Yüreğim translate French
392 parallel translation
Ama yüreğim bunun doğru olmadığını haykırıyor. İnsan kendisi için yaşamalı diyor.
Mais quelque chose me crie que ce n'est pas possible, que chacun doit avoir sa propre vie.
"... yüreğim kan ağlıyor... "
... mon cœur saigne...
"... yüreğim... "
"... mon cœur
" Yüreğim aşkınla yanar İnan ki taparım sana
" le cri de mon cœur. Je t'aimerai toujours...
Hiç olmazsa buna yüreğim yok. Buraya gelmeden önce bu işin biteceğini umuyordum.
J'espérais que la guerre serait finie avant que j'arrive.
- Beni bilirsin. Yüreğim sızladı.
- Oh, j'ai pas eu le cœur.
İyi değil, iyilik de çıkamaz bundan. Ama boğ kendini yüreğim, dilimi tutmam gerek.
Nul bien ne peut naître d'un tel crime.
Babamın dostlarına yüreğim, kollarım açık.
A ses amis, j'ouvre mes bras.
Şimdiyse ne iğrenç geliyor bana, yüreğim bulanıyor baktıkça.
Quelle horreur de l'imaginer maintenant!
İyi olsa, neden kötülük soksun içime? Tüylerim ürperiyor. Yüreğim yerinden fırlayıp, kaburga kemiklerime çarpacak nerdeyse.
Si c'est le bien, pourquoi dois-je céder à une idée dont l'image d'horreur hérisse mes cheveux et fait que mon ferme cœur frappe à mes côtes, contre la nature?
Ah, oysa şimdi Yüreğim dolup taşıyor çılgınlar gibi
Depuis, mon cour saute de joie
Şimdi yüreğim dolup taşıyor
Depuis mon cour saute de joie
Başka türlüsünü yüreğim kaldırmazdı.
Je le veux ainsi.
İnsan birçok duyguyu içine bastırıyor. Seninle ve çocuklarla olan da buydu, çünkü yüreğim yanıyordu.
Je ne peux plus dissimuler, devant toi et les enfants.
Çok heyecanlıyım, hiçbir şey umurumda değil. Yüreğim ağzımda.
J'ai le cœur qui bat la chamade.
Gemim çapasız, yüreğim ise umutsuzdu. Güney Kutbu'nu koruyan buz dağları tam önümde gümbürtüyle parçalandı.
Les montagnes de glace qui gardent le pôle Sud s'ouvrent devant moi...
# Dün yüreğim hüzünlü bir şarkı söylüyordu...
Hier mon cœur chantait une mélopée triste
Ey dertli yüreğim! Ne sözler ettirdin bana!
Mais où m'as-tu mené, douleur?
Yüreğim şurada şimdi, Sezar'ın yanında. Konuşamam dönünceye kadar bana.
Mon coeur est là, près de César et je dois un instant attendre son retour.
Benim yüreğim de öfkeyle kabarmıştı seninle böyle konuşurken.
Quand j'ai dit cela, j'étais fâché aussi.
Bu soylu davranışına susamıştı yüreğim.
Cette noble parole donne soif à mon coeur.
Yüreğim nasıl da ferahladı gidince.
Quand mon courage revient, tu disparais.
Toprağın altındaki tozdan yüreğim Sevinç duyardı hala
"mon cœur de poussière serait enchanté."
Parmaklıklar arkasında ve kilitli kafes içinde görünce yüreğim parçalandı.
IA cage... J'ai compati à vos malheurs.
Kardeşim, ruhum susamış, yüreğim kupkuru elbette benden sefil bir içeceği esirgemezsin ya.
Mon âme a soif. Tu ne me refuses pas une goutte de raki?
Yüreğim ölesiye kederli.
Mon âme est triste à mourir.
Seni, dünyanı ve kömür madenini düşündüğümde yüreğim buz kesiyor.
Quand je pense à toi, à ton monde, à ta misérable mine de charbon, cela me soulève le coeur.
Bir de sana şunu söylemek istiyorum, Katerina Matveyevnam, oralarda neler yaptığını düşündükçe yüreğim öyle bir daralıyor içimi öyle bir hüzün kaplıyor ki, bilemezsin.
Je voudrais aussi te dire, ma Katerina Matveyevna, que parfois mon coeur me peine tant, qu'une telle tristesse me serre avec ses griffes, me demandant cet instant, ce m me vous pouvez faire l - bas.
Yüreğim seninki gibi soluk olsa kendimi hor görürdüm.
Mais je me mépriserais d'avoir un cœur aussi blême.
Yüreğim parçalanıyor. Onu mutsuz görmekten nefret ediyorum.
Je n'aime pas qu'elle soit malheureuse.
Biçare yüreğim derdi hani, Biçare yüreğim derdi hani,
À mon pauvre coeur il parlait ainsi, à mon pauvre coeur il parlait ainsi,
Biçare yüreğim derdi hani...
À mon pauvre coeur il parlait ainsi...
Biçare yüreğim derdi hani,
À mon pauvre coeur il parlait ainsi...
Bunu bana yüreğim söylüyor.
Du fond de mes entrailles.
Yüreğim sızlar ve bir ağrılı uyuşukluk sarar Duyularım, gördüğüm bir karıncayiyen gibi
Mon cœur saigne et une étrange torpeur envahit mes sens, comme si j'avais vu un fourmilier
Mükemmel hissediyordum, ama şimdi birden bire yüreğim atmaya başladı.
Je me sentais bien. Et d'un seul coup, j'ai une crise de foie.
Yüreğim göz koydu sana
Et c'est toi qu'il me faut
Yüreğim onu uyarmaya elvermedi.
Je n'ai pas eu le coeur de la prévenir.
Yüreğim değişmeseydi ağlayabilir miydim?
Verserais-je des larmes, si mon cœur n'avait pas changé?
- Yüreğim ağzıma geldi.
Enfin. - Ca m'a fait peur.
Benim yüreğim dayanmıyor artık, tükendim.
Dis-lui de se rendre. Je souffre trop.
Bundan öyle emindin ki sana söylemeye yüreğim el vermedi.
Vous étiez si sûr qu'il l'était, Je n'ai pas eu le courage de vous le dire.
Yüreğim bu cüceye karşı kinle dolmuştu.
Mon coeur se remplissait... d'une telle haine pour ce petit homme.
# Şimdi yüreğim seni arzuluyor.
"Maintenant mon cœur ne bat que pour toi " Je n'avais jamais senti la chaleur du soleil
# Şimdi yüreğim seni arzuluyor.
" Et maintenant, mon cœur ne bat que pour toi
Yüregim agzima gelecekti.
Me suis-je bien débrouillé? Mon coeur battait à tout rompre.
Yüreğim, katılaşma, taş olma sakın yüreğim!
Mon coeur, ne sois pas inhumain!
Yüreğim bulanıyor gördükçe.
Le cœur me manque quand je vois...
Peter, yüreğim ısındı.
Ça fait tellement de bien.
Yüregim al onu diyor.
Mon sang dit, "Prends-la".
Yüreğim ağzıma geldi yahu.
Mon cœur s'est arrêté.