Yüz yüze translate French
2,417 parallel translation
Bunu yüz yüze konuşmalıyız.
On doit parler de cela face à face.
Yüz yüze görüşme falan yok.
Le face à face est terminé.
Onunla yüz yüze konuşmayı umuyordum ama ama bu mümkün olmayacak gibi görünmeye başladı.
J'espérais lui parler face-à-face, mais... Je commence à croire que ça peut ne pas arriver.
Ama açığa çıkan daha büyük şeylerle yüz yüze geldiğinizde geri çekildiniz.
Mais quand vous vous confrontez à de plus grandes révélations, vous freinez.
Doyle toplantısından sonra onunla yüz yüze görüşme ayarlayalım.
D'accord, programmons un face à face de 10mn avec lui après la réunion avec Doyle.
Adam idam cezasıyla yüz yüze.
Maintenant il fait face à la peine capitale.
- Hayır, sen yüz yüze gelmekten kaçınmak için özür diliyorsun.
- Non, toi tu t'excuses pour éviter la confrontation.
Ama seninle şahsen, yüz yüze tanışmak çok güzel.
Mais c'est bien de vous rencontrer en chair et en os.
Bütün yüz yüze tanışmalar şahsen yapılır.
Toutes les rencontres personnelles sont en chair et en os.
Yüz yüze konuşmak üzere orada bulunamadığım için özür dilerim.
Je suis désolée de ne pas être là en chair et en os.
Gizli buluşma yerlerimizden birinde yüz yüze konuşmak istiyor. - Ne zaman?
Elle veut un face à face avec un de nos intermédiaires.
- Yüz yüze gelince ne yapacağınızı bilirsiniz.
Devant lui, vous saurez quoi dire.
Yüz yüze konuşmak istemiştim.
Je voulais vous parler face à face.
Bakın, dün sabah Baltimore'dan buraya geldim bazı satış işleri yapmak için çünkü restoran malzemeleri üzerine işim var ve işlerim şu sıralar kötüye gidiyordu ben de müşterilerimle yüz yüze görüşmek için buraya geldim ki...
Écoutez, je suis arrivé hier matin de Baltimore pour enregistrer des ventes vu que je possède une société de fournitures pour restaurants Les ventes ont baissées donc j'ai voulu rencontrer quelques clients en personne pour...
Suren'le seni yüz yüze getirmem gerekecek.
Je devrais t'emmener devant Suren, Je devais vous présenter face à face.
Yüz yüze geleceğimizi hiç düşünmemiştim.
Je ne pensais pas que nous nous rencontrerions un jour en personne.
Karim, Trey'le yüz yüze tanış.
en chair et en os.
Yüz yüze geçirilen zamanın amacı hassas bilgileri almak için güvenlerini kazanmaktı ama onlarla arkadaş olduk.
Le temps passé face-à-face est censé les rendre plus disposés à nous confier des informations sensibles mais ils sont devenus mes amis.
Yanan bir bina içinde muhtemel ölümle yüz yüze iken, bu kadarı fazla bile.
Dans un immeuble en feu, face à une mort imminente, c'est plus que suffisant.
Bütün görüşmelerimiz yüz yüze olacak.
Maintenant toutes les communications seront en tête à tête.
- Yüz yüze mi?
En personne?
O zaman Bay McClaren ile annenin yüz yüze görüştüğünü nereden biliyorsun?
Alors savez-vous qu'ils se sont rencontrés en personne?
Yıllardır yüz yüze görüşmedik.
On ne s'est pas vus les yeux dans les yeux depuis des années.
Sadece böyle yüz yüze yapmayız.
C'est juste qu'on... on le fait pas face à face comme ça.
Sirf onu kurtarmak için kaçimiz ölümle yüz yüze geldi?
Combien d'entre nous sont presque morts juste pour sauver son pauvre cul?
Bunu ancak yüz yüze buluşursak çözebiliriz.
Ça ne pourra que se régler en face à face.
Ama bunu yüz yüze yapmam gerek.
Mais on doit se voir en personne.
Uzay kovboyunu ne kadar seversem seveyim benim yardımımı istiyorsan bir dahaki sefere bunu yüz yüze yapmamız gerek.
J'ai beau apprécier de jouer au cow-boy de l'espace, si vous voulez vraiment que je vous aide, la prochaine fois devra se faire en face à face.
- Bu kızla yüz yüze tanışmadın. - Bırak da dikkatimi toplayayım.
Alors vous ne l'avez jamais rencontrée en personne?
Sacramento'da Amber'la bütün bu olanlar... her gün seninle yüz yüze bakmak gerçekten çok zor ve... yalan söylemek.
{ \ pos ( 192,205 ) } C'est dur de te regarder en face tous les jours. { \ pos ( 192,205 ) } Et de mentir.
Hep ona üzgün olduğumu söylemek istedim, bu yüzden bunu yüz yüze yapmanın daha iyi olacağını düşündüm.
J'ai toujours voulu m'excuser donc je me suis dit que ça serait mieux de le faire en personne.
İyi haber vermek için aramıştım, Bert de gelip yüz yüze söylemem gerektiğini söyledi.
J'ai appelé pour vous annoncer une bonne nouvelle mais Bert à dit que je devrais vous l'annoncer en personne.
Mesajlarını artık kontrol ediyor musun ya da siliyor musun bilmem ama kaseti geri istiyorsan benimle yüz yüze görüşmek zorundasın.
Je sais pas si t'écoutes tes messages ou si tu les effaces, mais si tu veux récupérer ta cassette, on doit se voir.
Yüz yüze konuşmak en iyisi tabii.
Un face à face c'est l'idéal bien sur.
Bana geri mesaj atmadığı sürece nasıl yüz yüze konuşacağız ki?
OK, mais comment puis-je le voir en face à face s'il refuse de m'écrire?
Bu şekilde veda ettiğim için üzgünüm ama eğer yüz yüze veda etseydim ikimiz de gitmeme izin vermeyeceğini biliyoruz.
Je suis désolée de dire au revoir de cette façon. Mais si je te l'avais dis en personne, on sait tout les deux que tu ne m'aurait jamais laissé partir.
Sizinle yüz yüze görüşebilir miyiz diye merak ettim.
Est-ce qu'on pourrait se parler en personne.
Eğer yüz yüze kavga ettiyseniz ulaşması zor bir nokta.
C'est un endroit difficile à atteindre quand on se bat face à face.
Dün, John Ross ile yüz yüze gelene kadar bundan haberim yoktu.
Je ne savais pas jusqu'à hier quand John Ross m'a confronté.
Isaak, parmaklıkların ardında olduğuna göre çok beklediği yüz yüze sohbetimizi yapabiliriz.
Peut être que maintenant qu'Isaak est derrière les barreaux, on va avoir ce face a face qu'il voulait si désespérément.
J.R. anlaşmasını bozduğu için küplere bindi ve J.R'ın gidişiyle benimle yüz yüze görüşmek istedi.
Elle était énervée car J.R lui a fait louper son affaire, et avec lui parti, elle voulait un face à face avec moi.
Bak, bu konuşmayı yüz yüze yapmak istiyorum.
Je veux avoir cette conversation face à face.
" Yüz yüze teşekkür etmeye ne dersin?
" Pourquoi ne pas me remercier en personne?
Bir müşteriyle yüz yüze mi görüşeceksin?
Tu, tu rencontres un client en personne?
- Müşterinle yüz yüze mi görüşeceksin?
Tu rencontres un client en personne?
İnternette de yüz yüze de onunla konuşma, yanına da yaklaşma, tamam mı?
Oh, tu as ordre de ne pas lui parler, de ne pas t'approcher d'elle en personne ou par Internet.
- Yüz yüze.
En personne.
Damon Pope'la yüz yüze görüştüm.
Face à face avec Damon Pope.
Burası ve asansör arasında 50 kere yüz yüze geldik.
Il y en a déjà 50 d'ici à l'ascenseur.
"Suç daima olacaktır, fakat toptan bir yok oluşla yüz yüze gelindiğinde,"
" Il y aura toujours de la criminalité mais face à l'annihilation totale
Yüz yüze görüşelim.
Je vous attends ici.