English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Z ] / Zararın

Zararın translate French

7,335 parallel translation
Geçen hafta Galveston ve Houston'ı vuran Alicia kasırgasının temizliklerine devam ediliyor. Kasırganın zararının milyarlarla ölçüleceği tahmin ediliyor.
Le nettoyage est toujours en cours à Galveston et à Houston suite aux dégâts causés par l'ouragan Alicia il y a une semaine avec des dommages estimés à des milliards.
Karşılanması gereken zararın miktarını bir dolar olarak belirledik.
Au titre des indemnités, nous accordons la somme de 1 $.
Bence o video iki tarafın da zararına, sence de öyle değil mi?
Je pense que cette vidéo est à double tranchant, pas vous?
Valilere geri çekilmelerini, kapalı günlerinin zararını DRF'ten kalanla zaman içinde ödeyeceğimizi söyle.
Dites aux gouverneurs qu'on paiera les jours fermés avec ce qui reste des fonds.
- Sormanın bir zararı olmaz.
- On peut toujours demander.
Babam kötü insanların bize zarar vermek ve evimizi elimizden almak istediğini söylüyor.
Les méchants essaient de nous faire du mal et de prendre notre maison.
Güneş ışığının ona zarar vereceği konusunda yanıldığım için mi benden şüphe ediyorsun?
Vous doutez de moi car j'ai cru que les rayons du soleil le tueraient?
Zarar yok. Size söyledim.
Il n'y en a pas.
Tanrım, Bridge. Tam bir zarar ziyansın.
Bridget, t'es à la masse.
1983 Teksas tarihinin en fazla kasırga zararı oluşan yılı olmaya doğru gidiyor.
Jamais dans l'histoire du Texas un ouragan n'aura coûté aussi cher.
Ama bizim zararı isteyerek vermediğimizi anlamanız gerek.
Mais comprenez qu'on n'avait pas l'intention de l'endommager...
Pek çok insana zarar verdiğinden ya da şirkete girmek için yalan söylediğinden bahsetmedim. Ama o şirketi bugünkü hâline sen getirdin.
Je n'ai pas dit que tu avais blessé beaucoup de gens, ni que tu avais menti jusqu'à ton départ, mais tu as fait de cette entreprise ce qu'elle est aujourd'hui.
Para cezaları da şehrin tahvil sıralamasına zarar verir. Borç kapısını kapatır ve mülk fiyatlarının düşmesine sebep olur.
Les amendes dégraderaient la note de la ville, l'empêchant d'emprunter et faisant chuter l'immobilier.
Artık okuldaki hiyerarşinin en tepesinde olduğuma göre Will Shuester'ı arkadaşça bir öğle yemeğine davet edip barış sağlamanın bir zararı olmaz diye düşündüm.
Maintenant que j'ai accompli mon but de régner sur cette école, je me suis dit, où serait le mal si j'invitais Will Schuester à un gentil, et amical déjeuner afin d'enterrer la hache de guerre.
- Gövdedeki büyük zararı onaylayın.
Pourquoi? - Coque endommagée confirmé!
Dünyalı ordusu sandığınızdan daha büyük. Orduyu bulabilseniz bile asit bulutunuz zarar veremez.
L'armée des Terriens est plus grande que ce que vous pensez, et même si vous pouviez la trouver, votre brouillard acide ne peut pas les blesser, et maintenant, grâce à toi...
Amerika'nın en yeni erkeği Sheldon Beiste,... dün otoparkımızda,... arabasının üstüne aşağılayıcı bir kelime yazılarak zarar verildiğini gördü.
Le nouvel homme de l'Amérique, Sheldon Beiste est arrivé hier à notre parking et a découvert sa voiture vendalisée avec un horrible et offensant mot.
Arkadaşlarımın zarar gördüğünü görmeye dayanamıyorum.
Je ne peux pas supporter de voir mes amis être blessés.
Kendi mülküme zarar vermedim.
Je n'ai pas vandalisé ma propriété.
Karınızın arabasına da bunun gibi bir boya temizleyiciyle zarar verildi.
Et la voiture de votre femme a été vandalisée avec du nettoyant pour peinture, comme celui-ci.
Gözlerine baktığımda gördüğüm tek şey öfke ve korkuydu. Hayatta kalmak için her şeyi yapabilecek bir kararlılık, kime zarar verirse versin.
Je l'ai regardée dans les yeux, et je n'ai vu que colère et peur, la volonté de faire ce qu'il faut pour survivre peu importe qui elle blesse.
Rebeka'yı ya da Eva'yı, bunu yapan her kimse bul ve kelepçeyi kullanarak büyü yapmasını engelle. Zarar verme ama.
Trouve Rebekah ou Eva ou quiconque c'était, utilise ça pour l'empêcher de faire de la magie, et ne lui fais pas de mal.
Hemen. Pakete zarar vermesen iyi olur yoksa onu bir daha asla göremezsin.
N'abîme pas l'emballage, ou tu ne la reverras jamais ni ta petite sorcière adoptée.
Kızıma zarar vermeye çalıştığın için af dilersen sana hızlı bir ölüm bahşederim.
Si tu demandes pardon pour avoir essayé de blesser ma fille, je t'accorderai une mort rapide.
Bana yakın kimse bir daha zarar görmeyecek.
Maintenant, plus aucun de mes proches ne sera blessé.
Şimdi, eğer daha fazla insanın zarar görmesini istemiyorsan, teslim ol.
Maintenant, si vous ne voulez pas que d'autres personnes soient blessées, vous n'avez qu'à vous rendre.
Sırf Çin'e zarar vermek için kendisini ve adamlarını feda mı edecek yani?
Donc il se tuerait lui et ses hommes pour faire du mal à la Chine?
Kabul edersem Shelley'ye zarar gelmeyeceğine söz ver.
Si j'accepte, promettez-moi que rien n'arrivera à Shelley.
Kahvaltının kutsallığına zarar veremeyiz.
Nous ne pouvons pas souiller la sainteté du petit déjeuner.
"Yetenek ve yargıma göre hastalarımın iyiliği adına dozaj vereceğim ve kimseye zarar vermeyeceğim." Sen bir doktorsun.
Je dirigerai le régime pour le bien de mes patients selon mes capacités et mon jugement et de ne jamais faire de mal à personne. Vous êtes un médecin. Vous devrais...
Eski karımla bana bir faydası olmadı ama denemekten zarar gelmez.
Ça n'a servi à rien avec mon ex, mais ça vaut le coup d'essayer.
Kayıp zamanın beyin çıkıntısının geçici olarak zarar görmüş kısmından kaynakladığını doğruladım.
J'ai relié la perte du temps aux dommages dans l'hippocampe.
Sırf ben yaşayabileyim diye insanların zarar görmesine asla izin vermezdim.
Je ne laisserais jamais les gens être blessés, - aussi longtemps que je vivrai.
- Dolandırıcı olmalarının ne zararı olur?
Si ce sont des imposteurs, alors quel mal peuvent ils faire?
İncilerine zarar vermeden boğazını kesebilecek bir orospu.
Une p * te qui peut trancher ta gorge sans même déranger ses perles.
Kirli polis olmadığına göre sana zarar veremezler.
Si on n'a rien à se reprocher, on nous fera rien.
Yiyip kaçacaksınız, çünkü bunun komik olduğunu ve kimsenin zarar göremeyeceğini düşünüyorsunuz.
Vous allez partir sans payer parce que vous trouvez ça amusant et inoffensif.
Çatıdayken o Rus'a insanlara zevk aldığın için zarar verdiğini söylemiştin.
Quand on était sur le toit, tu as dit au Russe que tu faisais du mal parce que ça te plaisait.
Onu yapan adamlar şehre daha fazla zarar veremeyecek.
Les hommes qui ont fait ça n'infesteront plus cette ville.
- Bu sırada zarar gören olmamasını sağlamaya çalışıyoruz. Koduğumun silahını verdim.
D'accord, je vous ai filé le flingue...
Bildikleri Fisk'e darbe vurmamıza ve senin gibi insanların zarar görmesini engellememize yardımcı olabilir.
Ce qu'il sait pourrait faire tomber Fisk, l'empêcher de nuire à des gens comme toi.
Kendine zarar verecek gibi olduğunda arayacağın insanları listelemeni öneriyoruz.
Faites nous une liste de personnes à appeler si vous sentez que vous pouvez vous faire du mal.
Yemeğe ya da suya ihtiyaçları yok ve kimseye zarar veremezler.
Ils n'ont pas besoin de manger ou boire, et ils ne peuvent blesser personne.
Faith'in en büyük zarar görenleri, eşyalar veya insanlar değildi, ne var ki Meclis'in fonlarını kestiği ve fırtına yardım kurumlarına bağışladığı Başkan Underwoord'un tartışmalı planı America Works oldu.
La plus grande victime de Faith n'est pas une vie, mais le programme controversé du Président Underwood, le Congrès a en effet repris les fonds pour aider les victimes.
Rochefort'a Kraliçeye zarar vermesi söylenmedi.
Il n'a jamais été demander à Rochefort de s'en prendre à la reine.
Bir şeyleri ispatlamak için, bana zarar vermek zorunda değilsin.
Vous n'avez pas à me blesser pour essayer de le démontrer.
Karın seni terk etti diye mi insanlara zarar veriyorsun?
Vous êtes blessé car votre femme vous a quitté?
Ne zarar verdiyse, kime zarar verdiyse sebebi sen değildin ama John ölüp iblis serbest kalırsa hata senin olacak Anne Marie.
Peu importe les dégâts qu'il a causé qui il a blessé, ce n'était pas de ta faute, mais si John meurt et que ce démon est libéré, ce sera le cas, Anne-Marie.
Kimseye zarar gelsin istememiştim.
Je n'ai jamais eu l'intention de blesser qui que ce soit.
Barbara'nın zarar göreceğinden ve önce beni korumaya karar verdiğin için kendini suçlayacağından korkmuştum.
J'ai eu peur. Peur que Barbara soit blessée et que tu te reproches de m'avoir protégée en premier, que tout ce qu'on partage soit mort.
Bilinen üç katilin elinden kurtulmayı başardın Ward'u vurdun, uzaylı bir kimyasal silaha maruz kaldın ve zarar görmeden oradan çıktın.
Tu as été prise en otage par trois meurtriers renommés, tu as tiré sur Ward, ensuite tu as été frappée par une arme chimique d'origine alienne et tu t'en es sortie intacte.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]