Yeri gelmişken translate French
229 parallel translation
Yeri gelmişken, belki bize kısaca kendinizden bahsedersiniz.
Puisqu'on en parle pourriez-vous nous dire qui vous êtes?
Yeri gelmişken, Müfettiş, yerinizde olsam Bay Hunter'ı tutuklamazdım, hiç değilse şu anda. Ne de onu daha fazla sorguya çekerdim.
Si j'étais vous, inspecteur, je n'arrêterais pas M. Hunter et j'abandonnerais l'interrogatoire.
Yeri gelmişken, ülkedeki en iyi adam.
Entre parenthèses, il est le meilleur.
Yeri gelmişken, aşkım, benim şarkıdan ne haber?
Au fait, chéri, ma chanson avance?
Yeri gelmişken, onları kendi paramla satın aldım. Bana 55 sent borcun var.
Que j'ai achetées moi même, tu me dois 55 cents.
Yeri gelmişken belirteyim, bu itiş roketin etrafındaki havadan oldukça bağımsızdır.
La force exercée sur la une fusée dans l'air est... indépendant de celui-ci.
Yeri gelmişken ; Sukeyemon haber verdi kız kardeşime para vereceğini söylemişsin.
A propos, Sukeimon m'a dit que tu avais promis un prêt à ma sœur aînée.
Yeri gelmişken, Bir mektup aldım burada.
Que je suis bete!
Yeri gelmişken... babanın hesaplarını inceliyordum. Borçları yüzünden, Şeytan Adası'nda mahkûm olarak kalmaya devam edebilir.
À propos, j'ai regardé les comptes de votre père, et il se peut qu'il reste sur l'Île du Diable mais pas en tant que civil.
Oh, yeri gelmişken, bana bir iyilik daha yapar mısın?
Oh, en passant, fais moi un autre plaisir?
Yeri gelmişken, tatilde ufaklık ne olacak?
- À propos, qu'est-ce qu'on fait du gosse pendant les vacances?
Hazır yeri gelmişken, Max, Bayan Bertholt ile ilgili makaleni çok beğendim.
J'ai beaucoup apprécié votre article sur Mme Bertholt.
- Yeri gelmişken efendim.
À propos...
Yeri gelmişken, geri döndü, kentte bulunuyor, onunla konuştum, bana mavi keçi derisinden eldivenlerle birlikte mavi yün bir giysi giydiğini söyledi.
Elle est rentrée, au fait. Je lui ai parlé et elle m'a dit que votre femme portait une robe en laine bleue et des gants bleus.
Oh, yeri gelmişken, giderken ışıkları söndür.
Au fait, éteignez en partant.
Yeri gelmişken, tebrikler.
Au fait, félicitations.
Yeri gelmişken, sizin cerrahi teknikleriniz geri kalmış bilgisayarlarınızda nasıl çalışıyor?
Au fait, comment fonctionnent vos méthodes sur les ordinateurs retardés?
Asıl yeri gelmişken, siz bütün madenciler rezil insanlarsınız.
Tous les propriétaires de mines sont des voyous.
Yeri gelmişken dövmeli bölge yazın vücudu soğutmaz.
Mais ça ne veut pas dire qu'il est plus confortable en été.
Yeri gelmişken, Bayan Welles'in 19 : 30'da sahne alması gerektiğinden söz etmiştiniz.
Vous avez dit qu'elle devait arriver au Bowl à 19 h 30.
Yeri gelmişken, efendim, atışınıza karışmadan önce, Bay White'ın öldürüldüğü dün gece için sizin tanığınız olamayacağım.
Au fait, avant de perturber ce swing... je ne suis pas votre alibi pour le meurtre de White.
Oh, yeri gelmişken, öğle yemeği zamanında da otelden sıvıştığını gördüm.
Au fait, je vous ai aussi vu vous éclipser de l'hôtel à midi.
Yeri gelmişken, Güvenlik Şefi olarak görev yaptığınıza göre, Konsolosluk personelinin giriş çıkışlarının kayıtlarını alabilirsiniz sanırım.
Comme vous êtes chargé de la sécurité, vous devez ficher les allées et venues du personnel.
Yeri gelmişken, Bandajı kontrol ettim. Biliyor musunuz, 10,000 $'ın etrafındaki bandajı, Habib'in üzerinde bulduğumuzu.
Au fait, j'ai vérifié la bande... autour des 10000 dollars qu'avait M. Habib.
Ki, yeri gelmişken, tanıdığım her kadından daha iyi yapıyorsun.
d'ailleurs tu fais bien mieux que toutes les filles que je connais.
- Hayır. Yeri gelmişken, öyle abartıldığı gibi bir yer değil.
- C'est très surfait, d'ailleurs.
Ve yeri gelmişken, Avrupa'daki en iyi düalist. Siz dört hasmınızı öldürmüştünüz.
Et, en passant... le plus grand duelliste d'Europe.
Yeri gelmişken, aşırı yemek ifadesi bana söylediklerine bakılırsa çok hafif kalır.
Vous avez trop mangé. Et "trop mangé", ça paraît au-dessous de la vérité!
Yeri gelmişken, saat kaç?
Au fait, quelle heure est-il?
Yeri gelmişken, burada ilginç bir nokta var.
Vous étiez une partie de cet immense pouvoir allemand. Exact. Mais une petite partie!
Yeri gelmişken, açılış gecesine bir hafta yok. Üç gün var.
Et on n'est pas à une semaine de la première, mais à 3 jours.
Arkadaşım, bence yeri gelmişken... sana birşeyi açıklamalıyım.
Je crois que je dois vous expliquer quelque chose.
Bu arada yeri gelmişken, Teğmenim... Buranın sucuklarından vazgeçin, hepsi kokuşmuş!
Ah... à propos, brigadier, vous entêtez pas sur les merguez de la maison, elles sont nases
Yeri gelmişken, Dovercourt dansına her ikimiz için bir davetiye almayı başardım.
J'ai réussi à obtenir deux invitations pour le bal de Dovercourt.
Yeri gelmişken... Amerikan halkından da özür dilemek isterim.
J'en profite... pour présenter mes excuses au peuple américain.
Yeri gelmişken, işte orada.
En fait, il est là...
Yeri gelmişken...
D'ailleurs ça te branche une petite prime pour l'auteur?
Yeri gelmişken bir de reçete var.
Parlant de ça j'ai une ordonnance.
Oh, yeri gelmişken..,... gerçekler, ve olağanüstüler.
Au fait... Ils sont vrais et spectaculaires.
- Yeri gelmişken, Nelle nerede?
- Où est Nelle?
Yeri gelmişken, Sour Grapes'i seyrettim.
J'ai vu Sour Grapes, et c'était nul.
Yeri gelmişken, paylaşmak istediğin bir şey varsa...
Là-dessus, nous vous écoutons.
Yeri gelmişken, yarın 11 : 30'da yönetmenle buluşmam gerekiyor.
Au fait, je dois rencontrer le metteur en scène demain à 1 1 h 30.
- Yeri gelmişken eşek nasıl?
- Comment va l'âne, d'ailleurs?
Yeri gelmişken, ikinciye ne dersiniz?
- D'ailleurs, j'en reprendrais bien un peu.
Ve, bayanlar baylar, Yeri gelmişken şunu ifade edeyim ki benim...
Aussi, mesdames et messieurs, je profite de l'occasion pour vous annoncer...
Yeri gelmişken ifade etmek istediğim...
Je profite de l'occas...
Yeri gelmişken, Piper nerede?
D'ailleurs, où est Piper?
Yeri gelmişken, bir planımız var mı yoksa- -
D'ailleurs, on a un plan?
Aslında yeri gelmişken, az öfkeli hissediyorum
En fait, puisque tu m'y fais penser, je me suis senti irrité.
Yeri gelmişken, o sarmaşık zehiri idi.
C'était bien du sumac vénéneux.