Yerde kalın translate French
1,149 parallel translation
Olduğunuz yerde kalın.
Ne bougez pas.
Olduğunuz yerde kalın! Birşey oluyor!
Reste où tu es!
Olduğunuz yerde kalın.
Restez où vous êtes.
Olduğunuz yerde kalın!
Restez où vous êtes.
Olduğunuz yerde kalın!
Restez où vous êtes!
- Olduğunuz yerde kalın.
- Ne bougez plus.
- Hayır, bayan., olduğunuz yerde kalın!
- Non, restez où vous êtes.
Olduğunuz yerde kalın!
Arrêtez! Ne bougez plus!
Olduğunuz yerde kalın!
Attendez!
Durun! Olduğunuz yerde kalın.
Arrêtez, restez où vous êtes!
Olduğunuz yerde kalın.
Restez où vous êtes, hein.
Bay Braddock! Olduğunuz yerde kalın!
M. Braddock, ne bougez pas!
Tamam kızlar. Olduğunuz yerde kalın.
Les filles, on ne bouge plus!
Yerde kalın!
 terre!
Olduğunuz yerde kalın yoksa ateş açacağız.
Restez où vous êtes, ou nous ouvrons le feu.
Tekrar ediyorum, olduğunuz yerde kalın.
Je répète, restez où vous êtes.
Kendi güvenliğiniz için olduğunuz yerde kalın.
Pour votre propre sécurité, ne bougez plus.
Bayan Haskel, kıpırdamayın. Olduğunuz yerde kalın.
Mme Haskel, ne bougez pas, je reviens.
Olduğunuz yerde kalın!
Ne bougez plus.
Pekiala bayan, olduğunuz yerde kalın.
Très bien, mademoiselle. Restez où vous êtes.
Olduğunuz yerde kalın çocuklar!
Ne bougez pas, les garçons!
Olduğunuz yerde kalın. Güneşi geri getireceğim.
Restez où vous êtes et je vous rendrai le soleil.
Olduğunuz yerde kalın, yoksa kafanızı uçururum!
Ne bougez pas, ou je vous fais sauter la cervelle!
Olduğunuz yerde kalın
Restez en position.
Olduğunuz yerde kalın!
Maintenez-le en place.
Olduğunuz yerde kalın!
On ne bouge plus!
Hey, siz ikiniz, olduğunuz yerde kalın!
Ne bougez plus!
Olduğunuz yerde kalın.
Ne bouge pas!
Polis! Olduğunuz yerde kalın!
Restez où vous êtes!
Yerde kalın!
Restez a terre!
Yoksa öldürürüm. Hepiniz olduğunuz yerde kalın!
Si vous bougez, j'ouvre le feu!
Böyle bir yerde yaşasan, eminim evde çok kalırdın.
Si tu habites dans un endroit pareil... je parie que tu ne sors pas beaucoup.
Olduğunuz yerde kalın!
Stop!
Chie, çalışıyorsa başka yerde kalıp karnını doyuracak.
Si elle travaille, on va être logés, nourris!
Olduğunuz yerde kalın!
Restez comme vous êtes.
Olduğun yerde kal piç kurusu! Bana zarar vermek için buradasın!
N'avance pas, t'es là pour me faire du mal!
– Olduğunuz yerde kalın.
Ne bougez pas!
Owen Washington'da olsaydı, Avrupa'da işler farklı yürürdü. Yahudiler de oldukları yerde kalırlardı.
Si Owney était à Washington, on n'aurait pas cette merde en Europe.
Zaten şoför de burada değil benim bilmediğim garaja yakın bir yerde kalıyor.
Le chauffeur non plus ne dort pas ici dans la maison, mais à proximité du garage, je ne sais pas moi-même où.
Yerde kalın!
Bouge pas!
Olduğunuz yerde kalın!
N'approchez pas!
Olduğun yerde kal, canın yanmasın!
Restez où vous êtes et on ne vous fera pas de mal!
Olduğunuz yerde kalın.
N'y allez pas!
- [Megafondan VICE polisleri] Metro Polis Departmanı! Olduğunuz yerde kalın
Police!
- Olduğunuz yerde kalın.
Que faites-vous?
Olduğun yerde kal!
N'avance pas!
Olduğun yerde kal, Silahlıyım.
N'avance pas, je suis chargé!
Olduğunuz yerde kalın.
Reste derrière!
Hepiniz olduğunuz yerde kalın.
- On bouge plus!
Terkedilmiş bir köyün kalıntılarına yakın bir yerde kamp kurdum.
Je campais à côté d'un squelette de village abandonné.
Olduğunuz yerde kalın.
Restez à vos positions! Résistez!