Zara translate French
171 parallel translation
Kadın kızara kızara teklifini yapar, general centilmence kabul eder.
La dame fait sa proposition en rougissant et le général accepte galamment.
- Oturun bay Zara.
Asseyez-vous, M. Zara.
- Bay Zara, dışarıda bekleyin.
Attendez dehors, M. Zara.
- Zara. Tek istediğimiz cüzdan.
Nous voulons le portefeuille.
Yüzbaşınıza bay Zara'yla konuşmasını söyleyin.
Que votre chef avise M. Zara.
Sanırım bu doğru ve insan attığı zara razı oluyor.
C'est probablement vrai, et c'est une loterie.
Haydi, zara vermez.
Ça fait pas mal.
O zaman, başka birileri mi bana zara verebilir Albay?
Pensez-vous que d'autres gens me feraient du mal?
- Ne Rus nede Yahudi zara görmesin. -
Les Juifs ne nuisent ni à la Russie ni à personne.
Zara yaklaşıyoruz.
On approche de la membrane.
Size zara vermek istemedim.
Je ne voulais pas vous faire de mal.
Orası devrelerinize zara veriyorsa gezegeni terk etmelisiniz.
Si c'est si néfaste à vos circuits, abandonnez cet endroit.
'Zara'nın bu mesajdan hemen sonraki programı için bu kanalda kalın
Restez avec nous. Nous retrouvons Zara après ce message pour Le Guerrier du Centare.
Gelecek yayınımız için Zara'nın seninle röportaj yapmasını istiyorum.
Je veux que Zara vous interviewe pour notre prochaine émission.
Hiçbir şeye zara vermedik.
On n'a rien fait de mal.
Dük servetini bırakır ve Lady Zara'yı kurtarır...
Après que le duc renonce à sa fortune et sauve Zara.
Lady Zara'nın Dük'ün rakibine yenildiği yerde kalmıştın.
Tu oublies la partie où lady Zara succombe au rival du duc.
Senden şunu istiyorum : Ona zara gelmesini istemiyorum.
Je vous demande de ne pas lui faire de mal.
Herhangi bir zara verebileceklerini görmüyorum.
Ils ne poseront pas de problème.
Onlar sana zara vermez, Fletcher.
Qui aime bien, protège bien. Tu n'as rien à craindre :
Sana asla zara vermem.
Je ne te frapperais jamais.
Size zara verebilir.
Il s'est reproduit!
Görünen o ki, zara zarar vermemişsiniz.
Vous n'avez pas pénétré la dure-mère.
Ona zara verilemez.
Il est indemne.
Dış zara yaklaşan bir tek bendim.
J'étais proche de la dure-mère.
Zara verdiği bütün o insanlardan dolayı yanacak, mahvettiği bütün hayatlardan dolayı, seninki de dâhil.
Il brûlera pour tous ceux à qui il a fait du mal, toutes ces autres vies détruites, y compris la votre.
Orada dikkatli olun. Onu dış zara kadar takip edeceğim.
Il faut l'entraîner à l'extérieur.
Asla zara verme diye!
N'interviens jamais!
O haldeyken, derimiz genetik madde geçirgenliğine açık yarıgeçirgen bir zara dönüşür.
La peau se transforme alors en une membrane semi-perméable qui laisse filtrer les gènes.
- Bence o iyi şeylere zara vermiş... gerçek zarar..
Pourquoi ça? Je le trouve bizarre. Vraiment bizarre.
Sana zara vermeyeceğim.
Je ne vais pas te faire de mal.
Ama tüm kalbimle... Zara'nın hiç bir zaman göz yaşı dökmemesini dilerim. Yüzü daima gülsün.
Mais, oui... je souhaite de tout coeur qu'elle n'ait jamais de larmes dans ses yeux, qu'elle garde toujours le sourire.
Veer Zara'yı Pakistan da kaybetti.
Veer avait perdu Zaara au Pakistan.
Bu da kafatasını parçalayarak, beyindeki damarlara zara vermiş.
Son crâne s'est fragmenté, causant des dommages aux artères temporales et s'encastrant dans son cerveau.
Zenginliğimiz bir zara bağlı!
- Allez. - Un huit de Decatur.
Bugün Kraliçe Zara, Plaistow'daki yeni atık işleme fabrikasının açılışına katıldı.
La Reine Zara a inauguré une usine de retraitement â Plaistow.
Öncelikle içki içmek bulantı yapar ve midene zara verir.
la nausée vient de la boisson et te barbouille l'estomac.
Zara nasıl?
Comment va Zahraa?
Zara'ya olanı kabul mü etmeliyiz?
On doit accepter ce qui est arrivé à Zahraa?
Bunu Zara için yapmamı söyleyen, fakat bunu sadece sevdiğin kadını bulabilmen için yapan biri mi?
Tu m'as dit de faire ça pour Zahraa, pour trouver une femme que tu aimes!
AH.O zara dedi.R siz olduğunu sandım. Tamam 8 nokta, Paul.
Oh, elle a dit "perdu," je pense, sans le "T." Très bien, huit points Paul.
Hayır mahvolmuş. Ve sinirler zara görmüş.
Non, fracassé.
- Veer Zara.
'veer zara'.
söz veriyorum, O birine zara verebilecek birisi değil.
Et crois moi sur parole, il n'est pas capable de faire de mal à qui que ce soit.
Charlie biz hızara ulaşmadan önce kediyi oradan çıkaracağız.
On va retirer le chaton avant qu'il n'arrive au hachoir.
"Başkasına zara vermek kendime vermek demektir, bu beni nasıl daha iyi yapar?"
"Blesser autrui, c'est me blesser moi. Pourquoi cela me rendrait-il meilleur?"
Zara nerede?
Où est Zara?
Özür dilerim, Zara. Ama annene senin söylediğin gibi kolayca yalan söyleyemem.
Désolé, je ne peux pas mentir à maman... avec la même facilité que toi.
Zara vermekten tamamen acizdirler.
Amenez-le-moi... Je veux l'interroger!
Ama zara görmediklerine dair, Seven güvence verdi.
- Négocier avec de jeunes drones!
TV-Rip : black _ milk, silentozzy, Ağustos'08
* Raccompagnez moi par celui là, ne me laissez pas seule. * * Appelant tous les anges, appelant tous les anges. * * nous blessons, nous aimons, * Traduction : Dr ZARA.