Yusef translate French
93 parallel translation
Üzerindeki belgelerden, aşırı solcu Devrim Askerleri örgütü üyesi Eritre'li bir öğrenci Yusef Belabar olarak tanımlandı.
D'après ses papiers, il s'agirait de Yusef Belabar, un étudiant de l'Érythrée membre du mouvement gauchiste Les Soldats de la révolution.
Yusef bizim bayrağımızı yaptı.
J'ai fabriqué le nôtre.
Hadi be, Yusef'le vedalaşmayı unuttum.
Mince, j'ai oublié de saluer Yusef.
Pekâlâ, 15 yaşındaydım ve St. Claire'nin yukarısında evimizin arkasındaki ara sokakta Johnny Yusef adında bir oğlanlaydı.
Bon, j'avais 15 ans. C'était dans une ruelle derrière la maison de mes parents. Avec un garçon nommé Johnny Yusef.
Şeyh Ebu Talip Yusuf, üst düzey Sünni din adamı.
Sheik Abu Talid Yusef, le représentant des prêtres sunnites.
Vesper'ın sevgilisi Yusuf Kabira Fas'ta kaçırılmıştı. Kız onu kurtarmaya çalışıyordu.
L'ami de Vesper, Yusef Kabira, qui avait été enlevé au Maroc et qu'elle voulait sauver.
- Merhaba. Ben Yusef.
- Je m'appelle Yusef.
- Ne iş yapıyorsun Yusef?
- Votre métier?
- Bunu Yusef Jackson'dan duydum.
- D'après Yusef Jackson.
Yusef'in partnerim olduğunu sanmasından bile daha kötü.
Déjà que Yusef te prend pour mon compagnon.
Fakat hala listede Malik Yusef, Abbas Khalef, ve Howard Ziad, projede çalışan Iraklı doktorlar olarak gözüküyorlar.
Mais il y a toujours Malik Yusef, Abbas Khalef et Howard Ziad des docteurs irakiens qui ont travaillé sur le programme. - Où sont-ils?
Fariq Yusef.
Fariq Yusef.
Fariq Yusef'in konsolosluktaki sıfatı güvenlik şefi.
La fonction officielle de Fariq Yusef est chef de la sécurité.
Belki Yusef, Amir'e görev verdi. Casusluğun karanlık dünyasına sürükledi.
Yusef a pu entraîner Amir dans le monde glauque de l'espionnage.
Yusef, yarım kalan işleri tamamlamak için onu öldürdü ve bomba etkisi olan bilgileri içeren sürücüleri aldı.
Puis il a pris les enregistrements et leurs révélations explosives.
Fariq Yusef'in katil oluşu dışında...
Sauf que Fariq Yusef n'est pas le tueur.
Yani Amir ve Yusef, Aşağı Manhattan'da bir tur attılar ve aynı gece ilerleyen saatlerde karısını aradı.
Amir et Yusef font un tour dans Lower Manhattan, et plus tard dans la nuit,
Fariq Yusef'i takip eden ajanlarım var.
Je fais surveiller Fariq Yusef.
Her zamanki gibi... - Fariq Yusef.
Il n'est jamais là.
Suriye Konsolosluğu.
- Fariq Yusef, consulat syrien.
Bay Yusef, son görüştüğümüzde "olaylardan haberdar olmak benim işim" demiştiniz.
Quand on s'est vus la dernière fois, vous m'avez dit que votre fonction requérait de vous tenir informé.
Bay Yusuf Afzal, alanında son derece uzman, Rose Carlyle gözetiminde. Kusura bakma.
M. Yusef Afzal entre les mains de l'éminemment qualifiée Rose Carlyle.
Yusuf Afzal, kafasından aldığı sert bir darbe sonucu öldürümüş.
Yusef Afzal a été tué d'un coup à la tête.
Yusuf Afzal, 36 yaşında,... Calwest Hastesi'nde, bilgisayar teknisyeni olarak çalıştı.
Yusef Afzal, 36 ans, informaticien à l'hôpital Calwest.
Ve hâlâ Yusuf'un cesedinde bulunan Donanma Künyesi üzerine araştırma yapıyoruz.
On se renseigne sur la signature de la Marine trouvée sur Yusef.
Belki de o, Yusuf Afzal değildir.
Ce n'est peut-être pas Yusef Afzal.
Yusuf'un DNA'sını, o olup olmadığını anlamak için SOCOM veritanında aratabiliriz.
On peut entrer l'ADN de Yusef dans la base du SOCOM.
Yusuf'un eşyalarını arabanıza götürmenizde yardımcı olabilir miyiz?
On peut vous aider à prendre les affaires de Yusef?
Yusuf'un cinayetini araştırıyoruz.
On enquête sur le meurtre de Yusef.
Belki Yusuf hakkında bize bir şeyler anlatabilirsiniz.
Vous pourriez nous parler un peu de Yusef.
Noel'i babamla, Seder'i annemle kutlarım. Yusuf ise her ikisine de gelir.
Je célèbre Noël avec mon père, Pessah avec ma mère, et Yusef venait aux deux.
Düşündüğünüz, Yusuf'un radikal ya da militan olduğuysa,... yanılıyorsunuz.
Yusef n'était ni intégriste, ni militant si c'est ce que vous suggérez.
Polis Raporu'na göre, Yusuf'un öldüğü gece çalışıyormuşsun?
Il paraît que vous étiez au travail la nuit de la mort de Yusef.
Yusuf'u sevdim.
J'aimais Yusef.
Rose'un, Yusuf'un cesedinden çıkardığı kimyasal kalıntı.
Voici le résidu que Rose a trouvé sur le corps de Yusef.
Yusuf Afzal'ı nasıl seçtiğinizi anlat.
Comment c'est arrivé sur Yusef Afzal?
Larissa, Yusuf'un buraya geldiğini söylemişti.
Larissa a dit que Yusef venait ici.
Yusuf hakkında bulduğun her şeye ihtiyacımız var.
On veut tout savoir sur Yusef.
Belki de biri Yusuf Afzal'a Cadılar Bayramı olmadığını söylemeli.
Il faudrait dire à Yusef Afzal que ce n'est pas Halloween.
İleri Takip'e göre Yusuf Afzal Calwest Hastanesinin güney kapısından girdi.
Selon Overwatch, Yusef Afzal vient d'entrer par la porte sud de l'hôpital Calwest.
Yusuf son iki haftasını burada yazılım kontrolü yaparak geçirmiş.
Yusef y a travaillé deux semaines sur un logiciel.
Gerçekten de Yusuf'u takip ediyormuşuz.
On était bien après Yusef.
- Yusef'in kafasının icabına bakan bendim.
Je suis allé chercher la tête de Yusef.
Yusuf sistem yazılımını güncellediği gün Herts Calwest Hastanesi'nde PET taramasına girmiş.
Hertz a passé une tomographie à l'hôpital Calwest le même jour où Yusef a mis à jour le logiciel du système.
Belki de Müslüman olduğu için Yusef'in eğilimli olduğunu düşünmüşlerdir.
Il a dû croire Yusef vulnérable car il était musulman.
Reddedince sonu ölüm oldu.
Yusef a refusé, il en est mort.
Adamın aklına morga girip Yusef'in bedenini çalmak gibi harika bir fikir geldi.
Puis il a eu la brillante idée d'aller à la morgue voler son corps.
Ben Yusef.
Je m'appelle Yusef.
Doktor Malik Yusef bunlar Peter Bishop, Olivia Dunham.
Docteur Malik Yusef.
Görevi tamamlayınca da kaderi belli olmuştu.
Une fois sa mission terminée, son sort était scellé, Yusef l'a tué.
Ve bunların Yusuf'la olan bağlantısı nedir?
Quel rapport avec Yusef?