Yaşadı translate French
34,268 parallel translation
Gördüklerinden ve yaşadıklarından sonra öyle yapmam kötü mü olur? - Hayır.
Compte tenu de ce que vous avez été témoin, ce que vous avez enduré, cela serait-il vraiment mauvais?
Bir yabancıyla yaşadığım anıları görüyorum ama aslında yabancı da değil.
J'ai des souvenirs d'une inconnue, mais ce n'est pas vraiment une inconnue.
... Zıt Flash'ın anneni öldürmesini engelledin sonra da hem annenin hem de babanın hayatta olduğu alternatif bir gerçeklikte yaşadın... - Evet.
et vécu dans cette réalité alternative où tes deux parents étaient vivants?
Birkaç aylığına yaşadı.
Elle l'était. Depuis quelques mois.
Onunla ve babamla yaşadım.
Je vivais avec elle et mon père.
Belki de sana karşı koymasının sebebi, yaşadıklarını anlamamandır.
Peut-être que la raison pour laquelle elle ne t'écoute pas est que tu n'essayes pas de comprendre - ce qu'elle traverse.
Başka bir dünyada yaşadığın için söylemiştim ama artık korkmak istemiyorum.
Parce que tu vis sur une autre Terre, mais... J'ai compris que je ne voulais pas avoir peur de ça.
Barry, Cecile ile yaşadığım utanç verici andan bahsetti mi?
Barry a parlé de ce moment embarrassant avec Cecile?
Geçmişte Wells konusunda sorunlar yaşadığımızı biliyorum ama bu, kimseye güvenmemeni veya şans vermemeni gerektirmez.
Je sais qu'on a eu des ennuis avec les anciens Wells, mais ne cesse pas de fier aux autres ou de leur donner une chance.
- Neler yaşadığımdan haberin bile yok.
Tu n'as aucune idée de ce que j'ai traversé...
Birlikte şimdi birbirimizi yarı yolda bırakamayacak kadar çok şey yaşadık.
On en a traversé des choses ensemble pour se laisser tomber.
Birkaç ay o zamanda yaşadım. Sonra büyük bir hata yaptığımı fark ettim... ve zaman çizgisini sıfırlamaya çalıştım... herşeyi olması gerektiği haline döndürmye çalıştım. Ama...
J'y ai vécu pendant quelques mois, avant de comprendre que j'avais fait une grosse erreur, j'ai tenté de tout remettre à zéro, remettre les choses comme elles étaient censéees être, mais...
Rusya'da yaşadıklarından hiç bahsetmedin.
Tu n'as jamais parlé de ton temps en Russie.
O kabus dolu günlerde neler yaşadığımı bir tek sen biliyorsun.
Tu es le seul qui sais ce que j'ai traversé, ce cauchemar.
Fazla kısa ömründe, Oliver Queen büyük zorluklar yaşadı ama öbür tarafa hizmet etme tutkusuyla geçti, Star şehrini daha güvenli bir hale getirerek hepimizin ev olarak görmesine kendini adamıştı.
Dans sa vie trop courte, Oliver Queen a connu beaucoup d'épreuves, mais il s'en est sorti avec une passion pour le service, engagé à rendre Star City plus sûre pour qu'on puisse l'appeler notre foyer.
Nerede yaşadığını biliyor musun?
Est-ce que tu sais où il habite?
Şehrimizde neredeyse her çarşamba öldü sanılan insanların gizlice yaşadığını öğreniyoruz.
Dans notre ville, les gens qui sont morts s'avèrent être secrètement vivants presque tous les mercredis.
O zaman eski erkek arkadaşıyla yaşadığı Kavgayı duydum.
C'est alors que j'ai appris qu'il s'était querellé avec son ex petit-ami.
Yaşadığı için şanslı.
Il va bien, Il a de la chance d'être en vie.
- Aydınlanma yaşadım.
Une révélation.
Yaşadığımız onca şeyden sonra gerzek bir keşin elinden öleceğim.
Après tout ce qu'on a traversé, je vais mourir à cause d'une stupide drogue.
Bak, nerede yaşadığını biliyorum, çocuklarının hangi okula gittiğini de.
Je sais où t'habites. Où tes enfants vont à l'école.
Bıçağını boğazıma dayadığında bana tecavüz ederken, nefes alıp vermem umurunda değildi o anda senin, Caplan'ın ve Morlighem'in her gün sokaklarda neler yaşadığınızı anladım.
- Quand il a plaqué sa lame sous ma gorge, il s'en foutait que je respire ou pas pendant qu'il me violait. J'ai compris ce que vous, Caplan et Morlighem, affrontiez sur le terrain tous les jours.
Drobecq Jackie Greiner'ın yaşadığı hayatın parasının nereden geldiğini unutma.
- N'oublie jamais d'où vient l'argent qui lui a permis d'avoir cette vie.
- Burada yaşadığından emin misin?
T'es sûr que c'est chez elle? J'en suis sûr.
Sana olan hislerim yaşadığım her şeyden daha gerçekti ve öyle de kalacak.
Je veux que tu saches que mes sentiments pour toi étaient et seront toujours plus réels que tout ce que j'ai connu.
Anladın mı orada ne yaşadığını?
Vous avez découvert ce qui vit là-dedans?
Yaşadıkları yerler, alışkanlıkları ve güvenlik sırları...
Leurs foyers, habitudes, sécurité.
Yaşadığı yer kale gibi.
Elle vit dans une forteresse.
Bir tanesi bir tanesi yanımda on yıIdan fazla yaşadı.
Vous endormir? On m'appuie sur la nuque et mon cerveau n'est plus irrigué et puis... c'est le noir.
Sen ve Daniel, o gitmeden bir şey mi yaşadınız?
Pas vraiment. Pourquoi? Je ne sais pas.
Bir aydınlanma yaşadım.
En fumant un joint sur une antenne parabolique.
Tabii. Bence yaşadığın şey rahatsızlık verici olsa da sonuç olarak olumlu, Daniel beklentilerinin olması hayal kırıklığı yaşayabilmen.
Je pense que ce que tu vis là, même si c'est désagréable, c'est plutôt positif dans le fond... le fait même que tu aies des attentes, que tu ressentes de la déception.
Sevimsiz bir tesisat problemi yaşadım.
J'ai été retenu par un problème de plomberie... désagréable.
Yaşadıklarının üstesinden gelmesi için bir şansı hak ettiğini düşünüyor muyum?
Est-ce que je crois qu'elle mérite une chance de régler ses problèmes?
Yaşadığımız onca şeyden sonra, öylece gitmiş!
Après tout ce qu'on a traversé, il est parti.
Kirk, 90'larda madencilik ve petrol işlerinden bir servet kazandı. Ancak Rus yetkilileri tarafından şirketlerine yapılan baskılar nedeniyle Moskova ile anlaşmazlık yaşadı. Ülkesinden kaçtı ve son yıllarda çok nadiren halkın karşısına çıktı.
En annonçant ma candidature, j'ai promis que mon désir de présider le pays n'interfèrerait pas avec mes obligations de président du comité énergie du Sénat.
Gelirken sorun yaşadın mı?
Des problèmes pour trouver?
Yaşadığımız virüslü dünyayı hiçbir zaman bilmeyecek bir hayat.
Une vie qui ne connaitra jamais la vie avant le virus qu'on a connue...
Burada yeterince yaşadım.
J'ai habité ici assez longtemps.
Tek başına yaşadığından emin misiniz?
Vous êtes sûr qu'il vivait seul?
Yaşadığın yeri biliyorum.
Je sais où tu habites.
Aralarında sadece bir dönem yaşadım.
Je n'y étais que pendant 1 semestre
O zaman nerede yaşadığını biliyorsundur.
Donc vous savez où elle vit.
- Yasadışı içki, kumar, fuhuş.
Boisson illégale, jeux d'argent et prostitution.
Yasadışı nükleer teknoloji çalma planının çıkmaza girmesinden nefret etmiyor musun?
Ne détestez-vous pas quand votre plan pour voler de la technologie nucléaire illégale rencontre un problème?
- İğrenç ama yasadışı değil.
C'est répugnant mais pas illégal.
Yasadışı falan umurumda değil.
Je ne m'inquiète pas de l'illégalité.
Eddy'i takip etmek için yasadışı yöntemler kullanıp hükümetten bahsediyorsunuz.
Vous avez usé de moyens tordus pour filocher Eddy, et parlez de République?
En son yaşadığın hayal kırıklığı bir şeyi umduğun için miydi?
Maintenant, je te garantis que tu es comme nous tous.
Ellerinizi yasadışı petrol ile kirletmenizi beklemiyorum.
Seigneur, guide-nous à travers les épreuves.