Yonca translate French
212 parallel translation
Arıların üzerinde vızıIdadığı bir yonca.
Le bourdonnement de l'abeille dans le trèfle.
Kırmızı yonca, saman ve kepek posası. Bu saçma.
De trèfle, de foin, de son.
Sığırlarım, atlarım, tavuklarım, yonca tarlalarım ve...
Je possède du bétail, des chevaux, des poulets...
- Yonca.
- Du trèfle.
Ağzımda bir dolu yonca olduğunu ve vaaz veremeyeceğimi düşünebilir, ama Piskopos bile böyle bir şeyi yapmazdı bana.
même s'il pense que je suis vieux et que je ne peux pas prêcher, l'évêque ne me ferait jamais une chose pareille.
Yaşlı karaağacın altında yonca desenli kilim serili, üstünde Mick Collins ayakta duruyor.
Là, sur un tapis de trèfles et sous un vieil orme, se tient Mick Collins.
Kodai Tapınağı'na son geldiğimde,.. ... yonca bahçeleri muhteşemdi.
La dernière fois que je suis venu ici, les trèfles étaient magnifiques.
Her gece 7'de Taze bir yonca gibi içeri giriyorsun
Tous les soirs à sept heures tu apparais pour mon bonheur!
ve... avucunuzun sağ köşesindeki çizgiler... altın işlemeli bir elbise üzerinde dört yapraklı bir yonca olduğu söylüyor.
Dans le coin droit de vos armoiries, en bas, vous avez un trèfle à quatre feuilles sur drap d'or.
Dört yapraklı yonca!
Un trèfle à 4 feuilles!
Keman eşliğinde dans edip yonca çiçeklerini seyredebilirsin.
Danser au son d'un crincrin. Regarder la luzerne fleurir.
İkili anlamlardan oluşan bu cennette yonca tarlasındaki kuzu gibi... hoplayıp zıplayan sen değil misin sanki?
Un paradis de complexités, où toi, plus que quiconque... tu te vautres comme... un veau dans un champ de trèfle
Bu kaba yonca, Bayan Rosen.
De la luzerne, Mme Rosen.
Şu çorak arazinin hemen başında. Bu da yonca, yani iki ay sonra yonca olacak.
Et là, juste avant le terrain dénudé, c'est de la luzerne, ou ça en sera.
Biraz yonca yaprağı biraz da ezilmiş maya.
Je prendrai une assiette de luzerne et de la purée de levure.
Ispanak, havuç ya da yonca yemeyi severler.
Ils aiment les épinards, les carottes, la luzerne.
Kesilmiş süt suyu koyup, kaba yonca filiziyle karıştırıyorum, ve biraz fasulye ezmesi, ve ıspanak.
Avec du petit lait, des pousses Alpha, de la pâte de haricots et du moisi d'épinards.
"Pomona'daki yonca tarlalarında gizli Japon havaalanı şüphesi var."
Suspectons terrain d'aviation japonais dans champs de luzerne de Pomona. "
Tepelere paraşütle katiller indiriyorlar ve daha yeni Pomona'daki yonca tarlalarında gizli bir havaalanı olduğunu rapor ettim!
Ils parachutent des assassins dans ces collines... et on me signale des pistes d'atterrissage secrètes... cachées dans les champs de luzerne de Pomona.
Judy Fox kolyemi çaldı, hani şu üzerinde yonca olanı.
Judy Fox m'a volé mon trèfle à quatre feuilles.
İçine düşmek istediğin tezeğin yonca olduğunu düşünmek istiyorsan bana inanma.
Si tu veux prendre un tas de merde pour du trèfle, ne me crois pas.
Evet, ben yonca filizleri ve bir tabak maya püresi alacağım.
Oui, je vais prendre les germes de luzerne et la purée de levure.
Yonca tarlasında birbirinin kollarına atılan iki gencin sevgisi gibi değil.
Je ne parle pas d'amour comme deux vierges dans les giroflées.
Yüreklere sevinç veren bağları budanmadan ölmekte... düzgün sıralanmış çitleri dal budak etrafa saçılmakta... nadastaki tarlalarında delice otu... baldıran ve şahterlerle kaplanmakta... ve bunları sökecek saban pas tutmaktadır... çuha çiçeği, mesine ve yeşil yonca veren... güzel çayırlar orak diye inlemekte... tembelliğe alışmakta ve nefret edilesi... deve dikeni, kuzu kulağı... yaban maydanozunun saldırısı... altında hem güzelliklerini hem de... faydalarını yitirmektedir.
Et de même que nos vignobles, nos prairies et nos haies... infidèles à leur nature, retournent à l'état sauvage... de même nos maisons, nous-mêmes et nos enfants oublient... ou n'apprennent pas, faute de temps... les sciences qui devraient embellir notre pays... mais poussent en sauvages, comme des soldats... qui ne songent qu'à verser le sang... qu'à jurer, l'air farouche, les habits en désordre... avec une allure... monstrueuse.
Muhtemelen kafamıza bir yonca takıp bir karayolunun kenarına atacaklar.
On nous collera un trèfle sur le front avant de nous larguer près d'une route.
Hepsinde yonca yaprağı şekli var.
Ils ont tous un grain de beauté en forme de trèfle!
Ceketine yonca tak. Bak, biraz kilo ver. Orta sıklet olursun, tamam mı?
Perds 45 kg, et tu deviens poids moyen.
-... tavşanlar için yonca tarlası olacak.
des plants de luzerne pour les lapins.
Yonca tarlasına gidersin. Bir çuvalın olur.
T'iras au carré de luzerne, avec un sac.
- Yonca tarlası olacak, tavşanlar için.
- Un carré de luzerne pour les lapins.
Boğa yarışlarından sonra yonca yaprağı kavşağı fıçı yarışı.
Nous échangeons nos cavaliers... contre des dames charmantes.
Bu yonca seni sonsuza kadar orada tutacak.
Ce trèfle t'empêchera à jamais de sortir.
4 yapraklı yonca.Topraktan 4 yapraklı yonca koparmalısın.
Un trèfle à quatre feuilles fraîchement cueilli dans le champ.
Küçük kızlar 4 yapraklı yonca aramamalıdır.
Les petites filles ne doivent pas chercher des trèfles.
Tamam, onu öldürmek için 4 yapraklı yonca bulmalıyız.
O'Grady a dit qu'il fallait un trèfle à quatre feuilles pour tuer le lutin.
- Evet... - 4 yapraklı yonca olmalı.
Il doit y avoir un trèfle.
Burada oturup 4 yapraklı yonca aramak için çok geç artık.
On n'a pas le temps de s'asseoir et de chercher un trèfle.
O halde mideni istiyorum! Yonca!
Alors, je veux ton ventre.
Aç bir gezgini zarif bir Vak yonca çorbası ile başlayan lezzetli bir ev yemeğinden daha iyi yatıştıracak başka bir şey var mıdır?
Il n'y a pas mieux pour apaiser... pour satisfaire un voyageur affamé, qu'un délicieux repas fait maison. On va commencer par un délicat consommé de trèfles vaks.
- "Uğurlu Yonca."
- Au "Trèfle à 4 feuilles."
Santral, dinleyin. Bir tefeci dükkanındayım Uğurlu Yonca kumarhanesinin karşısındaki caddede.
Opérateur, écoutez, je suis dans un magasin en face du "Trèfle à 4 Feuilles."
Taze çikolatalı yonca şeklindeki kurabiyeler.
Des cookies tout chauds.
Tekerleklerdeki çamura ve metal çerçevedeki yonca tohumlarını [br ] değerlendirsek, ben bu aracın bir çiftçiye ait [ br ] olduğunu veya en azından kırsal kesimde yaşayan birine [ br] ait olduğunu söyleyebilirim.
A en juger par la boue sur les roues, et à l'herbe de fourrage collée sur la carrosserie, je dirais que ce véhicule appartenait à un fermier, ou un habitant de zone rurale.
Yani, yonca yaprağı.
Un trèfle à quatre feuilles.
Evet, bayım ama "Yonca biter de yersin..." Bu atasözü biraz bayatça.
"Mais en attendant que l'herbe pousse..." Vieux proverbe moisi!
Seni yonca yosması seni.
Traître petit trèfle.
- Yonca yaprakları.
- Trois feuilles.
Ve Ocak'ta da kovanları yonca tarlalarına götürürüz.
En janvier, on les emmène sur du trèfle.
Bir yonca tarlasında bulundu.
Retrouvé dans un champ de luzerne.
Dört yapraklı yonca buldum.
Un trèfle â quatre feuilles!
Ağzımda bir dolu yonca olduğunu düşünürdü.
Que j'avais un pied dans la tombe. S'il avait été la...