English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Y ] / Yuvarlan

Yuvarlan translate French

677 parallel translation
- Yuvarlanıp gidiyorum işte bayım. - Ya siz?
- Ça va, modestement.
Kare olsaydı yuvarlanır mıydı sizce?
Sinon elle ne roulerait pas.
Yuvarlanıp gidiyoruz işte.
Ça va. Quand ça va pas, on fait aller.
Evet, çimlerde yuvarlanıp çamurlara bulanabilseler keşke.
Une prairie où ils pourraient rouler, et de la boue fraîche!
Uçuruma yuvarlanırsak beni uyandır.
Si on culbute dans un ravin, réveille-moi!
Senin de demin söylediğin gibi, Jack, bütün şehir bu yaşlı kalbin üzerinde yuvarlanıyor sanki.
Cette ville roule sur le vieux coeur dont tu parles
Üzerinde yuvarlanıyor ve onu mezara gömüyor.
Elle roule et elle l'enterre
Adamla kadının, kamyon yamaçtan yuvarlanırken... seti tırmandıklarına yemin edebilir misiniz?
Vous avez bien vu l'homme et la femme grimper sur le talus pendant que le camion culbutait?
İçinde yuvarlanın!
La voilà!
Şimdi denize yuvarlanıyor
comme une vague enjouée, dans le large.
Ama daha rahat yuvarlanırlar.
Tu pensais à quoi?
Oğlanın annesi içeri girdiğinde neler oluyor sandı acaba. Siz oğlanla alt alta üst üste, yerde yuvarlanırken...
Pouvez-vous imaginer ce qu'éprouvait cette pauvre mère... quand elle vous a vu vous battre avec son fils, ses vêtement en lambeaux...
Bulutlar yuvarlanıp geçtiğinde
L'on voit des choses étranges
Ağaçlara tırmanıyorlar, çayırlarda yuvarlanıyorlar...
Ils grimpent aux arbres, se roulent dans l'herbe.
Aynı para için aynı çamurda yuvarlanıyoruz.
Je me vautre dans la même boue que vous.
Herzamanki gibi... Yuvarlanıp gidiyoruz.
Toujours pareil- - Je m'amuse comme un fou.
Onlarla birlikte çamurda yuvarlanıp, onlar gibi kokmalı mısın?
Faut-il que tu te vautres dans la boue comme eux?
Yuvarlan.
Roule.
Samanlıkta yuvarlanıyordunuz.
- Dans le foin... Vos galipettes.
Öyle patikalar var ki, bir yanlış adımda uçuruma yuvarlanır insan.
Des pistes si étroites qu'un faux pas vous précipite dans le vide.
İzleyiciler yerlerde yuvarlanırdı.
Le public se tiendrait les côtes!
Topların yuvarlanışını hissedersin.
Sens les boules rouler.
Çünkü üstüne yuvarlanıp kabuğunu kırabilirsin. Kaplumbağayı mı kırarım?
Tu risquerais de l'écraser.
Ceset olsaydı buradan yuvarlanır ve duvarda dururdu.
Si c'était le cadavre il aurait roulé jusqu'au pied de ce mur.
İsin içinde yuvarlanın.
Roulez-vous dans la suie.
Küçük mavi taş yastığın üzerinde yuvarlanıp omzuma dokundu, tıpkı dudaklar gibi.
La petite pierre bleue avait roulé sur le traversin et m'avait touché l'épaule, comme des lèvres.
Rampalardan Niyagara şelalesi gibi yuvarlanıyorlar.
Ils dévaleront sur nous.
Ancak ikimizin de kellesi yerlerde yuvarlanırsa, pek de güzel bir görüntü olmaz...
Mais ça ne serait pas très beau à voir, si nous nous faisions décapiter...
Ancak ikimizin de kellesi yerlerde yuvarlanırsa, pek de güzel bir görüntü olmaz...
Mais ça ne serait pas très beau à voir, si nous nous faisions décapiter.
- Yuvarlanıp gidiyoruz.
Comme d'habitude.
Koltuk aralarında yuvarlanıyorlardı.
Génial. Ils se tordaient de rire.
Birbirlerini ısırıp yerlerde yuvarlanıyorlardı.
Elles se mordaient, se roulaient à terre comme des cinglées.
Onlar Burnett'in geldiğini görünce hemen, o mahluklara silahını çeker ve yere yatıp yuvarlanır.
Burnett tombe sur de ces bestiaux, ils se roulent à plat ventre en le voyant arriver.
- Hmm. Üçe kadar sayınca, duvara doğru yuvarlanın.
Atrois, roulez vers le mur.
Hemen, hafifçe yuvarlanın.
Tournez-vous un peu.
Tepenin üstünden bir araba çalacağız sonra aşağı doğru yuvarlanırız.
Nous volerons une voiture en haut d'une pente et nous nous laisserons glisser.
Aşağı yuvarlanıp ağaca vurdu!
"Il me rentre dedans." Au dernier moment, à 10 m, il arrive à redresser.
Sonra şöyle yerde yuvarlanın :
Et vous rouler par terre en faisant...
Genelde halının üstüne yuvarlanıyoruz.
- Et ensuite? - On finit par rouler sur les tapis.
Bana çıyan diyorsunuz. Vahşi diyorsunuz ama ikiniz de çayırdaki iki sığır gibi çamurun içinde yuvarlanıp duruyorsunuz.
Vous me qualifiez de serpent, me traitez de sauvage, alors que vous beuglez tous deux, comme des vaches dans un pré!
Yuvarlan, Spot.
- Maintenant, roules, Spot.
Biraz margarin alırım. Hep beraber içinde yuvarlanırız.
Je n'ai qu'à prendre de l'oléomargarine et me rouler dedans un peu.
Sallan, yuvarlan ölesiye sallan
Le rock and roll jusqu'è la mort.
Bütün giysilerini giy ve arabanın bir ucundan diğerine yuvarlan. Tamam.
Tu mets tous tes habits et tu roules sur les voitures.
Yuvarlan, yuvarlan Samanlarda yuvarlan
Roule, roule, roule dans le foin.
Başından beri yokuş aşağı yuvarlanıyordu.
Sur la pente savonneuse.
Daha sonra kıçına öyle bir tekme vurur ki... zavallı şey odanın bir ucundan diğer ucuna uçarak... açık pencereden aşağıdaki kilere yuvarlanıp... gözden kaybolur.
Puis il lui donne sur le postérieur, un coup de pied si fort que la pauvrette vole ŕ travers la pičce, franchit les battants et disparaît dans la cave.
Karlar yuvarlanır uçurumlardan.
Sur les sommets, la neige tombe.
Yuvarlanıp gidiyoruz.
Oh, je fais de mon mieux, vous savez.
Yokuş aşağı yuvarlanıyorum.
Je suis un raté qui dégringole la pente.
Yere yuvarlanır ve sonra da duygusallaşırız.
On va tomber dans la mièvrerie.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]