
Emma voulait informer le sénateur Pine.
Yeni Ahit incil'inde nasıl yememiz gerektiği yazıyordu.
Mais je ne suis pas non plus l'idiot du village.
Polis raporunda seni çıplak buldukları yazıyordu.
D'après la police, on t'aurait trouvé nu.
Eve gittiğimde altında "Made in Taiwan" yazıyordu.
À la maison, j'ai vu que le truc disait "Fait à Taiwan".
Bir web sitesinde akvaryumu aramam ve buraya gelip onları koruması için birini çağırmam yazıyordu...
Sur le site internet, ils m'ont dit d'appeler l'Aquarium... et de voir si quelqu'un pourrait venir les protéger.
Attığın Noel kartlarından. Adresin yazıyordu.
Tes cartes de vœux, il y a ton adresse dessus.
Ne yazıyordu?
Qu'est-ce qu'elle disait?
Kitap yazıyordu.
The book said it.
Arabasında yazıyordu.
C'était marqué sur sa voiture.
Evet, olamaz mı? Gevrek kutusunda yazıyordu.
J'ai lu ça sur une boîte de céréales!
Üzerinde eskiden "Asteroit'e karşı" yazıyordu ama Aidan, ev arkadaşım kafayı buldu ben de duştaydım...
Au début, ça disait : "En cas de chute d'astéroïde", mais Aidan, mon coloc, était gelé, et moi j'étais dans la douche.
Birkaç gün önce Roma'dan bir mektup geldi romanımı yayımlamayacaklarını yazıyordu.
J'ai reçu une lettre de Rome : ils ne publieront pas mon roman.
... savaşta hayatını kaybetti diye yazıyordu.
Il aurait été tué en mission.
İlk yorumda : "Midillinin suratına yumruğu basacaksın." yazıyordu.
Le 1er disait : "Il faut les frapper au visage."
- Ben sadece... Bir kitap aldım ve orada şöyle yazıyordu ruhani bir gerçeği yaşadığında sana önce ses olarak gelir.
Je, je voulais juste dire que j'ai lu un bouquin qui disait que quand vous voulez atteindre une vérité spirituelle, ça arrive en vous à travers des sons.
Hayır ama benimle ilgili bir makale yazıyordu.
Elle écrit un article sur moi.
Mektupta, sana her imkânı sağlarlarsa onları ihbar etmeyeceği yazıyordu.
Il leur proposait de ne pas les dénoncer si en échange tu ne manquais de rien.
Blogda öyle yazıyordu.
C'est dans son blog.
Zilde hala adım yazıyordu.
Mon nom était encore sur la sonnette.
Kapıda ne yazıyordu?
Qu'est-ce qu'il y a d'écrit sur la porte?
Peggy'in barındaki duvarda böyle yazıyordu.
Écrit dans le bar de Peggy!
Allen Ginsberg ünlü şiiri Howl'u buradan birkaç sokak ötede yazıyordu.
Allen Ginsberg écrivait son célèbre poème "Howl" à quelques rues de là. "...
Hayır ama beni dinle. Sitede bazı insanların zenginlik ve güç için iblisle antlaşma yaptığı yazıyordu.
Écoute-moi, le site dit que des gens faisaient affaire avec le démon pour de l'argent et du pouvoir.
1.943. Tabelada yazıyordu.
Il y a 1943 habitants.
Mektupta arazimin Pennsylvania, New York, Ohio ve Batı Virginia'ya yayılan Marcellus Şisti denen bir oluşumun üstünde yer aldığı ve Marcellus Şisti'nin doğal gazın Suudi Arabistan'ı olduğu yazıyordu.
On m'apprend que mon terrain est situé sur le gisement de Marcellus qui s'étend sur la Pennsylvanie, New York, l'Ohio et la Virginie-Occidentale. Et aussi que ce gisement est "l'Arabie Saoudite du gaz naturel".
Dün internetten baktığımda 16.000 dolar borcum olduğu yazıyordu.
J'ai vérifié hier et j'avais toujours des paiements en attente de l'ordre de 16 000 $.
Bütün kitaplarımda bir çocuğun dünyaya geliş şeklinin hayatını şekillendirdiği yazıyordu.
J'ai lu que la naissance pouvait avoir des répercussions à vie.
Son tabelada "Geyik geçebilir" yazıyordu.
J'ai vu un panneau "attention aux biches".
Minibüsün yanında "PSJ" yazıyordu.
"P.S.J." sur les fourgons.
Şu satırın altında yazıyordu : "Aşkım Büyük Göller'den de derin".
Juste après : "Mon amour est plus profond que les Grands Lacs."
Şöyle yazıyordu, "Al bu saçma şeyi pislik"
Elle disait : "Compte ça dans les dépenses courantes, " trace de pneu. "
30? Kutuda 15 yazıyordu.
Mais ils disent 15 sur la boîte.
... ve üstünde fotoğraf makinesi resmi olan bir yazı gördük. "Burası hatıra fotoğrafınızı çektirmek için harika bir yer." yazıyordu.
Quand nous avons vu le panneau avec l'appareil photo dessus disant "ça serait un super endroit pour prendre une photo souvenir!"
Sonra çatlak bir bilim adamına mektuplar yazıyordu. - Ne bilim adamı?
Et après, il écrivait des lettres à un... scientifique fou.
El kitabında yazıyordu.
C'est toi qui y es.
Mektupta kesinlikle Ron Swanson yazıyordu.
Mais c'était bien marqué Ron Swanson dans la lettre.