Yeux translate French
48,240 parallel translation
- Gözünü kapatıp seç birini.
Fermez-les yeux et vous en trouverez surement un ici.
Harika gözleri var.
Des yeux magnifiques.
Bu gece gözler yine San Diego takımına kilitlendi ve eğer çok şaşırdığımı söylersem çoğunluk adına konuşmuş olacağım.
Ce soir, les yeux de la nation se tournent vers San Diego encore une fois et je pense parler au nom de tous quand je dis que je suis pétrifié.
Cevaplar için bana bakıyorlar Joon ve ben onların gözlerindeki kuşkuyu görebiliyorum.
Ils attendent de moi des réponses Joon, et je peux voir le doute dans leurs yeux.
Gözlerini kapa.
Ferme les yeux.
Marty, gözlerime bak.
Marty? Regarde-moi dans les yeux.
Uzay hayalperestlerinin gözleri, umutları, hedefleri daima Mars'a ulaşmakta olmuştur.
Les rêveurs d'espace ont toujours eu leurs yeux, leurs espoirs, leurs aspirations, sur le fait d'aller sur Mars.
Diğerlerinin henüz gözleriyle göremediği şeyleri zihinleriyle görebilen insanlarla.
Des gens capables de concevoir avec leur esprit ce que d'autres on du mal à voir avec leurs yeux.
Henüz çıkmadı yani içeride olduğun sürece gözünü üzerinden ayırmayacaksın.
Ce n'est pas encore fait, donc tant que vous y êtes ensemble, tu ne le quittes pas des yeux.
Eğer Jessica buraya gelip onun için ne kadar önemli olduğumuzu gösterseydi bir şeyler değişebilirdi.
Et la seule qui aurait pu changer ça, était Jessica en personne, lui montrant notre importance à ses yeux.
Jessica adamın gözlerinin içine baktık sana söylüyorum adam suçlu.
On l'a regardé dans les yeux, et je vous l'assure, il l'a fait.
Gözlerini kapattığın zaman. Tadı tıpkı çekirge gibi geliyor.
En fermant les yeux, ça a le goût... de criquets.
Bugünlerde bu konuyla ilgili ani bir uyanış görüyoruz.
Le pouvoir a ouvert les yeux et se dit :
Değerli bulduğunuz hayatları öldüren insanları savunuyorsunuz.
Vous défendez les gens qui tuent les gens qui comptent à vos yeux.
Federal Soruşturma Bürosu'nun başındaki kişi tarafından Amerika'daki en tehlikeli kişilerden biri olarak kabul ediliyordu.
C'était l'un des individus les plus dangereux des États-Unis aux yeux du patron du FBI.
Burada kötü çalışma koşullarından söz ediyoruz. Yurtdışında yoksuları ve özgür işgücünü sömürenlere kızıyoruz, ama burada olup bitenlere bakmıyoruz.
On parle de la misère de la main d'œuvre à l'étranger, on s'émeut de l'exploitation des gens dans le monde, mais on ferme les yeux sur ce qui se passe ici.
- Babalarını bir suçlu olarak görmemeliler.
Leur père ne devrait pas être un criminel à leurs yeux.
Bir de buzlu cam kullanırsak bir daha onları görmek zorunda kalmazsın.
Et si on utilise du verre givré, vous n'aurez même pas à poser les yeux sur eux.
O zaman gözümün içine bak ve onu dışarı çıkarmadan buna karar vermediğini söyle.
Alors regarde moi dans les yeux et dis moi que tu n'avais pas pris cette décision avant de me demander de le sortir de là.
Gözleri gayet iyi çalışıyor.
Ses yeux fonctionnent.
Ama Naomi şunu bilmen gerek eğer bir başka avukatın karakterine laf uzatırsan bu jüriye seninki hakkında iyi fikir vermez.
Mais, Naomi, si vous dénigrez l'intégrité d'un autre avocat, sachez qu'aux yeux du jury, ça ne met pas la vôtre en valeur.
Ama gözlerinde görebildiğim şey suçlu olmadığıydı.
Mais je pouvais voir dans ses yeux... qu'il n'était pas coupable.
Gözlerim!
Mes yeux!
Gözlerimi kapadığımda hâlâ yangını, Elias'ın çığlıklarını o deli aileyi görebiliyorum.
Quand je ferme les yeux, je vois encore... le feu et... Elias crier. Cette... famille de dingues.
! Dört kez ateş ettin gözlerimle gördüm!
Je t'ai vu tirer quatre fois sur lui de mes propres yeux!
Çok gerilirdim, gözlerim kocaman olurdu ve nefesim kesilirdi.
J'étais très nerveux, mes yeux roulaient dans tout les sens, et j'avais le souffle court.
Gerilince gözlerin kocaman oluyor.
Tes yeux roulent quand tu es nerveux.
Çok gizli özel bir görev, sadece senin yapabileceğin türde bir şey.
Une mission top-secrète, confidentielle, pour vos seuls yeux et oreilles.
Dünyanın gözü S.H.I.E.L.D.'ın üzerinde bir katil ile beraber çalışamayız.
Mais l'autre gars est un problème. Le monde a ses yeux rivés sur le S.H.I.E.L.D., et on ne peut pas se permettre de faire affaire avec un meurtrier.
Gözlerini kapat.
Ferme les yeux.
Gözlerindeki küstah ifade var ya...
La condescendance dans leurs yeux...
Beni izle, o şeyi tam isabetle vuracağım.
Regarde-moi coller une balle entre les yeux de ce monstre!
Gözlerini ortaya çıkarmış.
Ça souligne tes yeux.
Oraya çıkıp kendi gözlerinizle gördüğünüzde, atmosferin ne kadar ince olduğunu, dünyanın etrafında bir soğan zarı gibi olduğunu anlıyorsunuz.
Depuis l'espace, on voit de ses propres yeux à quel point l'atmosphère terrestre est fine. C'est comme une peau d'oignon autour de la Terre.
Paris Konferansı'nı doğru yolda atılan bir adım olarak gördüğünü ama bunun yeterli olmadığını söyledi.
Il dit que la COP21 à Paris était à ses yeux un pas dans la bonne direction, mais un pas encore insuffisant.
Gözlerinize dikkat edin.
Attention à vos yeux.
Gözünün önünü görmüyor.
Il la regarde dans les yeux!
Bu, benim ne kadar öldürücü ve harika olduğumdan dolayı...
"Je te trouve tellement irrésistible que je ne peux pas te quitter des yeux?"
Spor dünyasında herkesin gözünü ona diktiği Ginny Baker ile alakalı bir son dakika haberimiz var.
... Nouvelle importante de San Diego, où les yeux du monde sportif - ont été sur Ginny Baker.
Mahkemede beklenmedik bir savunma yapan Knox, gözyaslari içinde masum oldugunu belirtti.
Lors d'un plaidoyer inattendu, Knox a affirmé son innocence, les yeux pleins de larmes.
Ama sizler cevabi gözlerimde bulmaya çalisiyorsunuz, oysa cevap tam orada.
Vous essayez de trouver la réponse dans mes yeux, quand la réponse se trouve là-bas.
Bunlar benim gözlerim.
Ce sont mes yeux.
Gözlerindeki hayreti görebiliyorum, Josef.
Je vois la consternation dans tes yeux, Joseph.
Bize göre... sen mükemmelsin.
À nos yeux, tu es parfait.
Okey. Riley, sen benim gözcümsün
Riley, tu es mes yeux.
Lexy'den bir an için gözümü ayırdım, sadece bir an için ama arkamı döndüğümde ortalıkta yoktu.
J'ai quitté des yeux Lexy... Notre benjamine... juste une seconde, mais... en me retournant, elle avait disparu.
Isı vizyonu yok, X-ray vizyonu yok...
Pas de yeux laser, ni de vision par Rayons X...
Yemin ederim gözümü kırpana kadar geçmişti beni.
J'ai à peine cligner des yeux et elle est passée.
Yalan söylediğin zaman şuralarının kırıştığını biliyor musun?
Est-ce que tu sais que tes yeux se plissent juste ici quand tu mens?
Gözlerini kapat!
Ferme les yeux!
Şimdi gözlerini aç.
Maintenant ouvre les yeux.