Yurttaş translate French
305 parallel translation
Onları hor görme Yurttaş Sokak Yıkayıcı.
" Ne les dédaigne pas, Monsieur le laveur de rues.
Teşekkür ederim Yurttaş.
"Je te remercie, camarade."
Istırapların en acısını çekerken söylenmeyen valilerini örnek alabilecek bir yurttaşım var mıdır ki?
Ne peuvent-ils suivre mon exemple, moi qui souffre le martyre sans me plaindre?
Yasalara bağlı bir yurttaş olduğun anlaşılıyor.
Vous semblez en règle.
Ayrıca halka, hem yurttaş hem de insan olarak haklarının yorulmaz... bir savunucusunu sağlayacağım.
"Je me ferai aussi le champion de leurs droits de citoyens et d'hommes."
Yurttaş Kane'in oyuncularının çoğu, sinema alanında yenidir.
La plupart des interprètes de "CITIZEN KANE" débutent au cinéma.
Bir yurttaş olarak hakkı.
Dans ses droits de citoyen.
Sözde katile en ufak bir benzerlik taşıyan her kesimden adam ortaya çıkana kadar kızgın yurttaş grupları tarafından sunulan ödüller arttı.
Des récompenses offertes par des groupes civiques incitaient a la dénonciation d'hommes de tous milieux et dont le seul crime était une vague ressemblance avec le supposé meurtrier.
Bu onların işi. - İyi bir yurttaş olsaydın...
- Si t'étais un bon citoyen...
- Yurttaş Ravel, Kontu koru!
Citoyen Ravel! Sauvez le Comte!
Her Roma yurttaşına, her birine ayrı ayrı yetmiş beşer drahmi bırakıyor.
Il donne à chaque citoyen romain, je dis bien à chacun, 75 drachmes!
Sadık bir yurttaş olarak vazifemi yerine getirdim.
Mon loyalisme me pousse à vous informer...
Barlar senin gibi sadık bir yurttaş için uygun bir yer değil.
Un saloon n'est pas un endroit pour un loyal citoyen comme vous.
Yurttaş Boris, kanının son damlasına kadar savaşmalısın.
En somme, tenez bon, les gars, jusqu'à la dernière goutte de sang!
Zavallı Rusya Ana. Askeri Hastane Başhekimi, Yurttaş Borozdin hemen askeri komutanı görün. Lütfen dikkat!
Malheureuse Russie...
Her Sovyet yurttaşının yüreği neşeyle coşuyor zafer mutluluğuyla!
Chaque citoyen du pays à le cœur en fête. La joie nous remplit et déborde... La joie de la victoire.
Ben ve birçok yurttaşıma göre asıl yaramaz çocuk babam.
Pour moi et certains compatriotes... c'est mon père qui est le vilain garçon.
Mösyö Brandt, dünyanın yurttaşı.
monsieur Brandt, citoyen du monde!
Ee yurttaş, arabaya binecek misin yoksa binmeyecek misin?
Ma petite dame... Vous prenez la voiture?
Hey, yurttaş, sana söylüyorum!
À qui je le dis! Z'entendez?
Haydi yurttaş.
Descendez, la citoyenne...
Yurttaş, izniniz yok.
Interdit, je vous dis!
Hayır, avukat olarak değil, yurttaş olarak geldim.
Non, je suis ici en tant que citoyen, pas en tant qu'avocat.
Ama polis bir yurttaşın odasında arama yaparsa... insanlar merak ederler.
Mais les gens sont curieux, quand la police fouille une chambre.
Bir yurttaşın suç işlenmesini önlemek için elinden geleni yapmasının... yasaya aykırı olduğunu ben hiç duymadım. Onun yaptığı tam da buydu.
J'ai jamais entendu dire qu'il était interdit... de tout faire pour empêcher qu'un crime soit commis... ce qui est exactement ce qu'il a fait.
Bozdular kadını. Amerikan yurttaşı olduğu gün, bozuldu.
Ça l'a gâtée de devenir américaine.
Bu çocuğu kucağına alırsan, senin olduğunu, Roma yurttaşı olduğunu ve veliahdın olduğunu kabul etmiş olursun.
Si vous le prenez, il sera vôtre... citoyen romain, et votre héritier.
Sadık Yurttaş Albert, dengin olan pilice sulan.
L'honnête citoyen Albert, fou d'une gamine, à ton âge.
Yurttaş Marat'yla konuşmaya geldim.
Je suis venue voir le citoyen Marat.
Yurttaş Marki mahkemelerimizde bilirkişi olarak oturmuş olabilirsiniz geçen Eylül'de, bize kumpas kuran aristokratları hapishanelerden dışarı sürüklerken bizim yanımızda savaşmış da olabilirsiniz ama hâlâ asilzadeler gibi konuşuyorsunuz Tabiat'ın kayıtsızlığı dediğiniz şeyse, sizin kendi merhametsizliğinizdir.
Citoyen marquis, vous pouvez peut-être être juge dans nos tribunaux. Vous avez lutté avec nous en septembre, quand nous avons sorti de prison les aristocrates qui complotaient. Mais vous continuez à parler en grand seigneur.
Bu endişe verici aciliyeti, ben kendi kendim üstlenerek, bu programı izleyen, izlemeyen her yurttaşımın affına sığınıyorum.
Dans cette épreuve majeure, j'ai de ma propre de ma propre initiative décidé d'en appeler au sens civique de chacun d'entre vous, que vous regardiez cette émission ou pas.
Soylulukta birbirine denk iki aile. sahnemizi açtığımız güzel Verona'da. eski düşmanlıktan gelen yeni bir kavgada yurttaş kanı yurttaş elini kirletir burada.
Deux nobles Maisons, au cœur de Vérone, sont opposées... par une haine ancestrale... ravivée par le sang répandu.
Yurttaş Gorbunkov'u çoktandır tanıyor musunuz?
Il y a longtemps que vous connaissez ce citoyen Gorbounov?
İkimiz de biliyoruz ki, sen Yonkers'ın ilk yurttaşısın, ve senin karın da ona göre biri olmalı.
Votre femme doit être à la hauteur. Vous l'êtes!
Ve düşmanınız da olsa yurttaşınızı öldürmek cinayettir.
Et tuer un être humain, même s'il est votre ennemi, est un crime.
Çoğu yurttaşı gibi beyazlar öldürdü.
Comme beaucoup de ses compatriotes, des mains des Blancs.
Kutsal şair Dante'den, Pascoli'ye, D'annunzio'ya kadar bir sürü zeki sahış bu topraklardan çıktı ve bir sürü yurttaşı da sanata, bilime, dine ve siyasete oldukça şey kazandırdı...
Du divin Dante à Pascoli et D'annunzio... un grand nombre de grands esprits chantèrent cette terre. Et ses enfants innombrables ont marqué à tout jamais... l'art, les sciences, la religion, la politique...
Hayır, "Yurttaş Kane" filmindeki rolüm iyiydi.
Non, Dans "Citizen Kane" j'avais un beau rôle.
Sadece Konsolosluğun 600,000 $'ını soymanın yanısıra iki Suarian yurttaşını da öldüren birini yakalamağa çalışıyorum.
J'essaie de capturer celui qui a tué 2 Suariens et volé 600000 dollars à la légation.
Ben, Victor Hugo, Fransa'nın yasal haklarına sahip eski yurttaşı kızım Adele'in evlenmesine izin veriyorum.
Je, soussigné, Victor Hugo, ancien pair de France... autorise ma fille Adèle à épouser- -
Yetişkin bir yurttaş olarak, sorgulanman gerektiğini anlamalısın.
En tant que citoyenne adulte, vous devez comprendre que votre interrogatoire était nécessaire.
Amam şunu aklınıza sokun. Dostlarınız size hain diyebilir. Ama ben size yurttaş diyeceğim.
Mais souvenez-vous... vos amis vous prennent pour un traître... moi, pour un patriote.
Sıradan bir yurttaş olarak Roma'ya dönmesinin ne sakıncası olur ki?
Mon chéri, quel mal y aurait-il à ce qu'il revienne comme simple citoyen?
İsim veremem ama şunu diyeyim bir güney eyaletinde bir emekli yurttaş birliği pazarda hokey takımı arıyor.
Je peux pas donner de noms, mais une communauté de retraités dans un État du Sud serait intéressée.
O her zaman iyi, yasaları gözeten bir yurttaş olmuş... Ara verin!
Il a toujours été un bon, citoyen respectueux des lois... lâche moi les baskets!
- Yurttaş Asanova...
- Citoyenne Assanova...
Ben bir yurttaşım. Bu ülkeye inanıyorum.
Je suis patriote, j'aime mon pays.
Yurttaş izleme komitesinin başarısı iletişime bağlıdır.
La clé d'un programme d'auto-défense, c'est la communication.
Bu seçimde ofise karşı adaylığımı koyacağım. Köyün iyi insanları, izninizle yurttaşımızı alkışlayalım.
C'est dans ce but que je me présente à ces élections.
- Ben de yurttaşım.
Je suis patriote aussi.
Demek yurttasın.
Oh, l'internat d'une école.