Yaşlanıyorsun translate French
180 parallel translation
Yaşlanıyorsun Albay.
Vous vieillissez.
Öyle mi? Yaşlanıyorsun herhalde.
Toi, tu vieillis.
Yaşlanıyorsun.
Tu vieillis.
Yaşlanıyorsun, Ben.
Tu vieillis, Ben.
Artık yaşlanıyorsun ve.... kadınlar ve adamlar arasındaki durumları anlamıyorsun.
Avec l'âge, vous ne comprenez plus rien aux affaires de délicatesse entre hommes et femmes.
Yaşlanıyorsun Gray.
Vous ne rajeunissez pas.
- Bence yaşlanıyorsun.
- Tu deviens pantouflard.
Çabuk yaşlanıyorsun, o kadar.
Tu vieillis vite, voilà tout.
Sanırım yaşlanıyorsun.
Tu dois vieillir.
- Yaşlanıyorsun hayatım...
Tu vieillis.
- Sende gittikçe yaşlanıyorsun
- Toi, tu te ramollis.
Belki de yaşlanıyorsun.
Tu vieillis, peut-être.
- Yaşlanıyorsun.
Tu vieillis.
Gençken iyi hoş ama yaşlanıyorsun artık, yaş 30'a dayandı boksör.
Ça va un temps, mais seulement, maintenant t'approches de la trentaine.
- Yaşlanıyorsun.
- Tu vieillis.
Yaşlanıyorsun, arkadaşım.
Tu ne rajeunis pas.
Yaşlanıyorsun artık.
C'est parce que tu vieillis.
Yaşlanıyorsun artık.
Vous êtes âgé.
Sevgili küçük Tomas'ım, yaşlanıyorsun.
Thomas, vous vieillissez.
Yaşlanıyorsun dostum.
Tu te fais vieux, l'ami.
Sen yaşlanıyorsun, ben şişmanlıyorum ve saçlarımız beyazlıyor.
- Nom de Dieu, Dicky! Tu deviens vieux, gris et moi je grossis.
Yaşlanıyorsun.
Vous vieillissez.
Kanımca sen yaşlanıyorsun.
À mon avis, tu te fais vieux.
Yaşlanıyorsun.
Tu te fais vieux.
Yaşlanıyorsun, Marello.
Tu te fais vieux, Marello.
- Yaşlanıyorsun, ha?
- Tu vieillis, hein?
Yaşlanıyorsun.
Tu te fais trop vieux.
Yaşlanıyorsun.
- Jack, tu te fais vieux.
Yani sen yaşlanıyorsun diye her şeyin durduğunu mu... düşünüyorsun?
Tu penses que tout s'arrête parce que tu vieillis?
- Yaşlanıyorsun, ha Lilica?
Tu te fais vieille, Lilica.
Yaşlanıyorsun. Erkeğin yok ve erkek gibi davranmaya çalışıyorsun. "
Vous êtes une vieille fille, alors vous agissez comme un homme. "
Torquil, yaşlanıyorsun.
Torquil, tu te fais vieux.
Yaşlanıyorsun, kahrolası.
Tu te fais vieux.
Yaşlanıyorsun.
Tu dois te faire vieux.
Yaşlanıyorsun Luscontini. İlk bakışta tanımıyorsun artık.
Tu vieillis Luscantini C'est plus physionimiste
Galiba sen yaşlanıyorsun.
Ou peut-être que tu vieillis. Ça y est.
Yaşlanıyorsun, George?
On se fait vieux?
- Elime yaslanıyorsun.
Ma main. - je regrette.
Gittikçe yaşlanıyorsun.
Tu prends de l'âge.
O fazla kaçırınca üstüme atlar. Ve sen, Jeff, geriye yaslanıyorsun.
David se penche en avant, et vous, en arrière.
- Çabuk yaşlanıyorsun, o kadar.
- Tu vieillis!
Seni leş yiyen! Gitgide yaşlanıp, moruklaşıyorsun. Korkaklaştın!
Tu te fais vieux, et tu as peur.
Arkama yaslanıp kendi mezarının kazılmasını izleyeceğimi mi sanıyorsun?
Je ne vous laisserai pas creuser votre tombe.
Gittikçe yaşlanıyorsun.
Salut à tous. Vous ne rajeunissez pas.
Üzerine yaslanıyorsun arkadaşım.
Il est dans la boîte.
Neden Harry'nin mobilyasına yaslanıyorsun?
T'appuie pas sur les meubles d'Harry.
Neden sadece arkana yaslanıp keyfini çıkarmıyorsun?
Allez, allonge-toi et contente-toi d'être inférieure.
Geriye yaslanırdı. Anlıyorsun ya, aynı...
Il prenait ses distances...
Neden arkana yaslanıp detayların keyfini çıkartmıyorsun?
Détends-toi, et savoure les détails de la vie!
Yaşlanıyorsun, baba.
Tu vieillis, Papa.
Sen yaşlanıyorsun.
C'est toi qui vieillis.