Yüzügü translate French
3,366 parallel translation
Gu Ae Jung... O çok pahalı yüzüğü atmanı, varlığından haberin olmadığı için anlayışla karşılarım.
j'imagine que tu as jeté cette bague très chère parce que tu ne savais pas.
Hep yanıyordu ama yüzüğü o taktı
Elle brûlait déjà Quand il lui a passé la bague au doigt
O yüzüğü hiç almadım.
Je n'ai pas acheté cette alliance.
İncecik parmaklara sahip minicik bir kadının yüzüğü gibiydi.
Comme la bague d'une toute petite dame aux doigts très fins.
Bekle, lütfen. Bu yüzüğü kaybetme düşüncesi, inanılmazın ötesinde rahatsızlık veriyor.
Aveugler par le fait que son ami est en train de l'empoisonner attends, s'il te plaît... l'idée de faire cet anneau m'angoisse terriblement.
Bildiğim tek şey, nişan yüzüğü var ama kocası yok.
Tout ce que je sais, c'est qu'elle a une alliance, mais pas de mari.
Haydi şu yüzüğü bulalım.
Eh bien, allons retrouver cette bague.
Bu yüzüğü geri al.
Prends cette bague.
Bırak artık ve şu yüzüğü geri al.
" S'il te plaît, garde cette bague.
Yüzüğü bir tarçın öbeği içine saklamıştı.
Il l'avait cachée, la bague, dans une viennoiserie.
Çoğu kadın, yüzüğü takınca bunu yapmayı bırakır.
La plupart des filles cessent de faire ça une fois mariées.
Yüzüğü onun kıçına sokar osurtarak çıkartırsın.
Mets-lui une bague dans le cul, elle pourra péter dessus.
Clara, bu yüzüğü sana olan aşkımın ve sadakatimin bir işareti olarak takıyorum...
Clara, reçois cet anneau, comme un signe de mon amour et de ma fidélité...
Koldo, bu yüzüğü sana olan aşkımın ve sadakatimin bir işareti olarak takıyorum...
Koldo, reçois cet anneau, comme un signe de mon amour et de ma fidélité
Söz yüzüğü verip birbirinize 31 çektirseniz daha iyi?
Super!
Yüzüğü herkes alır. Her lezbiyen alır.
Une autre lesbienne aurait pu te la donner.
- Şans yüzüğü.
Bague porte bonheur!
- Şans yüzüğü.
Bague porte bonheur...
Evli olduğunu kesin biliyor...,... ve o yüzden yüzüğü takmıyor.
visiblement, elle sait qu'il est marié, ce n'est donc pas pour ça qu'il ne la porte pas.
Bu yüzüğü en çok hak eden sensin.
C'est toi qui mérites cette bague plus que quiconque.
- Marty, Seni penis yüzüğü. - Dur!
Espèce de tas d'anneaux à bite!
O özel birinin önce bu parmağa yüzüğü takması gerekir.
Eh bien, ce quelqu'un de spécial devrait... mettre quelque chose de spécial sur ce doigt d'abord.
Hayatımı olduğu gibi seviyorum. Çalar saat yok, evlilik yüzüğü yok, vergi yok.
J'aime ma vie comme elle est, sans réveille-matin, sans alliance, sans impôts.
Elbette öyle, boynunda bir zincire erkek yüzüğü asılı. Eski kocasının belli ki. Zaten parmaklarına göre çok büyük.
Elle a une alliance d'homme sur une chaîne autour de son cou, clairement celle de son dernier mari car trop large pour son doigt.
- Yüzüğü geri getirmen gerek.
- Je dois reprendre la bague.
- Yüzüğü geri almam gerek.
La bague, je dois la récupérer. Pourquoi?
Yüzüğü satan adam her şeyi tam anlatmamış.
Le gars qui me l'a vendue ne m'avait donné tout le tableau.
Nişan yüzüğü atağın iyiydi.
Tu as assuré avec la bague.
Bu eller bir kardinal yüzüğü taşımakta.
Ces mains portent la bague d'un cardinal.
Kardinal yüzüğü, kılıç kabzasını kavramayı güçleştiriyor.
Un anneau de cardinal rend difficile d'empoigner la garde d'une épée.
Ne, İsa Mesih aşkına? Parmağındaki yüzüğü çıkart.
- Quoi, au nom de Jésus-Christ?
Öyleyse onu hayata döndürecek bir yüzüğü vardır.
Bien, alors elle a du avoir une bague qui l'a ramenée à la vie.
Evet ama yüzüğü olsa bile bugün hayatta olmazdı.
Oui, mais même si elle avait une bague, elle ne serait pas en vie aujourd'hui.
Ya da geçirmişimdir ve deliriyorumdur. Aynı o yüzüğü takan şu akraban gibi.
Ou je l'ai fait et je suis devenu fou, comme ton ancêtre qui...
Evet, ona bir günışığı yüzüğü yaptım.
Ouais, je lui ai fabriqué une bague de jour.
Yüzüğü takmaya başlamadan önce üzerinde olan bir şey.
Quelque chose qu'il portait avant de commencer à porter l'anneau
Ama yüzüğü takmadan önce üzerinde olan bir şeye ihtiyacı var.
Mais elle a besoin de quelque chose que tu as porté avant d'avoir mis ta bague.
Dur, yani sen kişi yüzüğü takmasa bile şiddet yanlısı davranışların ortaya çıkabileceğini mi söylüyorsun?
Attends, donc tu dis que ce comportement violent peut de nouveau arriver même si la personne ne porte pas la bague?
Günışığı yüzüğü olmadan okulda hapis hâlde ama hava kararır kararmaz peşimize düşer.
Coincé à l'école, sans bague pour le protéger de la lumière du jour, Mais dés que la nuit sera tombée, il va commencer à nous tracker.
Benim sayımımla o yüzüğü takarken bir kere öldün bile. Belki de iki.
Si je compte bien, tu l'as déjà mordu une fois, peut être deux, en portant cette bague.
Bu da kötü olur, o yüzden ver şu yüzüğü.
ce qui est mauvais. Alors donne moi la bague.
En azından nişan yüzüğü aldın mı bari?
Tu as acheté une bague?
Yüzüğü seç, kızla evlen.
Choisis une bague. Épouse-la. Sois normal.
Hepimiz onunla evlenmek istediğini biliyoruz bu yüzden şu lanet yüzüğü seç de Sully St. James için bir mazeret bulalım.
Alors choisis une bague pour qu'on puisse trouver un alibi à Sully St. James.
Yüzüğü falan mı unuttun yoksa.
Tu as oublié la bague?
-... ve bir sınıf yüzüğü bulduk.
- et une chevalière.
Evet, dünya turu yüzüğü, biraz kupa, ıskalanmış ilk topum.
La bague de champion du monde, des trophées, la balle d'un match parfait.
"Dünya Şampiyonluğu yüzüğü, Dick Howser Kupası bir imzalanmış beyzbol topu, çerçevelenmiş çaylak oyuncu kartı bir eldiven, bir tüm takım tarafından imzalanmış forma krampon" falan falan...
"La bague de champion, un trophée, " une balle dédicacée, une carte encadrée, " un gant, un uniforme complet,
Dünya Şampiyonluk yüzüğü.
La bague du championnat.
- Temizlikçiler yüzüğü bulmuşlar mı diye bir bak olur mu?
Vois si l'équipe de nettoyage a trouvé la bague, veux-tu?
O yüzüğü bulmamız lazım.
On doit retrouver la bague.